Bana göre iddiası
Bizim toplumumuzda sıkça söylenen bir deyim var.
Öyle ki Cumhurbaşkanından parti başkanlarına, Devlet katından mahalle ve köy muhtarlarına hatta ev sohbetlerine kadar hemen her yerde söylenen bir sözdür bu deyim.
“AT İZİNİN İT İZİNE KARIŞTIĞI” deyimidir bu söz.
Sürekli olarak tekrar edilen bir deyim olmasına rağmen, toplum olarak yaşanan olaylardan ibret alma gibi bir özelliğimiz olmadığı için bizim memlekette izler hep karışır.
Siyasette öyledir, belediyecilikte öyledir, eğitim ve öğretim hayatında öyledir ticaret ve sanayi hayatında bile öyledir maalesef.
Gerçi bizim memlekette hangi izin at izi hangi izin it izi olduğu bile tartışmalıdır.
Bir sonraki iktidar bir önceki iktidarı suçlarken hangisinin doğru yaptığına dair net kriterler bu güne dek ortaya konmamıştır.
Bir sonraki belediye başkanının bir önceki belediye başkanını milletin ortak malını gereği gibi kullanmadığı iddiası da böyledir. Çünkü belediyecilikte bile neyin doğru neyin yanlış olduğu belirlenmemiştir.
Yıllardır yaz boz tahtasına döndürüldüğünden şikâyet ettiğimiz eğitimin milliliği konusunda bile hangi yolun takip edileceği konusu ya hükümet başkanının ya da bakanın ağzından çıkacak birkaç kelama göre şekillendiği için hangi izin bizim çocuklarımızın takip edeceği iz olduğu da belli değildir.
Siyaseten getirilen kültürsüz kültür müdürlerinin/memurlarının kenarından köşesinden abilerinin menfaatleri doğrultusunda çekiştirdiği kültür hayatında işler daha da karışık bir hal almıştır.
Hâlbuki millet olarak, şehir olarak elimizle seçtiğimiz ve göreve getirdiğimiz insanların yaptıkları veya yaşadığımız her olaydan sonra, şöyle bir an durup düşünebilsek veya bir adım geri çekilerek, “biz kimiz, ne yapıyoruz, niçin öyle değil de böyle yapıyoruz veya işlerimiz neye göre yapmamız lazım.” sorularını kendimize sormamız gerekmez mi?
Böylelikle kendimizin ve iş yaptığımız kişilerin başkaları tarafından denetlenmesinden önce kendimizin bir iç hesaplaşması ile denetlenmesi gerekmez mi?
Yapılan işlerde kamu kaynağının kullanılmasından dolayı kıyamette verilecek hesaptan önce bu dünyada da bir hesabın olduğu gerçeği ile yüzleşmek gerekmez mi?
Bu tür soruları kendi kendimize sormadığımız sürece bizim memlekette sürekli olarak at izi it izine karışacak ve işler hiç bir zaman arzu edildiği istikamette yürümeyecektir.
Geçen dönem kamu kaynağını kullananlara hesap sorulmadı, bana da nasılsa sorulmaz düşüncesi ile yapılan ve adına kısaca “bana göre” anlayışı denen bu zulüm düzeni daha uzun yıllar devam edip gidecektir.
Modern dönemde Müslümanların karşı karşıya olduğu en önemli problemlerden birincisi “nemelazımcılık” ise, ikincisi mutlaka “bana göre” hayat tarzıdır.
Sadece siyasi ve sosyal hayatta değil, dini inanış ve yaşayışta başta olmak üzere hayatın her safhasında Müslümanlara musallat olan bu iki fitne, içinde bulunduğumuz zelil hayatın asıl sebepleridir.
Zilletten kurtuluşun yolu ise Kerim Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve onun en doğru açıklaması ve hayata uygulanması olan sahih sünnet ve Sahih hadislerde belirtilmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.