Bugünkü Konuşma Tarzımız
Bugün yaşadığımız sosyal hayat içerisinde hemen herkesin yaptığı hatâlı bir davranış şekli var; insanlar iyice anlamadan, araştırmadan, bilmeden pek çok husus üzerinde yalan yanlış konuşuyorlar, yazıyorlar, çiziyorlar, itham ediyorlar. Bunun üzerine birçok konuda birçok kişinin hakları çiğneniyor boş yere vebâle giriliyor.
İnsanları, kurumları, cemiyetleri karalamak çok kolay ama aklamak da bir o kadar zor. ‘Çamuru at, tutmazsa izi kalsa o yeter.’ Anlayışıyla iftira atılıyor mağdur olan kişi ya da kişiler o menfiliği giderene, bitirene kadar ne emekler, gayretler, paralar ve zamanlar harcıyorlar. Halbuki boş yere hebâ edilen bu unsurlar yerine daha faydalı işler yapılabilir. Boş yere çekilen küreklerle mesâfe kat edilemiyor. Mesâfe kat etmek için düşünerek hareket etmeli. Düşünceler fikirde önce tasarlanmalı, kar zarar hesâbı yapılmalı sonra icra edilmeli. Ben bunu konuşursam ucu nereye varır? Kimler zarar görür, ben ne konuma düşerim? Diyerek konuşulacaklar mutlaka düşünce süzgecinden geçirilerek adımlar atılmalı.
‘Bin düşün bir konuş’ derler. Bugünün insanı neredeyse bu ibretli sözün tam tersini yaparak bilip bilmeden, düşüncesizce konuşuyor. Konuşunca karşımdakini kırar mıyım, incitir miyim endişesini hiç taşımıyor. O sâdece konuşuyor. Konuşarak rahatladığını sanıyor ama kırdığı kalplerin, yıktığı gönüllerin hesâbını ne yazık ki yapmıyor. İnsan mütemâdiyen konuşuyor… Bilmedikleri konu dahi olsa küçük büyük tâbiri câizse ‘ağzı olan herkes fütursuzca konuşuyor.’ Hatta bu konuşmalar bâzen zırvalık derekesine bile varıyor.
‘Söz gümüşse sükût altındır’ prensibi târihin tozlu raflarına kaldırıldı. Girdiğiniz cemiyetlere şöyle bir bakın, hiç susan insan var mı? Herkes konuşuyor.. Konuya vâkıf olsun olmasın, iyi veya kötü, doğru ya da yanlış hep konuşuluyor. Konuşulurken yapılan gaflar, farkında olmadan söylenen yalanlar, verilen abartılı örnekler kişinin dünyasını da ukbâsını da berbat ediyor, bireysel olarak insan kendini rezil ediyor. Bilinmeli ki kişi ne yaparsa kendine yapar. İnsanın hal ve hareketleri, söz ve konuşmaları kendini, aldığı terbiyeyi ve bilgi birikimini yansıtır. Söz vardır kişiyi yüceltir, söz vardır kişiyi alçaltır. Söz kişinin seviyesini ortaya koyar. Seviyeli, makul, müspet konuşmalar karşımızdaki insana sevinç, ümit aşılar ayni zamanda bilgi verir. Bunun tersi ise ürküntü ve üzüntüdür, kişiyi umutsuzluğa sürükler. Tatlı söz düşmana dahi tesir edebilir yeter ki niyetler güzel olsun. Güzellik, sevgi, barış varken kötülük ve savaş çığırtkanlığı çağrıştıran sözler tercih edilmemeli şu üst üste gerginliklerin yaşandığı dünyâda. Kendi kendimize ümit fideleri olabilecek telkinler yapmalı ve ümitli konuşmalar gerçekleştirmeliyiz hakikatlerden de uzaklaşmadan. Öyle değil mi?
Ancak bugün devletin en üst kademelerinden dahi çok abes, son derece yakışıksız menfi sözler söyleniyor onları dinleyenler hayretler içinde kalıyor. Artık bu olumsuz, ithamkar, gerilimli konuşma şekli günümüzün konuşma kültürü hâline geldi. Bağır çağıra, avaz avaz yırtınırcasına konuşma tarzı insanlar arası gelişmesi istenen muhabbeti olumsuz etkiliyor. İnsanlar birbirlerini sevemiyor. Ağzını açan herkes âdeta bir ‘felâket dellâlı’ kesiliyor. Olumlu şeyler bile menfi olarak değerlendiriliyor. İnsaf ve îtidal lütfen! Bundan kimse kazançlı çıkmaz.
Özellikle de büyükler konuşmalarında îtidalli, müspet, hoşgörülü ve kucaklayıcı olmalılar ki geriden gelen küçükler de onlardan doğru öğretiler alıp gelecekte doğru yaklaşımlar sergilesinler. Sürekli gerilimli, yakışıksız, olumsuz konuşma tarzını topluma yerleştirenler gelecekte ne ektilerse onu biçerler. Kazdıkları menfilik kuyularına gün gelir kendileri düşerler. Bugün bunun canlı misalleri herkesin gözü önünde. Bu sebeple konuşmalarımızla, insanlarla olan münâsebetlerimizde serdettiğimiz her işte biraz itidal, azıcık ölçü ve ferâset olmalı değil mi?
Daha güzel günlere doğru, ümitle hep berâber el ele, gönül gönüle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.