Biraz insaf, daha çok edep yahu!
"Siyasete bulaşma, siyasetten de uzak durma" diye söz var mıdır, yok mudur? Bilmiyorum...
Nedense siyasetten ömrüm boyunca "hazzetmedim" dersem, abartmış sayılmam...
Bir koltuk uğruna, insanların birbirlerine attıkları iftiralar, şüyuu vukuundan beter durumlar, bel altı vuruşlar ya da olmamış bir şeyi olmuş gibi göstermeler, açıkçası benim hiç, ama hiç hoşuma gitmiyor...
Çünkü, kul hakkına giriyor, kul hakkı yiyorlar...
Sadece siyaseten değil, ticareten de bu şehrin güzel insanlarına, ticaret erbaplarına, sanayicilerine, iş adamlarına "FETÖ"cu iftiraları atıldı...
İnsanların canını acıttılar...
İnsanların ekmeklerine kan doğradılar...
"Biraz insaf, daha çok edep yahu" diyenleri yok saydılar...
Kurum ya da isim vermenin bir anlamı yok, ama öyle insanları "zan" altında bıraktılar ki, iftiranın, kul hakkı yemenin çok daha ötesine geçtiler...
Şerefsizce, hayasızca, imansızca insanları karalamaktan çekinmediler...
Hem dünyalarını, hem de ahiretlerini zehir ettiler, bu iftiracı yaratıklar.
xxx
Geçenlerde böyle biriyle karşılaştım...
İsmini, ne iş yaptığını, ne yiyip ne içtiğini de bilmem...
Ortak noktamız Konyaspor olduğu için, karşılaştığımız zaman takımla ilgili sorular sorar, dilim döndüğünce cevap verirdim...
Bu sefer Konyaspor sormadı...
Bodoslama siyasete daldı...
Siyasetten "FETÖ"ye zıpladı...
Siyasetçilere, sonra sanayicilere, daha sonra iş adamlarına sarmaya başladı...
Ayak üstü dedikodusuna alet etti beni...
Abi, "şu şöyleymiş, bu böyleymiş, şu şucuymuş, bu bucuymuş" gibi, laflar etmeye başlayınca, zıvanadan çıktım...
Açık konuşmak gerekirse, biraz da kabalaştım...
"Yürü git len p..şt" dedim...
Kuyruğunu kıstırdı, arkasına bile bakmadan kaçtı!
İnşallah bir daha da karşılaşmayız...
Maalesef aramızda böyle "hastalıklı ruhlar"ın varlığı da bir gerçek.
xxx
Bir hadiste; "kıyamet gününde iftira ve yalanla başkasına, suç isnat edenlere, itibarını rencide edenlere, malını haksız yere yiyenlere büyük bir ceza vardır. Bunlar, dünyada namaz kılmış, oruç tutmuş, zekât vermiş olsalar bile, söz konusu ibadetlerin sevabı kendileri, için yeterli olmayacaktır. Tam tersine bu ibadetlerden elde ettikleri hayır ve sevap, muhataplarına yaptıkları haksızlığın bedeli olarak kul hakkı şeklinde verilecek ve kendileri, servetini kaybetmiş bir müflis gibi boş ve çaresiz kalacaklardır" denilmiştir...
Allah, doğru insanları, bu şeytanlaşmış insanlardan muhafaza etsin.
xxx
Yazıya siyasetle başladık, konu nereye geldi...
Türkiye'de olduğu gibi, şehrimizde de ucundan kıyısından olsa da seçim havası esmeye başladı...
Şehirleri bilmiyorum, ama Ankara, İstanbul ve İzmir'in başkanlıklarına talip olanların resmen gözleri dönmüş!
Kazanmak için her şeyi "mubah" sayıyorlar...
Benim güzel ülkemde, güzel şehrimde her şey gibi siyasette acayip şekilde kirlendi...
Daha açık konuşmak gerekirse, siyaset bana "öcü" gibi ya da "cüzzamlı" gibi gelmeye başladı...
Özellikle son dönemlerdeki siyasetin iyice b...u çıktı...
Seksen öncesini de bilirim, sonrasını da...
Hiç bu kadar "pespaye" olmamıştı siyaset...
Mesele sadece bir koltuğa oturmaktan ibaret değil, elbette...
Ama, ne olursa olsun, siyaset bu kadar yerlerde sürünmemeli...
Dahası süründürülmemeli...
Seçimin sonuçları, kimin kazandığı veya kimin kaybettiği önemli olmadığı gibi, dünyanın sonu da değil...
Seçimin ertesi günü yüz yüze bakacak insanların, seçim öncesi birbirlerine attıkları iftiralar, göndermeler, bel altı vuruşlar hiç hoş değil...
Sonuçta o koltuklara kimler kimler oturdu...
Bugün neredeler?
Mezarlıklar vazgeçilmezler dolu!
O koltuklar kimseye kalmadı, bundan sonra da kimseye de kalmayacak...
Seçim kazanmak için, birbirlerini yiyenler, geçim için de birbirlerini yeseler ne olur?
"Yeme" meselesini mecazi kullanıyorum...
Kimse birbirini yemesin...
Kimse birbirine iftira atmasın...
Kimse kimseye bel altı vurmasın...
Çünkü...
Bu dünya herkese yeter.