Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Hadissiz Kur’an tartışması -1-

Hadissiz Kur’an tartışması -1-

Günümüzde yüce dînimiz İslâm’ı anlamak ve yaşamak için yalnızca Kur’ân-ı Kerim’in yeterli olduğu hadislere gerek olmadığı hatta bu hadislerin güvenilirliğinin tartışılması gerektiği konuları yetkili-yetkisiz pek çok ağızdan medyada ve çeşitli mahfillerde uzun zamandır yüksek sesle dile getiriliyor. Biz de bu günkü yazımızda bu hususlara değinme gayretindeyiz efendim.

Peygamber Efendimiz aleyhissalâtu vesselam muhteşem ömrünün son anlarında irâd ettiği Veda Hutbesinde; "Ey müminler! "Size iki emânet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emânetler Allâh’ın kitâbı Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberin sünnetidir.’ (Buhârî, Hudud 10/ Tirmîzî, Menâkıb 32) Buyuruyorlar. Dînin Önderi, Vahyin Elçisi, İnsanlığın Rehberi kendisinden sonra hayatlarını ikâme ettirirken İslâm’ı yaşama husûsunda Müslümanların nasıl bir yol izlemesi gerektiğindeki ölçüyü bildiriyor. Demek ki, Kur’an ve sünnet dînin şaşmaz kılavuzlarıdır. Onlarsız din olamaz.

İslâm’a tâbi olan müminlerin hayatlarını Kur’ân’a ve sünnete göre tanzim etmeleri gerektiğini bizzat Cenâb-ı Hak’da istiyor: “Sana, kendilerine gönderileni insanlara açıklaman onların da üzerinde düşünmeleri için bu Kur’ân-ı indirdik.” (Nahl, 44) Âyette belirtildiği üzere Peygamberimiz gelen vahyi sâdece insanlara iletmiyor ayni zamanda açıklıyor, izah ediyor yâni tefsir ediyordu. Rasûllullah aleyhisselam bu yönüyle en büyük müfessir idi. Peygamber aleyhissalâtu vesselam yüce Allah Teâlâ’nın hükümlerini sahabesine –Allah onlardan ebeden râzı olsun- açıklıyor yanı sıra uyguluyor bizzat tatbik ederek istenen neyse hayâtında bunu gösteriyordu. Bu sebeple, “sünnet” Kur’an âyetlerini açıklayan dînin ikinci ana kaynağıdır. Her şey açık ve net… Kimse bu hakikati eğmeye bükmeye kalkmasın bu olsa olsa ancak nefsin aldatmacası ve şeytanın bir tuzağıdır bunun daha ötesi yok. Ötesi dünyâda ve ahrette zelil olmaktır. Bu gerçeği inkar eden Kur’ân-ı inkar ediyor demektir. –Allah muhafaza- Kişiler dünyevî rütbeleri prof./ doç/ veya her ne olursa olsun yaptıklarının idrâkinde olmalıdır.

Yine Müslümanların İslâm’ın son Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselâm’a tâbi olmalarını Kur’ân’u Azûmüşşân’ın bizzat kendisi istiyor.

İşte delili olan âyetler:

“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allâh'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âli İmran- 31)

“Kim Allâh'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allâh'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, şehidler ve iyilerle berâberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!” (Nisa, 69)

“Allâh'a itaat edin, Peygambere itaat edin, karşı gelmekten çekinin; eğer yüz çevirirseniz bilin ki, peygamberimize düşen sâdece açıkça tebliğ etmektir.” (Mâide, 92)

“Allâh'a ve Peygambere itaat eden, Allah'tan korkan ve O'ndan sakınan kimseler, işte onlar kurtulanlardır.” (Nur, 52)

“De ki: ‘Allâh'a itaat edin; Peygambere itaat edin.’ Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber, kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eğer O'na itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz, Peygambere düşen sâdece, apaçık tebliğdir.” (Nur, 54)

“Namaz kılın, zekat verin, Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Nur, 56)

“Ey inananlar! Allah'tan sakının, dürüst söz söyleyin de Allah işlerinizi kendinize yararlı kılsın ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allâh'a ve Peygamber'ine itaat ederse, şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab, 70-71)

“… Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allâh'ın cezalandırması çetindir.” (Haşr, 7)

“Peygamber'e itaat eden, Allâh'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik.” (Nisa, 80)

Allah Teâlâ yukarıya aldığımız âyetlerde belirtildiği üzere Rasûlüne yalnızca tâbi olunmasını değil O’na itaat edilmesini de emrediyor. Son Rasûl Hz. Muhammed aleyhisselâm’a uymanın kendisine uymak O’na itaat edilmesini de kendisinde itaat demek olduğunu bildiriyor.

O’na isyan etmenin ise sapıklık olduğu yine Kur’ânu Azumüşşan’da vurgulanıyor:

“Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allâh'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.” (Ahzab, 36)

Yüce dînî bozmayı, tahrif etmeyi amaçlayan bu sapkın kişilere deriz ki, şimdi çok rica ederiz bunca âyeti nereye koyacağız. Akıl var, mantık var, her şey açık ve net. Lütfen eğri otursanız bile doğru konuşunuz. En doğru kelam vahiy âyetlerinin ne söylediğini yukarıya aldık, bunun daha ötesi var mı? Daha ötesini zâten Kur’an sapkınlık olarak nitelendiriyor.

   Konuya devam edeceğiz şimdilik en güzele emânet olunuz efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi