Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Hak ve Hakikat

Hak ve Hakikat

İnsanın kıymeti Hakk’a tâbî olup, Hakk’ın emirlerine sâhip çıkıp onları çevresine hâkim kılma gayretinden ileri gelir. Hak ve hakikat yolunda yürümek kişiye seviye kazandırır. Şahsiyet sâhibi imânı güçlü müminler her ne pahasına olursa olsun mustakîm yoldan sapma göstermezler. Sapan kardeşlerini de ‘emri bil mâruf’ anlayışıyla usûlü dâiresince uyarırlar. Bunu yapmayanlar ‘bana neci’ zihniyetiyle hareket eden duyarsız kişilerdir. Duyarsızlık hem kişiye hem topluma değer yönüyle ciddi kayıplar yaşatır.

Doğrular yanlışların ardına gizlenemez. Doğrular nettir, açıktır. Güneş balçıkla sıvanamaz. Hakikatler inkar edilemez. Hakikati görmemek yanlışların ve çirkinliklerin yaşanmasına vesiledir. Hak ve hakikat yolunda yürümek, kişiyi Hak rızâsına ulaştırır. Bu yol aydınlık bir yoldur ve ucunda cennet vardır.

Hak ve hakikati tanımayanların yolu ise şer ve kötülük yoludur. Bu yolda birçok tuzaklar vardır. Lâkin o tuzaklar pek süslü-püslü kılıflarla kişilere nice çirkinlikler güzel diye gösterilir. Bu yol karanlık bir yoldur ucu cehenneme çıkar. Orada ışık yoktur, huzur yoktur, sıkıntı, bunaltı çoktur. Aslında bu yolun kötü bir yol olduğunu belirten ahlaksızlıklar, hukuksuzluklar, acımasızlıklar, yalancılıklar yol işâretleri olarak kişiye anahtar ayraç olarak yeter. 

Yüce hakikat, insanın önüne sırâtı mustakîm = doğru yol ve şer yolu yâni eğri yol olmak üzere iki yol koyar. Derken insana seçme özgürlüğü verir. İnsan istediğini seçer ama seçtiğinin sonucu kendi sorumluluğundadır. İnsanın dünyâya gelişi, kendi şan ve şerefini korumak adına, hak ve hakikatin aslı olan yüce dînî İslâm’ın hak ve hukûkuna bağlı olduğunun ifâdesinden ibârettir. 

İnsan kendisine bir sermâye olarak takdim edilen ömrü, öylesine başıboş kendince oluşturulan özgürlük anlayışına, şahsî arzu ve heveslerine feda edilmeyecek kadar ucuz değildir. Ömür sermâyesinin her ânı ahret bilincine sâhip insan için çok değerlidir. Âdeta mümin kişi için bir hazine mesâbesinde olan ömür günleri sağda-solda israf edilmeden çok ama çok dikkatlice sarf edilmesi gereken bir takvimdir. Fıtrata uygun, hak ve hakikat çizgisinden kaymadan ömür günlerinin yaşanması insandan beklenen ve istenendir. Bu yol şaşmaz sırâtı mustakîm yoldur. Yoldaki işâretler ise bellidir. Pek tabi kural tanımazlar bu işâretlere dikkat etmeyebilirler. O zamanda böyleleri kendileri için hazırlanan hazin bir âkıbeti hak ederler.

Müslüman insanlar dâima hak ve hakikate bağlı yaşamayı şiar hâline getirmişlerdir saparlarsa derhal gereğini yaparlar, yapmalılar. Bilindiği üzere dünyâda doğru yaşamak için geçerli kurallar koyulmuştur. Tâbi olmayanlara çeşitli cezâî müeyyideler uygulanır. Ama asıl kural koyucu Hak ve hakikatin sâhibi yüce Allah Azze ve Celle’dir. 

Hakk’ın kurallarına uygun yaşamayanlar her toplumda mutlaka olacaktır. Bize düşen yanlışlıklara göz yummamaktır. Etrâfımızda cereyan eden Hak ve hakikate aykırı davranışların yayılmasına mâni olmak, yapanları nezâket çerçevesince ikaz etmek bir Müslüman olarak vazifemizdir. Yanlışa, çirkinliğe omuz silkemeyiz. Kötülükleri gün gelir elle, dille iyiliğe çevirme işini yapmayanlar bir gün kendileri de o kötülüklerin istilâsına uğrayabilir, ucundan-kıyısından o çirkinliklere bulaşabilir. Eğer kötülükler ve çirkinlikler bütün hayâtı mahvettiyse dünyâyı içinde yaşanamaz duruma getirdiyse hak ve hakikat mücâdelesi verilmemiş demektir. Bu mücâdeleyi verenler iyiliğin, doğruluğun, huzûrun teminâtıdır. Vermeyenler ise vebal üzeredirler.

Zulme asla sessiz kalınamaz bilhassa o zulüm toplum genelini ilgilendiriyorsa. Hak ve hukûkun çiğnenmesine müsâde edilemez, edilmemeli. Mazlum ve mağdurlara kol kanat gerilmezse zâlimlerin çoğalmasına, vicdansızlıkların artmasına yardımcı olunmuş olur. 

Şimdi kendimiz şöyle bir sığaya çekelim; ‘Duygu ve davranışlarımız, hâl ve kâlimiz Hakk’a ve Hakk’ın emirlerine uygun mu? Hak ve hakikat mücâdelesinde ne kadar gayretimiz var? Haydi verelim bakalım nefsimizde cevâbını. Bunu kimsenin duymasına gerek. Kendimiz kendimizi bilelim bu yeter. Hak ve hakikat adına nerede durduğumuzun cevâbıdır bizim cevâbımız.

Hayâtımızın her ânının hak ve hakikat üzere olması temennisiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi