Unut kısıldığın yerde…!
Soma’nın ardından Ermenek yaktı kömürleşmiş vicdanları…
***
Oysa anca unutmuştuk onca acıyı…
***
Bu ülkede kimi ekmeğini fersah fersah yerin altından kazarak çıkartırken, kimimizde oturduğu yerden halinden vaktinden şikayet eder…
***
Kazaya, Takdir-i İlahiye sözümüz yok…
***
Nasıl olsun ki…
***
Ama boş vermişlik, üç kuruş daha fazla kazanmak için insan hayatını masaya sürenlere bir çift söz söylemek ya da söylediğin sözü tesirli hale getirmek, içinde bulunduğumuz siyasal atmosferde imkansız görünüyor…
***
Kolay ölüyoruz…
***
Gelişmiş ülkelerin tek bir damla kan akıtmadığı çukurlarda boğulup kalıyoruz… Canlı-canlı, cayır cayır yanıyoruz… Bazen de iptidai asansörlerden yere çakılıyoruz…
***
İnsanımız ve insanlığımız istikrarlı (!) bir düşüşün eşiğinde ayakta durma mücadelesi veriyor…
***
Etrafımızdaki her şey, hızla ayak hizasına düşüyor… Emanet, adalet,vatan sevgisi, Allah korkusu, helal lokma, onur, merhamet…
***
Düşüyoruz… Yükseltildiğimizi sanarak…
***
Çabuk unutuyoruz…
***
Bu ülkede maalesef hafızanı dinç tutmak açlığının ve fukaralığının boyutlarını geliştirmekten başka bir işe yaramıyor…
***
Unutmazsan, tahammül edemezsin…
***
En iyisi unutmak…
***
Unutmazsan bunca acıyı ve ihaneti hafızana yükleyip onca ağırlıkla,nasıl gireceksin güneşi peşinde bırakarak yerin yüzlerce metre altına…
***
Patronların güneşli bir günün öğlesinde baraja karşı balıklarını yerken, 350 metre derinlikte zifiri karanlıkta iki büklüm nasıl yiyeceksin o ekmekle domatesi…
***
“Ey madenci, yüzün kömür karası, yüreğin pamuk helvası…
Bizden sana yine fayda yok, unut bizi de kısılıp kaldığın yerde…
Sen sanki imtihanı çoktan geçtin gibi ama bak biz yine sınıfta kaldık ...”
***
İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn