Cumhuriyet ve Nostaljideki Törenler
Dün Cumhuriyetimizin 86. Yıldönümünü kutladık. T. C. Vatandaşlarının Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik etmekle başlamış olayım bu günkü yazıma.
Tek hakim ve onun sülale yönetimi olan Padişahlık devrinden Halk’ın yani Cumhur’un hakim olup seçtiği kişilerin idare edeceği “Cumhuriyet” şekli Kurtuluş Savaşımız neticesinde kurulmuştu.
Bu vesile ile o zamanın asırlarca Avrupalı devletlere kök söktüren ve idare şekli Cumhuriyet olmadığı halde tam bir demokrasi ve insan haklarını yerleştiren devletin ismi olan “Osmanlı” kelimesi…
1908 – 2009 arasında durulmadan bugünlerde bile halen devam edip bir asırlık istem içinde olan batılılar daha doğrusu Hıristiyan haçlılarca azmedilen…
“Türkleri bölme” isterikliği. Kurtuluş savaşındaki azmimizle neticelenememişti ama.
Yazdırışlı tarihlerimizin aksine. Lozan anlaşmaları sırasında da üstünde durulduğu belirli olduğu gibi yeni hudutlarımızı kapsayan devletin ismi “Türkiye Cumhuriyeti” olarak kabul edildi ve dünyaca tanınmış oldu.
***
Devletin Cumhuriyet olarak kuruluş tarihi 29 Ekim’den bu yana halkımız, her yıldönümünde sevinç içinde hazırlanan tören ve şenlikler yoluyla coşku içinde kutlarlar.
Dünkü tören de öyle idi. TV’ler den görüldüğü gibi bütün yurtta.
Bu yıl bir değişim olarak geçit yapan öğrencilerin hepsinin ellerinde bulunuşu bir tarafa…
Töreni izleyen halkımızın ellerinde bulunan Türk bayrağının dalgalanması küçüklerin Ay Yıldızlı kırmızı balonları sallamaları idi.
Aslında bu görünüm Türkiye’de bölüşüm yapmaya çalışanlara bir ikaz görünüşü idi.
Ve öyle doğudakiler ile bazı kuruluşların büyük illerde yapabildiği baskı ve maddiyat katkısı ile yönlendirme değil…
Yurttaşlarımızın içinden gelen ve Türk olmanın hazzını taşıyan hissiyatın coşkulu seli idi.
***
Bendenizin bulunduğu Cadde de yapılan töreni balkonda izlerken yıllar evveli çocukluğum yani 1930’lu yıllara kaydı belleğim.
O zamanların Törenleri, yeksan olan şahane Köşk görünüşlü Belediye binası yerine yapılan, şu anda mevcut İş Bankası olan bina önündeki “Cumhuriyet Meydanı”ndan başlayıp Zafer kavşağına kadar uzanan kısımda yapılırdı.
Konya’nın en uç mahalleleri olan ve üç km. civarı uzaklıktaki Sedirler, Araplar, Uluırmak, Mengene gibi yerlerde ikamet eden, Konya tipi geniş şalvar, işlik denilen giysi ve üstlerinde yünlü büyük bir beyaz örtü atmış hanımefendi ve ninelerimiz yaya olarak gelir…
Alâeddin tepesi deki cadde üzeri yamaçları ile karşı tarafın Sille taşı kaplı geniş kaldırımlarını tıklım tıklım doldurur,,,
Cıvıl cıvıl neşeli seslerin ayyuka çıktığı bu yerlerden töreni izlerlerdi.
Tören kürsüsü, şimdiki Ordu evi giriş merdivenleri önünde kurulur Vali, Belediye başkanı, Ordu komutanı ve diğer protokol buradan izlemiş olurlardı. O zaman zabitan dediğimiz subaylar, bellerine takılmış meşhur uç tarafı eğimli kılıç kuşanırları ile renk katarlardı.
Zafer tarafından başlayan geçit törenine geliş her zaman olduğu gibi önce Askeri Bando geçip yerini alarak marşlar çalışına başlar ve askerlerimizin, “Rap Rap” sesi veren yürüyüşlerinin yeri titreterek geçişleri alkışlar arasında izlenirdi.
Bu günkü donanımlı, cihazlı vb. savaş vasıtaları yerine o zamanların özel yetiştirilmekte olan büyük ve cüsseli Kadana ismi verilen atların çektiği…
Bilhassa kurtuluş savaşımızda kullanılan iki tekerli top arabaları arkasından yine atlara binmiş süvarilerimiz yine alkışlar arasında geçerdi.
Bunların geçişi arkasından, halkı daha da neşelendiren, kapış yapacağız diye ayağa kaldıran…
Süslendirilmiş Esnaf arabaları başlardı geçmeye
Araba deyince motorlu değil. Tek atlı dört tekerli geniş üstlü yaylı arabaların üstündeki, Berber, Terzi, Ayakkabıcı, Bakırcı, Tenekeci, gibi esnaf işlem çalışışı içinde olup geçerken…
Diğer Şekerci, Fırıncı, Helvacı, Lokantacı esnafı da hem çalışır hem de izleyen halk üzerine yaptıklarını atarlardı.
Yine o yıllar, Akşam sonu yüze yaklaşan askerimizin ellerinde ki sırık ucundaki ufacık teneke içinde gazyağına batırılmış bez veya iplerin yandığı meşalelerle öndeki bando eşliğinde caddelerde yürüyüş yaparlardı.
Uzaklardan koşarak görmeye gelen çocuklar ve Ana babalar “Fener Alayı” ismi verilen bu gösteriyi izleyebilmek için doldururlardı caddeleri…
***
Belleğimin göz önüne getirdiği o günlerin coşkuları gözlerimi yaşartırken…
Balkondan alkışlayarak devem ettim asker ve öğrencilerimizin geçişleri arasında milli oyunlarımı oynayan çocuklarımızı izlemeye…
***
Evet, o günlerin törenlerinde de bir başka coşku vardı ve her yöndeki etnik insanlarımız tek vücut coşku ve neşe içinde birliktelikte olmaktaydılar.
Ya bu günlerde olanlar ne ben söyleyeyim ne siz dinleyin diyeceğim ama hepimiz bilmekteyiz…
Yıllardır yazdığım gibi asırlardan beri uğraş ile çeşitli konuşma ve raporları ile Türkleri sadece bölme değil yok etme amaçlarını içinde devam edebilen devletlerin…
Bendenize de ulaştırılan hayret verici “Türkiye de iç savaş çıkarılacak(!)” konulu raporlarını gelecek yazımda sunarım inşallah!
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Tek hakim ve onun sülale yönetimi olan Padişahlık devrinden Halk’ın yani Cumhur’un hakim olup seçtiği kişilerin idare edeceği “Cumhuriyet” şekli Kurtuluş Savaşımız neticesinde kurulmuştu.
Bu vesile ile o zamanın asırlarca Avrupalı devletlere kök söktüren ve idare şekli Cumhuriyet olmadığı halde tam bir demokrasi ve insan haklarını yerleştiren devletin ismi olan “Osmanlı” kelimesi…
1908 – 2009 arasında durulmadan bugünlerde bile halen devam edip bir asırlık istem içinde olan batılılar daha doğrusu Hıristiyan haçlılarca azmedilen…
“Türkleri bölme” isterikliği. Kurtuluş savaşındaki azmimizle neticelenememişti ama.
Yazdırışlı tarihlerimizin aksine. Lozan anlaşmaları sırasında da üstünde durulduğu belirli olduğu gibi yeni hudutlarımızı kapsayan devletin ismi “Türkiye Cumhuriyeti” olarak kabul edildi ve dünyaca tanınmış oldu.
***
Devletin Cumhuriyet olarak kuruluş tarihi 29 Ekim’den bu yana halkımız, her yıldönümünde sevinç içinde hazırlanan tören ve şenlikler yoluyla coşku içinde kutlarlar.
Dünkü tören de öyle idi. TV’ler den görüldüğü gibi bütün yurtta.
Bu yıl bir değişim olarak geçit yapan öğrencilerin hepsinin ellerinde bulunuşu bir tarafa…
Töreni izleyen halkımızın ellerinde bulunan Türk bayrağının dalgalanması küçüklerin Ay Yıldızlı kırmızı balonları sallamaları idi.
Aslında bu görünüm Türkiye’de bölüşüm yapmaya çalışanlara bir ikaz görünüşü idi.
Ve öyle doğudakiler ile bazı kuruluşların büyük illerde yapabildiği baskı ve maddiyat katkısı ile yönlendirme değil…
Yurttaşlarımızın içinden gelen ve Türk olmanın hazzını taşıyan hissiyatın coşkulu seli idi.
***
Bendenizin bulunduğu Cadde de yapılan töreni balkonda izlerken yıllar evveli çocukluğum yani 1930’lu yıllara kaydı belleğim.
O zamanların Törenleri, yeksan olan şahane Köşk görünüşlü Belediye binası yerine yapılan, şu anda mevcut İş Bankası olan bina önündeki “Cumhuriyet Meydanı”ndan başlayıp Zafer kavşağına kadar uzanan kısımda yapılırdı.
Konya’nın en uç mahalleleri olan ve üç km. civarı uzaklıktaki Sedirler, Araplar, Uluırmak, Mengene gibi yerlerde ikamet eden, Konya tipi geniş şalvar, işlik denilen giysi ve üstlerinde yünlü büyük bir beyaz örtü atmış hanımefendi ve ninelerimiz yaya olarak gelir…
Alâeddin tepesi deki cadde üzeri yamaçları ile karşı tarafın Sille taşı kaplı geniş kaldırımlarını tıklım tıklım doldurur,,,
Cıvıl cıvıl neşeli seslerin ayyuka çıktığı bu yerlerden töreni izlerlerdi.
Tören kürsüsü, şimdiki Ordu evi giriş merdivenleri önünde kurulur Vali, Belediye başkanı, Ordu komutanı ve diğer protokol buradan izlemiş olurlardı. O zaman zabitan dediğimiz subaylar, bellerine takılmış meşhur uç tarafı eğimli kılıç kuşanırları ile renk katarlardı.
Zafer tarafından başlayan geçit törenine geliş her zaman olduğu gibi önce Askeri Bando geçip yerini alarak marşlar çalışına başlar ve askerlerimizin, “Rap Rap” sesi veren yürüyüşlerinin yeri titreterek geçişleri alkışlar arasında izlenirdi.
Bu günkü donanımlı, cihazlı vb. savaş vasıtaları yerine o zamanların özel yetiştirilmekte olan büyük ve cüsseli Kadana ismi verilen atların çektiği…
Bilhassa kurtuluş savaşımızda kullanılan iki tekerli top arabaları arkasından yine atlara binmiş süvarilerimiz yine alkışlar arasında geçerdi.
Bunların geçişi arkasından, halkı daha da neşelendiren, kapış yapacağız diye ayağa kaldıran…
Süslendirilmiş Esnaf arabaları başlardı geçmeye
Araba deyince motorlu değil. Tek atlı dört tekerli geniş üstlü yaylı arabaların üstündeki, Berber, Terzi, Ayakkabıcı, Bakırcı, Tenekeci, gibi esnaf işlem çalışışı içinde olup geçerken…
Diğer Şekerci, Fırıncı, Helvacı, Lokantacı esnafı da hem çalışır hem de izleyen halk üzerine yaptıklarını atarlardı.
Yine o yıllar, Akşam sonu yüze yaklaşan askerimizin ellerinde ki sırık ucundaki ufacık teneke içinde gazyağına batırılmış bez veya iplerin yandığı meşalelerle öndeki bando eşliğinde caddelerde yürüyüş yaparlardı.
Uzaklardan koşarak görmeye gelen çocuklar ve Ana babalar “Fener Alayı” ismi verilen bu gösteriyi izleyebilmek için doldururlardı caddeleri…
***
Belleğimin göz önüne getirdiği o günlerin coşkuları gözlerimi yaşartırken…
Balkondan alkışlayarak devem ettim asker ve öğrencilerimizin geçişleri arasında milli oyunlarımı oynayan çocuklarımızı izlemeye…
***
Evet, o günlerin törenlerinde de bir başka coşku vardı ve her yöndeki etnik insanlarımız tek vücut coşku ve neşe içinde birliktelikte olmaktaydılar.
Ya bu günlerde olanlar ne ben söyleyeyim ne siz dinleyin diyeceğim ama hepimiz bilmekteyiz…
Yıllardır yazdığım gibi asırlardan beri uğraş ile çeşitli konuşma ve raporları ile Türkleri sadece bölme değil yok etme amaçlarını içinde devam edebilen devletlerin…
Bendenize de ulaştırılan hayret verici “Türkiye de iç savaş çıkarılacak(!)” konulu raporlarını gelecek yazımda sunarım inşallah!
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.