Değerler eğitimi
Sevgili okurlar uzun süredir ülke ve ülkeler bazındaki güncel hâdiseler, önemli olaylar kafamızı o kadar meşgul ediyor ki asıl ihmal edilmemesi gereken toplumda yaşanan önemli vakalara değinemez olduk. Hem sizi biraz güncel dışına çıkararak kafalarınız rahatlatmak hem de sıradanlığı aşmak için farklı bir husûsu gündeme taşımak istiyoruz efendim.
Bahsedeceğimiz bu konu da bir problem ama aşılma önceliği bulunan bir problem olduğu kanaatini taşıyoruz. Bu köşeyi tâkip edenler bilirler ne zamandır insanımıza “Değerler Eğitimi” verilmeli diyorduk da bâzı okurlarımız; ‘toplumda şunlar şunlar oluyor, bu da nereden çıktı?’ gibisinden yorumlar almıştık ancak o gün söylediğimiz şeyler bugün gerçekleştiriliyor. Bu sevindirici bir gelişme!
Bir zamanlar Büyükşehir Belediyesi bünyesinde “Gençlik Merkezleri” kurulmalı diye tâbiri câizse âdeta feryat ettik. Bizim o serzenişlerimiz duyuldu ve kısa bir süre sonra Konya Büyükşehir tarafından şehrin değişik yerlerinde “Gençlik Merkezleri” açıldı. Konya’da bu çalışmaların olabilmesi için genelde eğitimli annelerden oluşan bir kurul oluşturmuştuk. Şükür istenenler, özlenenler, beklenenler bir bir gerçekleşiyor… Hep birlikte daha nice güzel çalışmalara inşALLAH…
Şimdi efendim asıl yazıma giremedim, başlayalım besmele ve hayır dualarla.
Bilhassa son senelerde, insanların yakın çevrelerinde, eskiden kırkta bir cereyan eden hâdiselerde bir yoğunluk ve çoğalma görülmekte. Meselâ, sevdiği kişi için anne ve babasını öldürenler, babaların kız çocuklarına tecâvüz etmesi, yine kimsesiz yurtlarda bulunan kız çocuklarına yapılan cinsel tâcizler, öğretmenlerin sınıfta dövülmesi, dışarıda bıçaklanması, öğrenciler arasında yaşanan karşı cins birlikteliklerinin ölçüsüzlükleri ve polise şikâyet edecek derecelere varması, alkolü geçtik bonzai türünden uyuşturucuların İmam Hatiplere kadar girmesi… Bunlar yeni nesil üzerinde çok ciddi alarm işâretleri!
Yanı sıra kimsenin kimsenin derdi ve tasasıyla ilgilenmemesi, herkesin kendi rahatını düşünecek kadar bencilleşmesi, sanal dünyânın insanları âdeta esir almışçasına toplumdan kopartarak yalnızlaştırması, başkasını mutlu etme sanatı ve diğergamlıktan hızla uzaklaşma, büyüklere saygının yok olması (o saygıyı hak edecek büyüklerin de kalmayışı), devamlı hâlinden memnun olmayıp şikâyet eden, var olanlara şükürsüzlük edip hep almayla mutlu olan bir nesil türedi… Bunlar da yaşanan bir vakıa!
O zaman ne yapmalı? Nerde hata yapıyoruz? Yeniden çocuklarımızı, aileleri, insanımızı, toplumu nasıl kazanabiliriz?
Değerler ölüyor! Dolayısıyla insanlık ölüyor, farkında mıyız?
Hep söylediğimiz gibi; sağlıklı bir toplum oluşturmak için insanlarımıza özellikle de yeni yetişen nesle “Değerler Eğitimi-Ahlak Eğitimi-Karakter Eğitim”, adına ne derseniz deyiniz mutlaka ama mutlak verilmelidir. Eğitim kurumlarımızda en alt kademeden en üst kademesinde kadar aynen Matematik, Türkçe dersleri gibi “Değerler Eğitimi” dersi verilmelidir. Eğitim yalnızca zihinsel öğretiler mesâbesinde kalmamalı, öğrencilerin hal ve davranışlarında doğru bir ilerleme ve gelişme sağlanmalı. Zihinsel eğitim, davranışsal eğitim ile bütünlük kazanmalıdır.
Bu eğitimde birincil görev örnek davranışlarıyla güzel bir rol model olacak olan eğitmenlere düşüyor. Öğretmenler hal ve davranışlarıyla öğrencilerinin örnek alabilecekleri bireyler olmalı. Ardından yeni yetişen nesle güzel ve doğru davranışlar kazandırılmasında yâni “Değerler Eğitimi”nde ailelere de önemli görevler düşüyor. Temelde ilk öz basamağı bu iki kesim teşkil ederken yanı sıra bu değerlerin uygulamasında eğitim kurumlarının pek çok kesimlerinde tüm katmanlarındaki çalışanlar da bunlardan sorumludur. Meselâ; idâreciler, yemekhâne-temizlik-güvenlik görevlileri, servisçilere kadar herkes “Değerler Eğitimi”ne katkı sağlamalı ve eğitimde bir bütünlük oluşturmalıdır.
“Değerler Eğitimi” dünyânın her yerinde okul eğitiminin temel amaçları arasındadır bizde de öyle olmalı. Yeni yetişen nesle hangi davranışların doğru hangilerinin yanlış olduğu, temel değerlerin hayâta yön vermedeki olumlu katkıları mutlaka verilmeli ki kalkıp devletin araçlarına, kamu mallarına zarar verilmesin, eğitim kurumları yakılmasın. Vandallıkları sergileyenlere fırsat verilmesin ama önce bunlar eğitim yoluyla beyinlere kazınsın ki; ‘devletin malına zarar verilemez, o benim milli servetimdir’ anlayışı zihinlerde hâkimiyet kazanmalı.
‘Kul hakkına girmeme, dürüstlük, adâlet, çalmama, rüşvet alıp vermeme, çalışkanlık, sorumluluk, tutumluluk, büyüklere saygı-hürmet, merhamet, yardımseverlik, sabırlı ve şükürlü olma, dostluğun-kardeşliğin önemi, güven-özgüven, azimli ve gayretli olma, yardımseverlik gibi kavramlar çeşitli pratik uygulamalarla değişik etkinliklerle projelenmeli ve bir şekilde hayâta uyarlanmalı, yansıtılmalı. Eğitmenler, aileler, araştırmacılar ve bu işle bizim gibi dertlenenler “Değerler Eğitimi” için biz hangi katkıları sunabiliriz, ne yapabiliriz arayışında olmalı.
Değerlerimizin yeni nesle kazandırılması hem ailelerin hem de tüm eğitim kurumlarımızın ortak hedefi ve ilkesi olmalı. Zâten 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kânu’nunda “Değerler Eğitimi”nde söz edilir. Hızla yok olmaya giden temel değerlerimizi korumak, yeni yetişen neslin daha karakterli daha ahlaklı olması ve gelecek adına gençlerimize daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak için bu toplumu oluşturan herkesin çocuklarımıza, gençlerimize değerlerimizi öğretmek, benimsetmek en birinci görevimiz olsun inşaALLAH diyerek bitirmek istiyoruz.
Hayırla kalınız efendim, cumânız da aziz ve mübârek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.