Oğuzhan Kara

Oğuzhan Kara

İlim Bilmek

İlim Bilmek

Âlemlerin Rabbi, rahman ve rahim olan, yaratan, yaşatan, yöneten, rızık veren, kendisine kulluk yapılan, rızası gözetilen, kendisinden yardım istenilen ve din gününün sahibi olan Allah’a hamdolsun. Kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa rehber olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salat ve selam olsun.

Yaratan Rabbimizin adıyla okuduğumuz “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suresi 9) ayeti kerimesinin idrakinde olan inançlı insanlar olarak Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ikazını hiç unutmuyoruz: “Ya öğreten ol ya öğrenen ya dinleyen ol ya da ilmi seven. Sakın beşincisi olma, (yani bunların dışında kalma) helak olursun.”

En büyük ilmin “Allah’ı bilmek” olduğunu ve Allah’ı bilmenin de “kendimizi bilmek, haddimizi bilmek” olduğunu öğrendiğimiz mekânlarımızdır ilim merkezlerimiz, öyle de olmalıdır. Hayatın kalbi olan ilim merkezlerimiz; öğrencisiyle, öğretmeniyle, genciyle, yaşlısıyla, esnafıyla, çiftçisiyle, işçisiyle, memuruyla bir toplumun temelinin atıldığı yerlerdir.

Paylaşmanın, tebessüm etmenin, selamı yaymanın, bir arada yaşamanın, kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için de istememizin ibadet olduğunu öğrendiğimiz merkezlerdir, ilim merkezlerimiz. Hayra anahtar, şerre kilit olma sorumluluğunu yüklenen bir neslin, nasıl anahtar; nasıl kilit olunacağını öğrendiği kapıdır ilim merkezlerimiz.

İbadetlerimizin gayelerinden birisinin de “kendimize ve çevremize faydalı insan olmak” olduğunu öğrendiğimiz yerlerdir, ilim merkezlerimiz. Kendimize, anne babamıza, eşimize, çocuklarımıza, komşularımıza, akrabalarımıza, yaşadığımız şehrimize, memleketimize, İslam Âlemine ve bütün insanlığa karşı sorumluluklarımızın neler olduğunu öğretir, öğretmelidir, ilim merkezlerimiz.

İnandığını yaşayan Müslümanlar ilmin öncüsü olmuşlar, İslam’a ve insanlığa hizmet etmişlerdir. İnançlı Müslümanlar; Harezmi’den İbn-i Haldun’a, Farabi’den İbn-i Sina’ya, Cezeri’den Uluğ Bey’e, Biruni’den Kaşgarlı Mahmut’a, Ali Kuşçu’dan Piri Reis’e hep hayra motor olmuşlardır. Matematik, fizik, kimya, tıp, astronomi, coğrafya, felsefe, tarih ve diğer alanlarda ilmin kapısını insanlığın hizmetine kullanmışlardır.

İslam medeniyeti ilim merkezli bir medeniyettir. Tarih boyunca inanan yüreklerin buluşma mekânı ilim merkezleri olmuştur. Şehrin en güzel yerlerine, insanların kolayca ulaşabilecekleri şekilde inşa edilen ilim merkezleri medeniyetin anahtarıdır. Buralarda buluşmanın hakkını verenler de tarihe yön vermişlerdir.

***

Yunus Emre ilmin ne için olması gerektiğini ne güzel özetlemiş;

"İlim, ilim bilmektir.

İlim, kendini bilmektir.

Sen kendini bilmezsen

Ya nice okumaktır. "

Bilgiyi öğrenmenin tek başına yetmeyeceğini, öğrendiklerimizle amel edip etmediğimizden de hesaba çekileceğimizi hatırlatıyor Peygamber Efendimiz: (s.a.v.) “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdin? Gençliğini nelerle geçirdin, malını nereden kazandın, malını nerede harcadın, Bildiğin ile hangi amelleri işledin?”

İlim yolcusu olan Müslüman şuurludur; Cuma Suresinde geçen “kitap yüklü merkep” durumuna düşmez, kırmızı ışıkta durulması gerektiğini öğrenmenin tek başına yetmediğinin farkına vararak kırmızı ışıkta durur. İyi, güzel, doğru, faydalı ve adil olanı yaşama ve yaşatma gayretinde olan insan olarak ilmin ana kaynağına sımsıkı sarılır; “O iman edip sâlih amel işleyenler var ya; işte dünyada huzurlu bir hayat, âhirette de varılacak yerlerin en güzeli olan cennet onları beklemektedir.” (Ra’d Suresi 29)

Rabbim, hepimizi ilmi seven, sevdiren, öğrenen, öğreten, hak olarak bildiklerini uygulayan ve böylelikle de kendini bilenlerden eylesin. Allah’a emanet olunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Oğuzhan Kara Arşivi