Devrim Patlaması
Ortadoğu’da irili ufaklı hemen her ülke, son günlerde yönetim şekillerindeki huzursuzluğun hat safhaya ulaşması sebebiyle patlama derekesinde bir devrim harekâtı yaşıyor. Tunuslu Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan mevcut yönetime başkaldırı devrimi, civar ülkelerde de revaç bularak tüm hızıyla yayılarak gelişti. Netice daha alınamadı ama en azından senelerdir iktidâra yapışmış olanların bazıları ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Bu sevindirici gelişme fakat beklenen âdil düzenin kurulması zaman alacaktır. Huzurlu ve gelişmiş rejimlerin hâkim olması için uzun uğraşlar, fedâkarlıklar, cefâkarlıklar gerekir. Belki de daha yolun başındalar. İlk karşılaşılan belirsizlikler ümit kırıcı olmamalı. ‘Emeksiz, yemek olmaz.’ ‘Zahmetsiz rahmet olmaz’ hakikatleri tecelli edecek ki Hak gelsin Bâtıl zâyi olsun. Olacak inşallah. Sabır, azim, gayret şart.
Kısa bir süre önce, Ortadoğu’da halka halka büyüyen yönetimlere isyan krizi başladı. Bunun birçok sebebi var. Mevcut siyâsi yönetime isyan, ekonomik problemler, gelir dağılımındaki adâletsizlik ana temel problemler. Fakat bu ana problemlerin içinde de başka sarmal problemler mevcut. Bu sarmal problemleri de şöylece sıralayabiliriz: Yoksulluk, fakirlik, işsizlik, hakkaniyetsiz gelir dağılımı, halkıyla bütünleşemeyen idâreciler, artan nüfus, büyüyen şehirler, yayılan ahlaksızlık ve cinsî sapkınlıklar, ümitsiz gençlik, siyâsal baskılar, dînî özgürlüklerin sürekli kısıtlanması, hep geri kalmış ülke pozisyonunda olmanın getirdiği moral bozukluğu, dünya sisteminde sürekli Müslümanların ezilmesinden kaynaklanan psikolojik bunalım,.. İsrâil’in bütün Müslümanlara uyguladığı küstahça tavırlar ve dünyâyı umursamaz halleri, İslamafobi… Yıllardır bu devâsa sorunlarla iç içe yaşayan halkların artık tahammül sınırı kalmadı ki sokaklara döküldüler.
Batı ve ABD büyük bir şaşkınlıkla olayları seyrediyor. Nasıl yapsalar da eski mevcutlar sürse veya nasıl yapsalar da zengin petrol kaynaklarına fırsattan istifâde ederek konsalar, acaba nasıl yapsalar da daha çok kan dökülse daha çok Müslüman’dan temizlense dünya? Onlar emin olun böyle düşünüyorlar. Küfür tek millettir. Şimdiye kadar bu ülkeler Batı’nın çürük temelli siyâsi yönetim şekillerini uyguluyor değil miydi? Asıl yüzleri Batı’ya dönük ve onun çıkarlarına hizmet eden bir yönetim şekli, arka yüzleri ise halkına dönük göstermelik kukla yöneticilerin hâkimiyeti bitti artık. Avrupalı dostları tarafından sonuna kadar desteklenen görünür idârecileri halk istemiyor artık, oyunlar çözüldü, gerçekler görüldü. Baskıcı yönetimleri, halkına karşı kaba, merhâmetsiz, gaddar davranan idârecileri, otoriter bir lâiklik anlayışını halk istemiyor artık, taşıyamıyor. Yıllardır kaymağı yiyen yavanı halkına revâ gören, onu köleleştiren, zâlim idârecilere halk başkaldırıyor ve onlardan kurtulmak istiyor. Mevcut rejiminin devâmını isteyen vesâyetçi kesimlerin, militarist bir şekilde lâikliğin sergilendiği rejimler bir bir yıkılıyor ve yıkılmaya da devam edecek.
Avrupa tam insan haklarına dayalı demokrasileri sâdece kendini lâyık görüyor. Demokratik istemle ayağa kalkan Ortadoğu’daki bu devrim niteliğindeki gelişmeleri neden kaygıyla izliyorlar? Neden halkının şikâyetçi olduğu idâreci kuklalara Batı ve ABD sâhip çıkıyor? Fransa, Almanya Mübâreği ve diğerlerini ülkelerine memnuniyetle kabul edebileceklerini söylüyorlar. Göstermelik olarak karşıyız deyip arkadan hatta önden de o baskıcı, despot idârecilere arka çıkıyorlar. Aslında onların istediği Müslüman ülkelerin gelişmesi ve huzur içinde yaşamaları değildir. Bunu niye istesinler ki? Avrupa’da cereyan eden her nahoş hâdisede onların gerçek yüzünü görmedik mi? Avrupa’nın göbeğinde en son Müslüman Boşnaklara yapılan yüz kızartıcı suçlar, işlenen cinâyetler daha hafızalarımızdan silinmedi. Onlar bir İslam ülkesinin ilerleme kaydetmesini asla istemezler.
Endişeyle Ortadoğu’da ayaklanan halkın direnişlerini izliyorlarmış. Çünkü buralarda İslâmi bir rejim kurulur mu? Mısır’daki İhvânı Müslimin Harekâtı İran’daki gibi benzer bir rejim kurar mı? O zaman İsrâil böylesi rejimlerin tam ortasında tek başına kalır. Onlar bunun sıkıntısı içindeler.
Batı’nın isteği, halkı Müslüman olan ülkeleri kendi hegemonyaları altına alıp, onların çıkarlarına hizmet eder bir konumda tutmak. O ülkelerin kukla idârecilerle yönetilmesini sağlayarak her isteklerini onlara uygulatmak. Şimdiye kadar bu şekilde amaçlarına ulaştılar. İşte Mübârek ortada, kırk sene onlara hizmet etti, Müslümanlara sırt çevirdi. Ama zâlimler hiçbir zaman bâki kalmıyor. Dünya yuvarlak. Bir bakıyorsun en tepede olan en aşağılara düşebiliyor. Elbette her gelişin bir de gidişi var. Ama nasıl bir gidiş orası önemli. Peki, böyle zâlimlerin ahrete yâni ebediyete gidişleri nasıl olur sizce? Saddam örneği unutulmamalı. Ne diyelim hayır olsun, hayır getirsin bu mücâdele devrim için ayağa kalkan kardeşlerimize. Her zaman hak üzere olduklarında yüce Yaratıcının inâyeti onlarla olacaktır. Dualarımız onlarla…
Hak ve hakikatin bir an önce gerçekleşmesi dileğiyle…
Kısa bir süre önce, Ortadoğu’da halka halka büyüyen yönetimlere isyan krizi başladı. Bunun birçok sebebi var. Mevcut siyâsi yönetime isyan, ekonomik problemler, gelir dağılımındaki adâletsizlik ana temel problemler. Fakat bu ana problemlerin içinde de başka sarmal problemler mevcut. Bu sarmal problemleri de şöylece sıralayabiliriz: Yoksulluk, fakirlik, işsizlik, hakkaniyetsiz gelir dağılımı, halkıyla bütünleşemeyen idâreciler, artan nüfus, büyüyen şehirler, yayılan ahlaksızlık ve cinsî sapkınlıklar, ümitsiz gençlik, siyâsal baskılar, dînî özgürlüklerin sürekli kısıtlanması, hep geri kalmış ülke pozisyonunda olmanın getirdiği moral bozukluğu, dünya sisteminde sürekli Müslümanların ezilmesinden kaynaklanan psikolojik bunalım,.. İsrâil’in bütün Müslümanlara uyguladığı küstahça tavırlar ve dünyâyı umursamaz halleri, İslamafobi… Yıllardır bu devâsa sorunlarla iç içe yaşayan halkların artık tahammül sınırı kalmadı ki sokaklara döküldüler.
Batı ve ABD büyük bir şaşkınlıkla olayları seyrediyor. Nasıl yapsalar da eski mevcutlar sürse veya nasıl yapsalar da zengin petrol kaynaklarına fırsattan istifâde ederek konsalar, acaba nasıl yapsalar da daha çok kan dökülse daha çok Müslüman’dan temizlense dünya? Onlar emin olun böyle düşünüyorlar. Küfür tek millettir. Şimdiye kadar bu ülkeler Batı’nın çürük temelli siyâsi yönetim şekillerini uyguluyor değil miydi? Asıl yüzleri Batı’ya dönük ve onun çıkarlarına hizmet eden bir yönetim şekli, arka yüzleri ise halkına dönük göstermelik kukla yöneticilerin hâkimiyeti bitti artık. Avrupalı dostları tarafından sonuna kadar desteklenen görünür idârecileri halk istemiyor artık, oyunlar çözüldü, gerçekler görüldü. Baskıcı yönetimleri, halkına karşı kaba, merhâmetsiz, gaddar davranan idârecileri, otoriter bir lâiklik anlayışını halk istemiyor artık, taşıyamıyor. Yıllardır kaymağı yiyen yavanı halkına revâ gören, onu köleleştiren, zâlim idârecilere halk başkaldırıyor ve onlardan kurtulmak istiyor. Mevcut rejiminin devâmını isteyen vesâyetçi kesimlerin, militarist bir şekilde lâikliğin sergilendiği rejimler bir bir yıkılıyor ve yıkılmaya da devam edecek.
Avrupa tam insan haklarına dayalı demokrasileri sâdece kendini lâyık görüyor. Demokratik istemle ayağa kalkan Ortadoğu’daki bu devrim niteliğindeki gelişmeleri neden kaygıyla izliyorlar? Neden halkının şikâyetçi olduğu idâreci kuklalara Batı ve ABD sâhip çıkıyor? Fransa, Almanya Mübâreği ve diğerlerini ülkelerine memnuniyetle kabul edebileceklerini söylüyorlar. Göstermelik olarak karşıyız deyip arkadan hatta önden de o baskıcı, despot idârecilere arka çıkıyorlar. Aslında onların istediği Müslüman ülkelerin gelişmesi ve huzur içinde yaşamaları değildir. Bunu niye istesinler ki? Avrupa’da cereyan eden her nahoş hâdisede onların gerçek yüzünü görmedik mi? Avrupa’nın göbeğinde en son Müslüman Boşnaklara yapılan yüz kızartıcı suçlar, işlenen cinâyetler daha hafızalarımızdan silinmedi. Onlar bir İslam ülkesinin ilerleme kaydetmesini asla istemezler.
Endişeyle Ortadoğu’da ayaklanan halkın direnişlerini izliyorlarmış. Çünkü buralarda İslâmi bir rejim kurulur mu? Mısır’daki İhvânı Müslimin Harekâtı İran’daki gibi benzer bir rejim kurar mı? O zaman İsrâil böylesi rejimlerin tam ortasında tek başına kalır. Onlar bunun sıkıntısı içindeler.
Batı’nın isteği, halkı Müslüman olan ülkeleri kendi hegemonyaları altına alıp, onların çıkarlarına hizmet eder bir konumda tutmak. O ülkelerin kukla idârecilerle yönetilmesini sağlayarak her isteklerini onlara uygulatmak. Şimdiye kadar bu şekilde amaçlarına ulaştılar. İşte Mübârek ortada, kırk sene onlara hizmet etti, Müslümanlara sırt çevirdi. Ama zâlimler hiçbir zaman bâki kalmıyor. Dünya yuvarlak. Bir bakıyorsun en tepede olan en aşağılara düşebiliyor. Elbette her gelişin bir de gidişi var. Ama nasıl bir gidiş orası önemli. Peki, böyle zâlimlerin ahrete yâni ebediyete gidişleri nasıl olur sizce? Saddam örneği unutulmamalı. Ne diyelim hayır olsun, hayır getirsin bu mücâdele devrim için ayağa kalkan kardeşlerimize. Her zaman hak üzere olduklarında yüce Yaratıcının inâyeti onlarla olacaktır. Dualarımız onlarla…
Hak ve hakikatin bir an önce gerçekleşmesi dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.