İki dereceli seçimler
Bu şekil işlemde bile, Milletin iradesi Padişah yetkisi ile kısıtlanmıştı.
Meclis-i Mebusan’a seçilecek mebusların adları, Milletin kendisinin kararı yerine Valilik makamlarınca tespit ediliyor bu kişilerin isminin yazılı olduğu pusulaları, seçmenler alıp kutuya atmaktan başka bir işlemi bulunmuyordu…
Böylece “İki dereceli seçim” yapılmış oluyordu.
***
Osmanlının son seçimi sonu Meclis-i Mebusan mebusları kurtuluş yanlısı olmaların ile İşgal ve Sevr kararlarına karşın…
Mebusan Meclisi’nin 28 Ocak 1920’de gizli olarak yaptığı toplantıda “Misak-i Milli” kararı alması neticesinde İtilaf devletlerinin işgal işlemini yapma yanında…
Mebusları tevkif etmiş olması ile azalan meclis mebusları resmen meclisi kapatma kararı almıştı. (Bu konu da geniş bilgileri önceki yazılarımda konu etmiştim.)
Bu günkü yazım da yine Kuruluş savaşı sırasında olan diğer olayları değil.
Osmanlı zamanında kapatılan meclis yerine yeni “Türkiye Devleti” başlangıcında başlayıp oluşan seçimleri konu ederek…
Millet hâkimiyetinin tam tecelli edip etmediği üzerinde durmak isterim.
***
Kurtuluş mücadelesi çerçevesinde ki, üstünlük, İstanbul yerine Anadolu’ya geçmiş oluyordu.
Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlarla yeni bir meclis teşkiline gidilmesi ön görülmüştü. Başkanlığa seçilen M. Kemal Paşa bu kararlara istinaden 19 Mart 1920’de bir bildiri yayınlayarak, olağanüstü yetkileri taşıyan bir meclisin teşekkülü kararlarını bildirmiş ve seçim yapılmasını istemişti.
Halen çocuk bayramı olarak devam ettirdiğimiz 23 Nisan 1920’de toplanacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi seçiminin ne şekilde olduğu kayıtlarına rastlanılamamakta.
Ancak kurtuluş savaşının devam ettiği bu günlerde halkın oylama yaparak seçim yapabilmesi olanağı elbette güç olabilirdi.
Herhalde yine valilik veya ileri vazifeli kişilerin belirlediği kimseler olabilmişti. Birde Osmanlı Devleti zamanın son Meclis üyelerinden Ankara’ya gelenler de burada meclise girmiş oldukları isim detayından anlaşılmakta.
Seçim sonu açılan bu meclisin mebusları Ankara’ya gelmiş, tarihi Meclis binası önünde Kur’an okunması ve dua edilmesi sonunda açılarak toplantılarına başlamıştı. (Şimdi bilhassa “Atatürkçülük” ismi altında bağrışım yapanlar, o zaman hayatta olsalardı. O’na rağmen yaptırmazlar mı idi acaba? Düşünmeye değer.)
Toplanan Büyük Millet Meclisi, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” diyerek, Meclis’in Padişah-Halife’den üstünlüğü felsefesini benimsedi ki halen duvarında yazısı devam eder.
Eder ama acaba halen tatbikatta da yerleşmiş durumda mı? Oda ayrı bir mesele!.
Bu meclis daha çok “Kurucu Meclis” özelliğine sahip oluşumu içinde olmuş. İlk toplantısın da Meclis Başkanlığına M. Kemal paşa getirilmiş. Yani Cumhurbaşkanlığı bulunmuyor.
***
İdarenin meclisçe kararlaştırılan üyelerin teşkil ettiği bir idare yerine bir siyasi parti teşekkülü içinden gelenlerden seçilmesi düşüncesi ortaya gelince..
Siyasi bir partinin kurulması kararına varılarak 9 Eylül 1923’de “Halk Fırkası” teşekkül ettirilerek seçime parti yolu ile gidilmiş.
“İki dereceli seçim” denilen sistemle adaylar halkın oyuna sunulmakta. Böylece Milletin İradesi tecelli ediyor denilmekte ise de…
Seçim şeklinin esaslarına baktığımız zaman pekte bağdaşmadığı kanaatine varmaktayız.
Bendeniz çocuk yaşım da 1939 seçimini bizzat müşahede etmiştim.
Birkaç kere konu ettiğim hatıratımı bir kere daha söylerken “İki devreli seçim”in de nasıl olduğunu anlatmış olayım.
***
Yer Konya, Hadim ilçesi Gaziler Köyü İlkokulu. Sandık başkanı rahmetli öğretmen babam, muhtar ve üyeleri.
Sandık yanında ince uzun bir kâğıda iki isim yazılış. Bu isimler ora eşrafından okuma bilenler. Başkaca bir kâğıt yok. Sadece oy atanlardan imzası veya parmak baskısı alınacak seçmenlerin listesi.
Dağlık, Aladağ vadisi. Yamaçlarda köyler, aşağıda Göksu deresi akmakta.
Bu vadide beş hatta on km.lik aralıkta okulu olmayan köyler. Yelmez, Yağcı, Yukarı ve Aşağı Eşenler, Armutlu ve Hamzalar köyü kadınlı erkekli seçmenler. İki Jandarma eşliğinde yaya olarak Gaziler köyüne gelecek, oylarını kullanıp imzalayıp gidecekler.
Bu günün vasıtaları mafiş. Ancak bazıları katır ve merkeplerine binmiş olarak Gaziler İlkokulunda ki seçim sandığına oylarını vermeye gelmiş oluyor, işi biten geriye Jandarmasız dönüyor.
Bendenizde babamın yanındayım. Tabii ki seyrediyorum. O çocuk aklımla babama söylediğim söz halen belleğimde.
“Baba; Madem yazılı şu kâğıdı atacaklar. Bu kadar kadın erkek dağ dere inip çıkarak bu kadar yolculuğu yapmalarına ne gerek var. Bunların sayısı ne kadarsa köylerinde imzalattırıp o kadar oy’u siz sandığa kordunuz.”
Babamın verdiği cevap ise “Hükümetin işine senin aklın ermez” deyişi idi.
Bu gün düşünüyorum da nasıl iki dereceli idi diye? Devamına bakarsanız üç dereceli bile oluyor.
Çeşitli yerlerde ki halkın attığı belirli isimler de seçilenler ilçelere gidiyor.
Orada da iki kişinin adı yazılı tek pusulayı sandığa atıyorlar. Oradan seçilenlerde toplanıp İl de ki Ankara’da hazırlanmış isimleri havi oyları, sandığa atarak Mebus seçimini tamamlıyorlar.
Al gülüm ver gülüm ne güzel demokratik seçim olmakta!.
Bu şekil iki dereceli seçim, 1923 dahil -27-31-35-39 yıllarında belki ufak değişiklik olmuştur ama ana şekil aynen devam etmiş oldu. 1944 yılına kadar devam eden tek partili devirde…
Kadınlar 1935 seçimleri ve sonrası oy verme hakkına sahip olmuştu.
***
Sizlere yetmişi aşkın yıl evveli Neyzen Tevfik’in ünlü dörtlüğü sunarak çok partili Demokrasiye geçişteki seçimleri de gelecek yazımda izleriz inşallah…
Türkü yine o türkü...
Sazlarda tel değişti...
Yumruk yine o yumruk...
Bir varsa, el değişti.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.