Dinin Peygamberine saldırmak
Son yıllarda Müslüman görüntüsü altında ortaya çıkan ve adına mealciler, Kur’ancılar demekle başlayan ve tekfircilere kadar uzanan pek çok gurubun ortak noktaları Hz. Peygamberin (sav) Sahih Sünnet ve Hadislerinde sıkı sıkıya bağlı Müslümanlara İslam dışı olanlardan daha fazla saldırmalarıdır.
Önceki yazılarımızda bu güruhun Dinin kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’e ve Sahih Sünnetin evrenselliğine saldırırlarken direkt veya dolaylı olarak Kur’an-ı Kerim’in de evrenselliğine saldırdıklarından bahsettik.
Bütün bu saldırılarında görünen ilk hedef İslam Dininin Peygamberine (sav) saldırmaktır.
Tıpkı Mekkeli müşrikler gibi maddeten ve manen saldırmaktalar.
Veya Medineli Münafıklar gibi saldırılarını sinsice planlamaktadırlar.
Örnek mi istiyorsunuz?
Sözde indirilmiş dinin müceddidleri olan sahte otoriteler Hz. Rasulullah’a (sav) saldırırlarken eğer aldatılmış veya son günlerin moda tabiriyle kandırılmamışlarsa yaptıkları en büyük kötülük Mekkeli müşriklerle onları aynı yanlışlığa sürükleyen egolarıdır.
Mealci veya Kur’ancılar olarak adlandırılan bu güruh Hz. Peygamberimiz (sav) için tıpkı Mekkeli müşrikler gibi "O da bizim gibi bir insan” demekten geri durmamaktadırlar.
Hatta bunlardan seviyesiz bir tanesinin saygısızca bir üslupla Hz. Peygamberimiz (sav) için “Muhammed denen adam” dediğini bir başka vesile ile daha önce de yazmıştık.
Hz. Allah (cc) tarafından kendi içlerinden seçilmiş bir özel insana (sav) vahiy gönderilmesini ve dini statüde yetkili olmasını kendi ekonomik ve siyasal gelecekleri için kabul edilmez gören Mekkeliler ile bu günkü sahte din otoriteleri olan Sahih Sünnet ve Hadis düşmanlarının Hz. Peygamberimizi (sav) sıradan bir insanmış gibi göstermeleri arasında hiç fark olmasa gerektir.
Daha açı bir söyleyişle o günkü Mekke’nin ileri gelenlerinin “Muhammed’e gökten vahiy mi geliyormuş?" demeleri ile bu günün indirilmiş(!) dinin hocalarının açık seçik ayeti kerimeler bulunmasına rağmen “Kur’an apaçıktır ve Muhammed (as) in Kur’an-ı açıklamak gibi bir görevi yoktur” demeleri arasında hiçbir fark yoktur.
Güya Hz. Peygamberimizin (sav) insan peygamber vasfını öne çıkarmak düşüncesiyle yapılan bu yanlış ve haksız tanımlama Hz. Rasulullah’ın (sav) mucizelerini red etmek suretiyle saldırmanın bir yolu haline getirilmek istemekten başka bir şey değildir.
İnsan Peygamber görüntüsü altında yapılan bu saldırılar esasında önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi sadece Hz. Rasulullah’a (sav) yapılan bir saldırı değildir.
Çünkü bu tavırla Hem Hz. Peygamberimizle (sav) ilgili ayetler, hem de mucizelerin ifade edildiği ayetler saldırı altına alınmaktadır.
1400 yıllık İslam tarihinde kendilerine gelinceye kadar gelip geçen tüm nesilleri Hz. Allah'ın son hitabını hiçbir dönemde doğru anlayamadıkları biryana hep yanlış anlayan, Hz. Peygamberimizin Sahih Sünnetine ittiba ederek dinde sadece onu örnek alan Müslümanları yerine göre din dışı gören zihniyet en son Hz. Peygamberi (sav) Hicret esnasında ve Uhud Savaşı’nda mağaraya sığınmasını dillerine dolamış durumdadırlar.
Hz. Allah'ın (cc) son hitabını yani Kitabı Kur’an-ı Kerim’i sadece biz anladık diyen ama doğru anlamamaları bir yana hep yanlış anlayan modern cahiller sürüsü İslam Dininin Peygamberine (sav) saldırırlarken kullandıkları bir diğer argümanları olan tarihselliğe bir başka yazıda değineceğiz ama önce bir hususu hatırlatmamız lazım.
Hatırlatacağımız husus bir Sahih Hadisi Şeriftir.
Müslümanların peygamberleri Hz. Muhammed (sav) ile ilgili olarak kendilerine hatırlattıklarında çok zorlarına giden Hadisi Şerifi buraya yazalım.
“Sizden biri beni kendi nefsinden, anasından babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe gerçek mümin olamaz.” (Buhari, İman:8)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.