Recep Çınar

Recep Çınar

Çocuklar büyümek istemiyor!

Çocuklar büyümek istemiyor!

Önce Eylül'ü katletti puştun biri...
Sonra yemek yiyemeyen, sadece sütle hayata tutunan Leyla'yı açlığa terk etti “şerefsiz” ya da
“şerefsiz”ler!
Sonra da ölüme terkettiler...
Bunların cinsiyeti önemli değil...
Kadın ya da erkek!
Kim, 4 yaşındaki, ağzında süt kokan bir bebeğe, neden böyle işkence ederek, tazecik bedenini hayattan koparır?
Sahi kim yapabilir böyle bir caniliği?
Nasıl bir sıfat yüklenebilir ki, böyle bir kahpeye ya da puşta...
İnsan olsalar bunu yapmazlar zaten...
Bu ya da bunlar başka birşeyler ki, Leyla bebeğin nefesini kestiler...
Tabi ki Eylül'ün de...
Melekti onlar...
Hem Eylül hem de Leyla...
Uçup gittiler...
Allah yakınlarına büyük büyük sabırlar versin...
Akıl alacak gibi değil...
Ülkemiz nereden nereye geldi.

xxx

Biz de çocukluğumuzu yaşadık, bizim de sabah evden çıkıp akşam ezanları ile eve girdiğimiz olurdu...
Biz de  ilkokula gittik...
Aklımızın hayra şerre ermediği dönemlerdi...
Okulumuza ne annemiz, ne de babamız götürdü...
Kendimiz gittik...
Okul çıkışlarında da karşılayan olmadı bizleri...
Güle oynaya gittiğimiz okuldan, güle oynaya evlerimize döndük...
Dahası, önlüğü ve çantayı duvardan atıp, kimseye görünmeden evimizin arkasında bulunan  arsaya top oynamaya giderdik...
Ne annemiz, ne de babamız bizi merak bile etmezlerdi...
Çünkü, o zamanlar çocuklara ilişme, çocuklara sarkma, çocukları taciz etme gibi ahlaksızlıklar yoktu...
Ya şimdi?
Çocukların çıkış saatlerinde, okulların önü neredeyse ana baba günü...
Her çocuğun ya annesi ya da babası okul kapısında...
Sebep?
Korkuyorlar...
Çocuklarının başına bir iş gelmesin diye...
Anne-baba başka ne yapabilir?
Keşke devlet bişeyler yapsa...
Fidanlar  ya da Filizler kuruduktan sonra su versen ne olur, vermesen ne olur?
Yani çocuklar katledikten sonra, bağırsan ne olur, bağırmasan ne olur?
Beyhude çabalar!

xxx

69'lu, 70'li yıllar...
O zamanlar “Apollo 11” meşhurdu...
Aya çıkmıştı çünkü...
Dünya'nın gündemi de doğal olarak “Apollo 11”di...
Tekerliği olan bütün araçlara, bisikletler de dahil, “Apollo 11” ismi veriliyordu...
Hatta, Sedirler'de Erzurumlu Emirhan diye bir amcamız vardı, oğlu Yaşar at arabası ile dolmuşculuk yapardı, o bile arabasının arkasına “Apollo 11” yazdırmıştı...
O derece etkilenmişti insanlık.

xxx

Soy ismini hatırlamıyorum, Fevzi isminde bir öğretmeniz vardı...
İkinci ya da üçüncü sınıfdaydık...
Sigarayı ikiye böler, bir yarısını ağızlığına takar, diğer bir yarısını da tekrar paketin içine koyardı...
İlginç bir adamdı...
Sınıfa parkalı ve askeri botla girerdi...
Polonya'nın sembol isimlerinden Lech Walese'ye benzeyen bir adamdı...
Hem de tıpatıp...
O zamanlar Lech Walese'yi nerden bileceğiz!
Şimdi gözümüzün önüne getirdiğimiz zaman, aralarındaki benzerlik gerçekten şaşırtıcı...
Sormuştu Fevzi öğretmen...
“Büyüyünce ne olacaksınız?” diye...
Sıdık, Himmet, Kadir, Mustafa ve ben başta olmak üzere, hemen hemen sınıfın hepsi “astronot” olacağız” demiştik, söz birliği etmişcesine...
Adamı güldürmüştük...
Çünkü, biz de astronot olacağımıza inanmıyorduk, ama büyümeyi de çok istiyorduk...
Büyüyüp “Apollo 11”in direksiyonuna geçmek istiyorduk...
Hayaldi, ama güzeldi...
Çünkü, o zaman büyükler, güzel adamlardı, biz çocuklara güzel örneklerdi...
Bugün sorsalar bana aynı soruyu, cevabım kesinlikle “büyümek istemiyorum” olurdu...
Bugünkü çocukların da büyümek istediklerini sanmıyorum...
Korkuyorlar büyümekten...
Çünkü, büyükler katlediyor!
Çocukların hem kendilerini, hem de hayallerini katlediyorlar...
Eylül'ü, Leyla'yı ve bilmediğimiz daha nicelerini katlettikleri gibi...
Eeee...
Niye büyüsünler o zaman?
Son bir şey...
Biz değil...
Bu şerefsizlerin kendileri,  “katlimiz vacipdir” diye yalvarmalılar...
Sonra mı?
Urgansa urgan,  kazıksa kazık, giyotinse giyotin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi