Kerem İşkan

Kerem İşkan

Bu şehrin bir anlamı var..!

Bu şehrin bir anlamı var..!

Annem saçlarımızı tarar, İspanyol paça pantolonların üzerine babamın terziye diktirdiği yelekleri giydirir, ellerimize tutuşturduğu tertemiz yoğurt süzme keseleriyle, sıkı sıkı tembih ederdi…

***

“Sakın avuçlamayın, birer tane alın…”

***

“Mahalleden çıkmayın…” Böyle bir tembih yoktu o zamanlar… Tüm Konya kocaman bir mahalle gibiydi çocuklar için… Sokaktaki her çocuğu kimse kıymetli evladından ayrı tutmadığı yıllardı…

***

Güzel Abim…

***

Ömrümün güneşi…

***

Aramızda sadece bir yaş olmasına rağmen, yumuk elleriyle babam gibi tutmaya çalışırdı evtikli avuçlarımı… Kaç kez elini bırakıp koşmuşluğumda kırgın sitemli bakışlarla bana yetişir yeniden elimden sımsıkı kavrardı…

***

Şivlilik bizim çocukluğumuzda, şimdikinden farklı anlamları barındırırdı…

***

Yokluktan, belki de hayatımızda hiç tadamadığımız lezzetleri ilk kez Şivlilik sabahları tadardık… O güzel lezzetli tadları, o evlerin her gün yediğine inanır, aradan haftalar geçmesine rağmen o evlerin önünden geçerken, hangi evin ne verdiğini günlerce birbirimize anlatırdık…

***

Kırık leblebi, horozlu şekerler, lokum, kuru üzüm, bişi, çörek, şekerli katmer, şah çerezler, kuru kayısı, iğde, nadiren pestiller

***

Güzel ağabeyimle dönüş yolunu hiç unutmam eve…

***

Heyecanla içimiz içimize sığmazdı… Annemizle birlikte yemek, ona topladıklarımızı göstermek müthiş bir heyecandı… Çocuk aklı işte, ellerini pis gördüğümüz bir kadındı sanırım, torbalarımıza şekerler attı… Abimi de ikna ederek topladığımız her şeyi yıkamış, tabi yıkananlar bozulduğu için o sene çok üzülmüştük…

***

Şivlilik bir nevi üç sokak ilerimizdeki apdalları da anlamamıza, empati kurmamıza vesile olmuştu… Biz yılın bir günü onlar gibi kapıdan toplarken, onlar hemen hemen yılın tüm mevsimi ev ev dişirirlerdi…  Şivlilikte de omuz omuza beraber dolaşırdık kapıları… Asla kapılardan boş çevirmezlerdi onları da

***

İstemenin mahçubiyeti, gönülden kopan hediyenin coşkusu… İsteyen çocuğun yanakları kızartan elindeki poşet ile duruşu, verenin evladına verir gibi verdikçe yüreğinin coşuşu…

***

Dün kızlarımla baktım şivlilikte

***

Küçük kızım Sıla’nın, göz bebeklerinde, haylaz çocukluğumu, büyük kızımın Doğa’nın göz bebeklerinde ise Abimin mahsun sorumluluğunu gördüm… Bu şehirde yaşadığım için Rabbime hamd ettim…

***

“Şivli şivli şişirmiş,

Erken kalkan pişirmiş,

İki çörek, bir börek,

Bize namazlık gerek.

Şivlilikkkkkk…!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem İşkan Arşivi