Şadan Sezgin

Şadan Sezgin

Dolmuş Şoförü

Dolmuş Şoförü

Oturduğu mahalledeki erkek çocuklarla muhabbeti iyi olan kişiler… Delikanlılar tarafından onun gibi olmaya özenilen insanlar… İlk başlarda keyifli gelen bu işin zamanla çileye dönüştüğünü anlayanlar… Dolmuş güzergâhı üzerinde oturan kişilerin her gün karşılaşıp simalarını bildiği ama isimlerini, hayatlarını, mazilerini, dertlerini, kederlerini bilmediği direksiyon işçileri…

Trafik yoğunluğu, yolcular, ücreti alıp para üstü vermeler, trafik polisleri, trafik cezaları, ehliyet ceza puanları gibi zorlukların içinde ekmek mücadelesi veren insanlar…

Dolmuş şoförleri…

Birçoğunun lakabı vardır! Ağa, bacanak, kangal, enişte, gıcık, kocakafa, pala, tilki, hoca, köse, ayarcı, çirkin...

Şasesi uzatılmış, şoför mahalline özel koltuk konulmuş, man marka kamyonların direksiyonu takılmış, jantları topuzlu, motoru susuz, tavanında sert mekanizmalı havalandırma kapağı olan, telini asılarak motoru durdurulan, fazla yolcu alındığında şaha kalkan magirusların ve şoförlerin de favori sigarasının ‘Tekel 2000’ olduğu dönem…

Yakıtı diğer markalara göre fazla olan ama yağ değişimi dışında sanayi yüzü pek görmeyen magirusların dayanıklılığıydı tercih edilme sebebi. Susuz motorlu magiruslar bitti dolmuşçuluk da bitti… Şimdiki dolmuşçular turbo motorlu, hidrolik direksiyonlu, abs’li, fazla yolcu aldığında aracın ortası hafif eğilen, çıtkırıldım araçlarla dolmuşçuluk yapıyorlar.

Bir dolmuştan genellikle üç aile ekmek yer. Birincisi dolmuşun sahibi olan aile, diğer ikisi ise şoförler. Bu şoförler de dönüşümlü çalışırlar.

Gün ağarmadan evinden çıkıp durağına giden şoför, sırası gelince seferini yapmaya başlar. Aynı yol, aynı araba, aynı ses, aynı trafik ve genellikle aynı yolcular… İnsanların günlerine başlamasına ilk tanıklık eden bu insanlar mesaiye başladıktan sonra saat 8’e kadar yoğun bir müşteri trafiği yaşarlar. Kimilerini işlerine bırakırlar, kimilerini okuluna, kimilerini doktora, kimilerini de başka mühim işlerine…

Gün doğmadan mesaiye başlayan bu şoför öğlen vaktine kadar direksiyonun başında olur. Öğlen olduğunda ise diğer şoför direksiyonu devralır ve gece yarılarına kadar bırakmaz arabayı. Onun da görevi sabahki şoförün görevinin tam tersidir. Bu sefer o da sabahtan yola çıkanları yuvalarına bırakır, babaları evlatlarına kavuşturur, hastaları evlerine ulaştırır… Bunların sabahki şoförden fazla bir görevi daha vardır. O da meyhanelerde içip içip sızmış insanları gidecekleri yere kadar götürmektir. Birçoğunu zamanla tanıyan bu şoförler arabanın içinde sızıp kalan kişileri evlerine varmaları için ineceği yere geldiğinde uyandırırlar. Bu hizmetin bedeli ise saat gece yarısını geçtiği için tarifenin yüzde elli zamlı halidir. Para için yapılacak iş değil! Evlatlar babasız bir gece geçirmesin yeter onlara.

Kendileri de aile sahibi olan bu şoförlerin evlatlarının en çok beklediği an babalarının akşam vaktinde şoförken gelen korsanlık günüdür. Korsan olan akşamcı şoför o gün işi erken bıraktığından ve özel otomobillerin az olduğu o dönemde ailesini gezdirme imtiyazını eline alır. Dönüşümden dolayı ise çocuklar bu imtiyazdan on güne bir yararlanır. Sonra bir kural daha çıktı! Dolmuşun korsan günü pazar gününe denk gelirse o gün işe çıkılmayacak. Bu kuraldan sonra sadece evlatlar değil ev halkı tümden sevindi. Bu imtiyaz ise iki şoförlü dolmuşta her eve matematiksel olarak yetmiş günde bir geliyordu.

Toplum tarafından saygın meslekler kategorisinde olmayan dolmuş şoförlüğü de her meslekte olduğu gibi içinde iyi insanları da barındırıyor, kötü insanları da. Çoğu tahsil hayatını ya yarıda bırakıp ‘lise terk’ olmuştur ya da ilk beş senede sonlandırmıştır. Bu şoförlerin her yaş grubundan, her meslekten insanlarla muhatap olduklarından şehrin gizli anketörleridir, şehrin nabzını tutanlarıdır, şehrin ve ülkenin ekonomisi başta olmak üzere toplumsal sorunları yakından gören kişileridir.

 

Dolmuşların bir zamanlar işlerinin en zayıf olduğu gün perşembe akşamlarıydı. O zaman diyorlardı ki televizyonda reytingi en çok olan film ‘Kurtlar Vadisi’dir. Çünkü o saatlerde sokaklarda yolcu kalmıyor, dolmuşlar seferlerini boş yaptıklarından bir kısmı araçlarını erken çekiyorlardı.

Dolmuş bekleyen yolcuların ulaşım dışındaki hallerini de bilen bu insanlar kendilerini zor durumda bırakacaklarını bilseler de, fazla yolcu almaktan ceza yiyeceklerini bilseler de elinden geleni yaparlar ve kimseyi yolda bırakıp zor durumda koymak istemezler. Yağmurlu havada kucağında çocuğu olan kadını almamazlık etmezler. Otogardan kalkacak şehirlerarası otobüsüne geç kalmak üzere olan talebeyi farkettiğinde vitesini yükseltip seferini planlanan süreden kısa yapabilirler. Arkadaş gezmesinde muhabbete dalıp evinde yemeği hazır olmayan kadının kaygısını dolmuşa el kaldırışından anlayabilirler. Binen yolcunun cebinde parası olmadığını anladığında ağızlarına derin bir sükût hâkim olur.

Dolmuş şoförleri öğlen vakti dolmuşa topluca binen ve süslenip püslenmiş kadınların nereye gittiğini doğru şekilde tahmin edebilirler. Bu kadınların giyimlerine göre haftalık altın gününe çeyreğine mi yoksa yarımına mı girdiğini de anında anlarlar. Dolmuşa grup halde binen kadınların içinde ortama tam alışamamış, hafif utangaç, kolları bilezikli, elbisesi, ayakkabısı ve çantası renk yönünden uyumlu olan genç kız gördüğünde onun yeni gelin olduğunu da anında fark ederler.

Şehrin gönül elçileri de olan dolmuş şoförleri; şehrin meczuplarını görüp kollarlar. Duraklarına ziyarete gelen bu insanlara çay söylerler, karınlarını doyururlar. Yollardaki değnekçilerin yanında fahri görev yapan bu güllere onurlarını çiğnemeden ücretlerini öderler. Elinde telsizi, üzerinde eski bir polis gömleği olanların yazdığı ceza makbuzuna itiraz etmeden kabul edip cezalarını öderler ve onları güzergâh boyunca istedikleri yerlere götürürler.

Finans, muhasebe, bankacılık gibi iktisat ilimleri tahsili olmayan bu insanlar yolcu talebine göre ülkenin ekonomisi üzerinde de yetersiz açıklamalı ama isabetli tahminleri olur. İndi-bindi hizmeti arasında kuruş farkı olan belediye araçlarına yönelimin fazla olduğunda insanların maddi yönden zor durumda olduklarını anında anlarlar.

Ekmeğini direksiyon sallamakla geçiren bu şoförlerin ortak bir derdi vardır. O da ehliyet ceza puanlarıdır. Ticari işlerinde trafik uygulamalarından dolayı sürücü belgelerinden puanlarının kesilmesi bir süre o işten ekmek kapılarının kapanmasına sebep olmaktadır. Ticaret esnasındaki trafik cezalarından sürüce belgelerinden puan kesilmemesi için meslek odaları gerekli girişimde bulunmaları gerekmektedir. Bir de fazla yolcu taşımaktan ceza yerken yanı başından geçen ağzına kadar yolcu dolu belediye otobüsüne ceza yazılmaması da işin vahim tarafıdır. Ülkemiz çifte standartlardan kurtulamadı bir türlü.

Onların da hayatı bu şekilde gelip geçiyor… Bir durakta kamburun çayını içiyorlar, diğer durakta da İsmail’in.

Hayatları belli bir süre sonra rutinleşir; eski garajdan son durağa, son duraktan eski garaja…

Hayat gibi…

Hayatları biter ama yolları bitmez…

Her insan gibi…

Kalubeladan dünyaya, dünyadan ahrete…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şadan Sezgin Arşivi