Hayata bakış açımız
Önümüzde, ilmi hafızamızda büyük insanlar var. Gerçekten algı falan değil, gerçek anlamda büyük ve değerli insanlar. En başta Hz. Ebu Bekir Efendimiz; olgun, bilgili, dirayet ve feraset sahibi, takva ehli ve peygamberimizin dostu. Hz. Ömer; adalet timsali, fakih ve devlet yönetiminde yetkin biri… Dünyaya adaletiyle nam salmış bir devlet adamı. Hz. Osman hakeza aynı… Hz. Ali ki; ilmin kapısı, takvanın önderi ve savaşların yılmaz kahramanı. Sonra Alpaslanlar, Melikşahlar, Nizamûlmülkler, Mevlanalar, Yunuslar ve büyük âlimler… Daha sonra Osman Gaziler, Ertuğrul Gaziler, Fatihler, Yavuzlar ve Kanuniler… vs. Hepsi tarihe damgasını vurmuş büyük insanlar.
Bir de biz!.. İnsan kendisini çok yetersiz, küçük, basit ve değersiz buluyor. “Yok yahu, bizimle falan olacak şey değil bu! Biz kim yukarıda saydıklarımız kim. Biz neredeyiz onlar nerede?” Sanki “Bu iş olmasını olmaz da şimdilik idare edelim bakalım” kabilinden duruyoruz buralarda, bu makamlarda.
Bugün dünyanın en güçlü ve modern ülkesi ABD ve daha birçok ülkesi birer manyak tarafından yönetilebiliyor. Kimisi artist kimisi kovboy kimisi çatlak ama iki dönem de seçilebiliyorlar. Ülkemizde de bu tip yöneticiler maalesef bulunabiliyor. Üniversite mezunu bile olmayıp yetersiz olanlar, promter olmadan iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz olanlar, şimdilerde sosyal medyada atılan tivit ve yayılan video kayıtlarıyla hırsız-arsız olanlar… Dünyanın neresine bakarsanız bakın hemen hemen aynı manzarayla karşılaşırsınız. Onun için biz (ben) ve siz (sen) bunların çoğundan yüz bin kat daha akıllı ve daha dirayetli davranırız. Öyle birinci gruptakilerle kıyaslayıp da bu günün çömezlerinin yanında kendimizi küçük görmemize gerek yok.
Küçüklük psikolojisiyle meselelere bakmak apayrı bir sorundur. Mesela ben kendim çok uzun süre bunun etkisinden kurtulamadım. Birisiyle karşılaştığım zaman; adamın saçı- başı ağarmış sözde benden çok büyük gözüküyor, adama: “abi abi” deyip duruyorum. Sonra aklıma geliyor soruyorum, adam benden 6-7 yaş küçük… Ya da adamın kelle kulak yerinde “Bu epeyce bir şeyler biliyordur. Biraz bilgili âlim gibi duruyor” deyip vaaz veya sohbet yaparken çekiniyorum. Adam hani derler ya “Sübhaneke’yi bile bilmiyor” Bu da küçüklük (korku) psikolojisi…
Her şeye tepeden bakıp her şeyi, herkesi küçük görme ve basite alma da başka bir ruh halidir. Bu ruh hali çoğu zaman insanları ezmeye kadar varan sonuçlar doğurur. Hâlbuki başkasının yumruğunu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz zannedermiş. Ya da “Ummadığın taş, baş yarar”derler. “Sen görünüşe aldanma” diye de güzel bir deyimimiz var. Bundan yaklaşık 36-37 sene önce(yani 1983’ lerde) yazdığım şiirin bir dörtlüğünde buna benzer duygularımı şu şekilde dile getirmiştim.
AZ BİR IŞIK
Düşmanını pire sanma, tedbirli ol!
Ama dağ değil, büyütme bak emin ol.
Sanma ki Hızır gelip senin yerine savaşacak.
Canım sende; hiç olmazsa az bir ışık olacak.
Sonuç: Hayat boşluk kabul etmez. Sen varsan dava var, hayat var. Samimi, ihlaslı mü’minler çekingen davranıp sorumluluk almazlarsa meydan sahtekarlara kalır. Arzumuz, hedefimiz, idealimiz hep yükseklerde olmalı, ancak kibirli olmadan, tevazuyla Cenabı Allah’ın bize de yardım edeceği ve bu sayede çok büyük işler başaracağımızdan emin olmalıyız. Çünkü Cenabı Allah Talak Suresi’nin ikinci ayetinin sonunda “…Kim Allah’tan korkarsa (takvalı davranırsa) Allah ona bir çıkış yolu yaratır” buyuruyor.
Şöyle etrafımıza bir bakalım gazeteci diye, bürokrat diye şu-bu diye bir sürü hırsız, arsız, namussuz insan görüntü ve tipleri de düzgün, ama perdeyi kaldırınca altından pislik yayılıyor. Yok yok mutlaka ben işin ucundan tutmalıyım. Allah samimi, ihlaslı ve gayretli Müslümanların yardımcısı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.