Recep Çınar

Recep Çınar

Ankara'nın Manhattan'ı Çukurambar!

Ankara'nın Manhattan'ı Çukurambar!

Malum...

Cumartesi günleri izin yapıyoruz...
Pazar gazetesi yapmadığımız için, Cumartesi günleri “yan gel osman, bir dölüm bostan” modunda oluyoruz...
Abiler, yani patronlar ceplerini düşünerek böyle bir karar aldılar...
İyi de oldu...
Hafta içi izinleri pek işe yaramıyordu!
Çünkü, ben izinli olmama rağmen, gazeteye uğruyordum...
Hastalık işte!
Ya da adını koyamadığım başka bir şey...
Yat işte...
Yok, ille de gazeteye gidecem...
Niyeyse.
xxx
Efendim, Cumartesi günü Ankara'daydım...
Hafta iznimi Ankara'da geçirdim...
Boks Federasyonu'nun Mali Genel Kurulu'na katıldım...
Hem yönetim kurulu üyesi sıfatımla, hem de TSYD delegesi sıfatımla...
Şükür, tertemiz bir Genel Kurul oldu...
TBF Başkanı Eyüp Gözgeç, iyi bir sunum yaparak, bütün delegelerin tek fire vermeden “olur”unu alarak, yeni başarılara doğru yelken açtı...
Yolu açık olsun.

435.jpg
xxx
Bizim esas konumuz başka...
Ankara'ya gidilir de, dostlarla biraraya gelinmez mi?
Özellikle de Bülent Karadaş ve Murat Tarhan'la...
Sevgili Murat Tarhan evcimen bir arkadaş olduğu için, maratonu 10. kilometrede bıraktı...
Anlayışla karşıladık arkadaşı...
TRT'de görev yaptığı için oldukça yoğun olduğunu, işlere yetişemediğini filan anlattı...
Yemedik tabi ki!
Yedik gibi yaptık...
Yani, yanisi şu; salağa yattık...
He valla...
Biz maratona devam ettik...
Bülent ve ben.
xxx
Doğruyu söylemek gerekirse Ankara'yı hiç bu kadar arşınlamamıştım...
Ankara, hızla İstanbullaşıyor...
“Çukurambar”a gittik...
Hemşerimiz, Boks Federasyonu'ndan da arkadaşımız Atilla Alatepe'nin mekanı “Nar Cafe”ye de uğradık...
Biraz soluklandık...
Daha sonra Eyüp Başkan da katıldı bize...
Çaylar, kahveler ve tadından yenmez sohbetlerden sonra, izin aldık Atilla kardeşden ve “Nar Cafe”den çıktık...
Bülent, “biraz yürüyelim” dedi...
“Hayır” diyemedik tabi ki ve Çukurambar kaldırımlarında başladık yürümeye...
“Çukurambar” demişken, Şahan Gökbakar'ın  oynadığı “Recep İvedik” filminde geçen “Karaambar”la karıştırılmasın Çukurambar...
Bu Çukurambar, abartmıyorum New York'un ticari ve kültür merkezi “Manhattan” gibi olmuş...
Ankaralı “Beyaz Türkler”in yaşadığı bir bölge haline getirilmiş Çukurambar...
Devasa gökdelenleri, iş merkezleri, cafeleri, cadde ve sokakları ile adeta göz kamaştırıyor...
“Kıskanmadım” dersem yalan olur...
Konya'da böyle binalar olsun, ister miyim?
Asla...
O da başka bir konu...
Bu tür binaların, maneviyatımızı, akrabalık ve komşuluk ilişkilerimizi tükettiğine inanıyorum...
Dikey mahalleler yerine, yatay mahalleler bana daha çok cazip geliyor...
Hele de küçük bahçesi olan, tek katlı, sıra sıra dizilmiş evler ve mahalleler benim her zaman tercihim olmuştur.
xxx
Diyeceksiniz ki, “Ankara'dan bize ne?”
Eyvallah...
Ben de “Konyamız, ne İstanbul gibi, ne de Ankara gibi olmasın” istiyorum...
Her ne kadar cazip olsa da, bu şehirde yaşayanların da, özellikle şehri yönetenlerin de gökdelenlere, yani bu tür konutlara sıcak baktıklarına inanmıyorum...
Bu yazıyı da onun için yazdım...
Biz böyle çok daha mutluyuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi