Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

İnfak Et Allah İçin

İnfak Et Allah İçin

On bir ayın sultânı mübârek Ramazan ayının son günlerine yaklaşmış bulunmaktayız. İçimizde hüzün, yüreğimizde bir burukluk var. Ayni zamanda ahlâkımızda Ramazanın kutsî iklimde edindiğimiz pozitif kazanımları kaybetme korkusu da mevcut. Hakikaten Ramazan içinde bulundurduğu maddi ve mânevi güzellikleriyle zengin bir ay.

     Eskiye göre epeyce zenginleşen bir dünyâda yaşayan insanlar dün olduğu gibi bugün az şeyle yetinmiyorlar. Her zaman almayı, tüketmeyi önceleyen bir anlayışın hâkim olduğu bu dünyâda Müslümanlar kendi prensiplerini bir kenara bırakıp içinde ömür sürdürdükleri hayat tarzının dayatmalarına kendilerini teslim etmiş durumdalar. Günümüzde tüketim toplumu insanlara devamlı ihtiyaç fazlasını almayı önermiyor âdeta emrediyor. İnsan yedikçe iştahı daha çok artıyor, doydukça da artık ufak şeylerden memnun olmayıp tatminsizleşiyor.

     Halbuki biz ihtiyaç fazlasını diğer ihtiyaç sâhibi kardeşlerimizle paylaşan ve bundan büyük haz alan bir medeniyetin çocuklarıyız.  Bugün Avrupa’nın işe yaramaz ve son derece sağlıksız prensipleriyle hayâtı doyumsuzca yaşıyoruz. Biraz aklımızı kullansak daha iyi olacak. Bilindiği gibi dünya nüfusunun üçte biri beslenme yetersizliğinden, üçte ikisi de yanlış ve kötü beslenme sebebiyle birçok hastalıkla yüz yüzedir. Ne yazık ki ülkemizde de ‘obez’ insanların sayısı az değil hatta gün be gün bu gereğinden fazla kilolu insanların sayısı artmakta. Son derece sağlıksız ve kimyasalların karıştığı günümüz gıdalarının sıhhati de ayrı bir tartışma konusu.

     İnanan mümin kişiler için ihtiyaç fazlası her malda üçüncü şahısların yâni diğer ihtiyaçlı kişilerin hakkı vardır. Aslında bireysel bazda ihtiyâcın ölçüsü kişilerin vicdânıdır. Vicdan vâr olanı vermeyi ister. Çünkü mal, varlık, zenginlik kullara yüce Yaratıcı tarafından insanlara emâneten verilmiştir. İşte mümin bu noktada, ihtiyaç fazlasını hakiki ihtiyaçlıya dağıtmakla daha açıkçası ‘infak’ etmek ile yükümlüdür. İnfak, Allâhu Teâlâ’nın mümine ikram ettiğinden yine O’nun rızâsını gözeterek Allah (c.c) için vermektir. Bu sâhip olunana bir çeşit şükür ifâdesidir. İnfak, insanı cömert yapar, cimrilikten sıyırır. İnfak eden kendi sevdiğinden kendi beğendiğinden vermelidir. Bunu yapan kişinin gönlünü sevinç kaplar, gözleri ışıldar, kalbi yumuşar, ruhu ve bedeni müthiş bir potansiyel enerjiyle dolar. İnfak kulu Rabb’e yaklaştıran bir ibâdettir. Sırf Rab için vermek ayni zamanda malı da, ömrü de bereketlendirir. Müminin affına ve mağfiretine vesile olur. İçinde yaşadığımız cemiyette bir sosyal dayanışma vazifesi gören infak toplumun huzûruna önemli bir katkı sağlar. Böyle yapmak müttaki müminlerin vasıflarıdır.

     Nitekim kutsal kitâbımız Kur’ânı Kerim’de: “O muttakiler ki görünmeyen âleme inanırlar. Namazlarını tam dikkatle ifâ ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden infak ederler.” Buyurulur. (1) Âyetten de anlaşılacağı üzere Cenâbı Hak bizzat infakı kullarından istemektedir. İslam bilginleri infâkın farz olanını ‘Zekat’ vâcip olanını ‘Fıtır Sadakası’ diğerlerine de ‘Sadaka’ olarak tanımlarlar. Bu tür hayır ibâdetleri daha çok sevap olması cihetiyle genellikle Ramazan ayında verilir. Zekatın ve fıtır sadakalarının gizlisi, saklısı olmaz. Ama diğer nafile olan sadakalar riya ve gösteriş olmasın, kişinin nefsi bu hayırlı işten nemalanmasın diye gizli tutulması tercih edilir.

     Müslüman kişilerin üzerlerinde sanki bir borç durumunda olan zekatların ve fıtır sadakalarının ihmal edilmeden verilmesi inanan insanların en asli ve kutsi vazifesidir. Bu hayırlar en asgarisinden değil en fazlasından verilse ne iyi olur! Malın kırk da birinin zekat olarak verilmesi en alt limittir. Verelim Allah(c.c) için şu mübârek Ramazanın son kazanç günlerinde hem de çokça, bolca verelim. Verirken aile efrâdımızın bütün üyeleriyle birlikte bu işi yapalım hatta bu hayır işini mümkünse çocuklarımıza yaptıralım ki onlar da ihtiyaçlıya vermenin gerekli olduğunu idrak etsinler. Bugünün Müslüman insanları kendilerine ‘ihtiyaçlıya verme’ prensibine dayanan bir hayat programı çizse dünya ve ahretleri adına ne karlı bir iş yapmış olurlar! Yaşadığımız dünyâda pek çok aç ve açıkta, muhtaç insan varken günümüz ailelerinin tüm üyelerine bilhassa da çocukların ruhlarına ‘infak’ yapma duygusu yerleştirilmeli. Ramazan bunun için en güzel zemindir. Büyükler verirken çocuklar da bu işin ehemmiyetini anlamış olacaklardır.

     Cenâbı Hakk’ın bizlere lütfettiklerinden, bahşettiklerinden başkalarını faydalandırma duygusu bir nevi yüce Yaratıcı’ya olan şükran borcumuzdur. Bugün ve yarın bu güzel hasleti ifâ etmenin artık en son vakitleridir. Kim etrâfını infâkıyla sevindirirse ne mutlu ona!

     Ayrıca ‘arefe günü’nü de ibâdetlerle değerlendirerek Bayramı idrak etme demlerindeyiz. Şimdiden Ramazan oruçlarımız makbul, hatimlerimiz kabul, zekat ve sadakalarımız bolca olsun diyelim. Ülkemizin hemen yanı başında cereyan eden acı hâdiselerle (Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta) birlikte gelecek Bayramı doğrusu hüzünle yaşayacağız. Yüce Mevla bayramın getireceği rahmet ve sevinç ikliminden tüm mazlumları ve mağdurları istifâde ettirsin. Birbirimizi boğazlayacağımız değil kucaklayacağımız, düşmanca değil dostça ve kardeşçe yaşayacağımız nice bayramlara… 

----------------

[1] Bakara, 2-3

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi