Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Bu gün ve Nostaljide ki, İftar Davetleri

Bu gün ve Nostaljide ki, İftar Davetleri

Devamı haylice azalan, aynı gibi olsa yine de nostaljide kalan davet ve uygulamaları. Son yılların modern(!) ve genişleyen iftar davetlerinde fark var mı? İzleyip karar verelim?

***

O zamanların iftar ve oluşumlarında hissedilen asıl ruhi kaynaşmayı, manevi hazzını duyabiliyor muyuz?

***

Son yıllarda ki evimizde birkaç gün bile süren davetler yerine…

Zamanın lüks lokanta ve yıldızlı otel restoranlarında bir güne sığdırılan kalabalık aile topluluklarına verdiğimiz yemeklerde dâhil…

Devlet veya kuruluşun gelirinden ödenek harcamasıyla, kurumların çeşitli topluluklara verdiği iftar yemekleri…

***  

Medyada bolca gösterimine önem verme bir yana,  “Biz şunu, bunu davet edip birlikte iftar yaptık cümleleri ile gösteri nakaratları, bir reklâm ve propaganda havasına girmiyor mu? Bu yemekler kendi keselerinden oluyorsa mesele yok ki zor. Manevi mes'uliyeti yok mu acaba?

***

Hele masalara konan yazılarla malî ve mevki durumlarına göre sofra ayrışımların da oturuş, hatta oturanların bile arkadaşlar diye yer tutma oluşumlu “İftar yemekleri”

 ***

Belki; Gözümüz renkleniyor, midemiz çeşitli gıdalarla besleniyor, verilen hediyelerle ( yıllar önce bizzat iftar verenin kesesinden çıkan diş kirasına benzetebiliriz) uğurlanıyoruz ama…

***

Sohbeti az, birbirleri ile birazda resmiyet, arkadaşlık, tanıdıklık havası ortamı olmadan hazırlanmış İftar sofraların da…  

İçinizden geldiği gibi, doğruca söyler misiniz? Manevi bir haz, ruhi bir kaynaşma duya bildiğinizi?

Evet diyorsanız bendeniz yanılış içindeyim demek ki..

***

Gelin birde halen kenarda kıyıda belki dünün ananesini devam ettirenlerin de bulunabildiği nostaljiye yüz tutmuş…

Gelişi, günlüğü, ibadeti dolayısıyla Rahmet ayı Ramazan içinde ki kutsallıklarından birisi olan “İftar davetleri” müşahedelerimi sunayım.

***

Ramazan da yapılan davetler ile normal günlerin davetinin kişilerde söylemi bile değişik mana taşır….

“ Akşam yemeğine davetliyim...” ile “ İftara davetliyim” arasındaki ses vurgusunun farkında olmamış olabilirsiniz.

Birisi normal bir ton ve yavaşlıkla söylenirken, diğeri biraz yükseklik yanın da, haz ve gurur verici bir sevinç içinde oluşu, hiçte göz ardı edilemez...

İftara davet edilme ve etmenin kutsallığı bir tarafa, giderken veya gelenleri karşılarken bile duygularda değişiklik vardır.

***

Konumuz nostaljiye dönelim

İftar davetleri çeşit, çeşit olmaktadır.  Akraba, Komşu, Ahbap, personel ve Fakirler için ayrı günler içinde İftar daveti yapılır

İftar davetlerinin yeri, kesinlikle ev sahibinin evinde olur.

Davet sahibi, evlerde yapılacak İftar davetinin ulvîliğine önem verir, samimiyet içinde kaynaşmayı daha uygun bulur, bereket verir düşüncesinde olur.

Yıllar öncesi de lüks lokantalar otel restoranları bu günkü gibi bol değildi.

O zamanlar lokantalarda verilen iftarların, kaynaşma ve samimiyetten uzaklaşan, bir nevi resmiyete giren, gösteriş meraklısı veya evinde yapamadığını burada verebilmek tembelliği ve düşüncesinde olanların iftarı derlerdi.

***.

Bir arada olacak kişi ve sofralar da dikkat nazarı çeken bir husus vardı.

Bir günden fazla sürecek iftar davetlerini. Akraba vb.yi bir arada yapsalar da…

Diğerlerinin Mevki, Mali durum, Meslek üstünlüğü vb. gibi farklılıkta olanlar için ayırım yapmamaya özen gösterir, Camideki karışım gibi, karıştırarak sofraya oturturdu.

Yani, zenginin yanına fakir, profesörün yanına asistanı, ustanın yanına kalfa ve çırağını dağıtımlı davet ederdi ki gurur azamet düşüncesi burada bulundurulmamış olurdu.

***

İftar davetinin nostaljisini aşağıdaki olayla noktalayalım.

Hükümdar Harun Reşit zamanında, kardeşi de denilen, Halk arasında meczup olarak görülen erenlerden “Pervildane”nin (Pervildivane de deniliyor) davet şekli anlatılır.

Harun Reşit, “Git falan büyük camide akşam namazı kılanların hepsini İftar sofrasına davet ederek getir” demiş

Camiye giden Pervildane, Namaz sonu cami kapısına durarak, “İmam ilk Rekâtta hangi Zammı sûreyi okudu?” diye sormuş.

Cevap vere bilenleri bir tarafta bekletmiş. Bilemeyen diğerlerine bir şey söylemediğinden, onlar evlerine gitmiş.

Yüze yakın cemaatten, soruya bilinçli cevap veren ona yakın kişiyi yanına alarak İftar sofrasına getirmiş.

Harun Reşit hayretler içinde... “Demek camiye bu kadar az kişi geldi öylemi?...” diye birazda hayıflanarak sormuş.

Pervildane “Hayır, cemaat yüzden fazla idi” deyince.

“Neye getirmedin hepsini” diye azarlamış.

Pervildane. “Ne kızıyorsun? Sen Bana Namaz kılanları getir dedin. Camiye gelenleri getir demedin ki...”

***

Sağlık ve esenlik içinde, sevdiklerinizle afiyetli İftarlar...

***

Ramazan manileri

Hava sıcak terlerim
            Birçok mâni derlerim
            Davet verdim bu akşam.
            Sizleri de beklerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi