Corona ile değişimimiz
Bizim milletimizin en çok şikâyet etmesine rağmen kendisinin de kıyısından köşesinden dâhil olduğu bir tartışma vardı herkesin bildiği.
Din, siyaset ve sağlık konuları hemen herkesin bilgisini ortaya koyarak stres attığı bir alan olmuştu bizim memlekette.
Şimdilerde içine düşürüldüğümüz corana karantinası nedeniyle içimizdeki memleketi ve hatta dünyayı kurtarma heyecanı tavan yaptığı için doğru veya yanlış olup olmadığına bakmadan her kes bir şeyler söylemeye devam etti.
Sağlık Bakanı bir şey söyledi ise bakanlıkta kurulan sağlık kurulu üyeleri de mutlaka bir şeyler söyleme ihtiyacı hissettiler.
Özellikle televizyonlarda düzenlenen tartışma programlarının büyüsüne kapılanların bu dönemde söyledikleri insanların kafalarının daha çok karışmasına sebep oldu.
Öyle bir bilgi kirliliği ortaya çıktı ki bu dönemde tabir caiz ise at izi it izine karıştı kabilinden sözler sarf edildi.
Televizyonların haber saatinde spikerin Dünya Sağlım Örgütü denen emperyalist uşaklığından başka bir faaliyeti görülmeyen kuruluşun yetkilisinin açıklamasını aktarmasından hemen sonra yer verilen tartışma programında ya tam aksi ya da destekleyen açıklamalar yapıldı.
Mesele virüsün yayılması söz konusu olduğunda korunma malzemesi olarak başta maske ile birlikte kullanılması tavsiye edilen eldiven sonradan en zararlı korunma malzemesi oldu çıktı.
Maskelerin havada bulunan virüs tehlikesinden insanları korurken diğer taraftan insanların nefes alma yeteneğini kısıtladığı ve kanda oksijen yoksunluğuna yol açtığı ifade edildi.
Maskelerin mutlaka takılması tavsiyesinde bulunanların anıtkabirdeki Beştepe’deki ve Yassıada’daki törenlerde maskesiz olduklarını hepimiz gördük.
Belediyelerin toplu ulaşım düzenlemelerinde 50 kişilik otobüslere veya 15 kişilik minibüslere yüzde elli oranında yolcu binerken yurt dışından getirilen vatandaşlar ile daha sonra başlayan hava yolculuklarında uçakların nedene ful çektikleri asla cevaplanamadı.
Adına yeni normalimiz denilen bu dönemde hepimiz gördük ki virüsten korunmak için uyulması gereken sosyal mesafe, maske ve temizlik huşuları sadece camilerde uygulandı.
Ne olduğu hatta nasıl ortaya çıktığı hala anlaşılamayan virüs tıpkı geçmişte hac ibadeti sırasında ortaya çıkan kolera gibi parkta bahçede alış veriş merkezlerinde bile bulaşmadığı halde sadece camilerde cemaate bulaşan bir virüs olduğu ortaya çıktı.
Virüsün ilk çıktığı günlerde umre ibadetinden dönen insanları günah keçisi gibi gören Babıali basının malum paçavraları Türkiye’de ölenlerin sayısının kutsal topraklarda ölenlerden kat be kat fazla olması karşısında bile ahlaksız propaganda söylemlerinden vazgeçmediler.
Bu süreçte tüm Türkiye'de olduğu gibi Konya'da da yaklaşık 3 aylık süreç içinde eşine benzerine bu güne kadar rastlanmamış olay ve gelişmeler yaşanmış olması nedeniyle Konyalılar yeni karantinalı hayata adapte olmak konusunda çok zorluk çektiler.
Evde kalmak yaşlılar için tam anlamı ile bir zulüm derecesine gelmesinden sonra ortaya çıkan fiziki rahatsızlıkları azaltma adına belli günlerde sokağa çıkma izni verilmesi bile çözüm olamadı.
Gençler ve çocuklar için ise hayatlarındaki bu ilk ev hapsinim oldukça kolay geçmesini sağlayan bilgisayarlar ve internetin varlığı da adına kesintisiz ve kotasız denen internetin evin her odasında aynı kalite ve hızda olmaması nedeniyle Türkiye’ye neden kaliteli modemlerin getirilmediğinin de bir kez daha sorgulanmasına neden olmuştur.
En başta söylediğimize geri dönecek olursak milletimizin bundan önceki dönemde sağlık konusunda elde ettikleri engin bilgilerine bundan sonraki dönemde söyleyecekleri bilgilere hayli katkıda bulundu virüs döneminde yaşadıklarımız.
Sağlık konusundaki bilgilerimize yapılan ilavelerin belki daha fazlası siyaset ve din konusundaki bilgilerimize ilave edildi.
Desteklediği parti söz konusu olunca otomatik savunma mekanizmasının devreye girme süreci bu dönemde neredeyse hız rekoru kırdı.
Virüs tedbirleri sebebiyle kapanan işyerlerinden dolayı ekonomik olarak sıkıntılı geçen bu süreçte din konusunda da hayli sular aktı köprüler altından.
Dindar görünmek ile dindar olmak arasındaki derin farklılık işçi işveren münasebetlerine damga vurmuş oldu.
Bu günler bu tedbirler elbette gelip geçecek.
Ama Hoca Nasreddin’in deyişiyle unuttuklarımız bir kez daha eşekten düşürüldüğümüzde tekrar yüzümüze vurulacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.