DAVA’NIN SAHİBİ OLMAK
Ben 1975 ten beri zaman-zaman namaz kıldırır imamlık yaparım. 1987-88 yıllarında da iki yıl resmi imam-hatiplik vazifesi icra ettim. Daha sonra sınıf öğretmeni olarak otuz yıl hizmet edip emekli oldum. Benim kaderimdir, hem hocalık ve hem de sınıf öğretmenliğinin bir benzer ve zor yanları vardır. Şöyle ki, Türkiye’de bir kişiye hoca dendi mi ona her şeyi sorabilirsiniz. Fıkıh, hadis, tefsir, kelam, peygamberler tarihi…vb. Sınıf öğretmeni de aynı. Sosyal, matematik, fen bilgisi, Türkçe, müzik…vb. her şeyi bilmek zorundasınız.
Bu girişten sonra rahmetli Erbakan Hoca’nın işi çok zordu. Çünkü o bir vizyon adamıydı. İslamcı siyaset adamı vizyonu. İslami Devlet Sistemi’nin savunucusu olma vizyonu. Uzun bir fetret döneminden sonra İslami Hareketin önderi olma vizyonu. Dolayısıyla sınıf öğretmeni gibi, hoca gibi her konuda bilgi sahibi olmak zorundaydı. Böyle bir vizyona sahip olmayanların işi kolaydır. Hatta ilim adamlarının iş de kolay. Çünkü branşlaşma var.
Erbakan bir dava adamıydı. Genelde bütün dava adamlarının, özelde dava adamı olan Erbakan’ın dava adamı olma özellikleri:
Belli bir davası vardı. İslam davası, Hak dava.
Bu davanın peşinden (koşmak) koştu.
Davasının zafere ulaşması için bireyler ve toplum üzerinde tebliğ çalışmaları yaptı.
Bunun için teşkilatlar kurdu. Teşkilatları (kitleleri) sürükleyebilmek için bilgili, çalışkan ve iyi bir hatipti. Kendi davasının amaçlarını ve hedeflerini çok iyi biliyordu. Bilgili olmak: Toplumdan farklı artı bilgilere sahipti. Rahmetli Erbakan bir vizyon adamıydı, dava adamıydı. Buna göre : Dini bilgisi vardı. Ekonomi bilgisi, siyaset ilmi bilgisi ve teknoloji bilgisi vardı. Uluslararası ilişkilerde son derece kabiliyetli ve kendine ait bir yeri vardı. Yaşadığı çağ ve ortama davasının adaptasyonunu sağlıyordu. Dünyadaki diğer ülkelerdeki aynı görüşü paylaşan, aynı davaya sahip insanlarla iletişim ve diyalog içindeydi. Sadece düşünce (hipotez) boyutunda kalmadan davasını eylem (amel) boyutuna taşımasını bildi. Bunun için tüm insanları ilgilendiren yararlı işler yaptı. Toplumu direk ilgilendiren üretim alanları ve istihdam alanları oluşturabildi. Dava sahibi biri olarak hocamız hep yenilikçiydi. Eskiyle, tarihle bağını hiç koparmadan, çağın da gerisinde kalmadan yeni açılımlar ortaya koydu.
Davanın önündeki engelleri de çok iyi biliyordu. Müslümanlardan kaynaklanan engeller. Ekonomik ve sosyal yapının oluşturduğu engeller. Siyonizm engeli. Teknolojik gelişmelerin bazı olumsuz engelleri…gibi engelleri iyi biliyordu.
Engellerin çözümünde de:
Kur’an i bilgiye sahipti. Kur’an da ki genel hükümleri ve misalleri biliyordu. Siyonizm in tek düşmanı alternatifiydi. Basiret sahibi idi.
Doğru sözlü, emanete hiçbir zaman hıyanetlik etmeyen; üstlendiği görevinin hakkını veren biriydi.
Cesurdu, korkak değildi. Korkaklık hakkı söyleyememek ve savunamamaktır. Rahmetli Erbakan ölüm pahasına hep hakkı söyledi ve savundu. Yoksa delice bir cesaretle arkasındaki kitleleri belaya, ölüme sürüklemek değildir.
Günahsız temiz bir hayatı vardı. Kötülüklerle bir alakası yoktu. Bölücü , ötekileştirici, kavgacı değildi. Ağzı bozuk değildi.
Bu ve bunlara benzer daha birçok özelliklerini sayabiliriz. Ancak bu kadar ve bundan fazlası özellikler çoğu zaman normal bir kişide olmayabilir. Düşünün bir, her konuda bir şey üretmek ve konuşmak durumundasınız. İslam ülkelerine davanızı farklı bir dille gayri müslim ülkelere farklı bir üslupla anlatmalısınız.
Dava sahibi olmakla “davanın sahibi olmak” arasındaki farkı hemen anlayabiliyoruz. Gerçi İslam Davası dediğimiz zaman ; davanın yegane ve mutlak sahibi Allah’tır. O davanın yeryüzündeki önderi ve uygulayıcısı da Hz. Muhammed (sav)’dir. Bizim burada kastettiğimiz bir topluluğa lider olmaktır. Hele hele diriliş (İhya) hareketlerinde lider olmak anlamında davanın sahibi olmayı kastediyorum. Diriliş hareketlerinde herkes liderin gözünün içine bakar, ağzından çıkacak cümleye kulak kesilirler.
Osmanlının yıkılışından sonra bir çok İslamcı hareketler olmuştur. Ama bunların içinde bu tipte, bu anlayış ve vizyonda bir hareket olmamıştı. Onun için Erbakan hareketi ilk defa farklı bir misyonda ortaya çıkmış İslami bir hareket olmakla birlikte çoook uzun süre toplumu yönetmeye ve yönlendirmeye yönelik bir harekettir.
Erbakan hem dava adamıdır, hem de davanın sahibidir. Ondan sonraki dönemlerde bir başkan yönetiminde; şu’ra (kurul) organizesiyle, topluca hareket sevk ve idare edilir. Maasselam….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.