Düşündürücü Köpek Hikayeleri
Hikâyeler; edebiyatımızın öncü şairlerinden Sezai Karakoç’un Hatırâlar kitabından. O; Ağrı (Karaköse’de), Yedek Subay kıta hizmetindeyken geçiyor ve hayli eski.
Yeni zaman köpeklerinin; olaylara dâhil olan insanların, modern hayatın, değişen rollerin ve değişmezlerin hatıralara, zaman sayfalarına nasıl geçeceğini (sığacağını) bilemiyorum.
Yorumsuz olarak sunuyorum. Ama istenirse alınacak çok dersler var; özellikle sûretler ve sîretler konusunda.
“..Karaköse’deki tümende köpekler de kızak çekerdi. O yüzden onların da tayın hakları vardı. Tümen yürüdüğü zaman mühimmat yüklü kızakları çeken köpeklerin askerî düzene, yürüyüş düzenine ayak uydurmadaki titizlik ve başarıları görülecek şeydi!
‘Dur!’ komutu verildiği zaman köpekler de bir anda duruyorlar, ‘Marş!’ komutu verildiğinde de derhal yürümeye başlıyorlardı.
Karaköse’de bir de zararsız meczup vardı ki yolda yürürken birden yanımıza gelir, kulağımıza eğilir, tıpkı bir köpek gibi uzun uzun ulurdu. Ulumasını köpek ulumasından ayırmak imkânsızdı.
Bir gün, yine talime çıkan askerlerin arkasında tıpkı insan gibi komutla yürüyen köpekleri şaşkınlıkla seyrettikten sonra şehrim ana caddesinde biz birkaç arkadaş yürürken o meczup yanımıza geldi ve uzun uzun köpek gibi uludu.
Köpekleri insandan, insanı köpekten ayırmanın imkânsız olduğu iki görüntüyü de aynı gün yaşadık. Allah’ın kudreti önünde insan ne acizdir!
***
“Her Cumartesi günü saat 1’de, tümen binasının önünde bayrak çekme merasimi icra edilirdi. Merasim icabı İstiklâl Marşı okunurdu. Törene tümen bandosu katılırdı. Tümen bandosu her gelişinde önünde küçük bir köpek yürürdü. Bando birliği tümen önünde yerini alınca minik köpek en önde âdeta hazır ol vaziyetinde dururdu.
İstiklâl Marşı okunurken halkın içinde herhangi biri biraz kımıldayıp hazır ol vaziyetini bozsa köpek yerinden bir kurşun gibi fırlar o kişiye saldırırdı. Âdeta herkesin törende saygı durmasını sağlamayı kendi görevi biliyordu.
***
“Ve bir köpek hikâyesi daha:
Topçu alayında bir gün düdükler öttürülerek askerler toplantıya çağrılıyor. Askerler toplandığında meydanın ortasında küçük bir köpek ölüsünün bulunduğunu görüyorlar. Sonra bir subay geliyor ve anlatıyor:
‘Gördüğünüz köpek, alay kumandanımızın köpeğidir.
Odada bağlı olan köpek, ev sahiplerinin bulunmadığı bir zamanda, ihtiyacını gidermek için pencereden dışarı çıkmak istemiş, fakat iple bağlı olduğundan pencereden sarktığında boğulup ölmüş. Evi kirletmemek için hayatı pahasına dışarı çıkmak için mücadele vermiş. Bu hayvanın bu hareketinden ibret almamız lazım.’
Bunda bir ima vardı. Karaköse çok soğuk olduğundan, erler, geceleri koğuştan bir hayli uzakta olan tuvaletlere gitmeye üşenenler, karlara küçük abdestlerini yaparlardı.
Hatta o sıralar teftişe gelen üçüncü ordu kumandanının, bizim sıhhiye taburunda, her şeyin düzenlenmesine karşın, her nasılsa gözden kaçmış bu şekilde bir manzarayı tabur kumandanımıza gösterdiği riayet edilmişti duyanlarca.” ( Sezai Karakoç, Hâtıralar II, Diriliş Yayınları, 2022, S.192-193)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.