Recep Çınar

Recep Çınar

Ahlak, hoşgörü ve TSYD seçimi!

Ahlak, hoşgörü ve TSYD seçimi!

Düşünüyorum ve hayatı birbirimize zehir ettiğimize inanıyorum...

Hayvanlara da...

Ama konumuz tabi ki hayvanlar değil...

Konumuz insan...

Yani sizler...

Yani bizler...

Neden bu hale geldik?

Ya da neden bu hale getirildik?

Ne için?

Sahi ne için?

Çünkü, ahlak değerlerimizi, geleneklerimizi, göreneklerimizi ihmal ettik ya da çöpe attık!

"Hırs" denen illet ile "ego" denen bencillik, aklımızı başımızdan aldı da ondan...

Ve ahlak...

Ve saygı...

Ve hoşgörü...

Üç kuruşluk menfaatimiz için, her geçen gün kaybettiğimiz ve özellikle bugünlerde, ekmeğe, suya ve nefes alıp vermeye ihtiyaç duyduğumuz kadar çok elzem olan birlik ve beraberliğin olmazsa olmazı ahlaka, saygıya ve hoşgörüye ihtiyacımız var...

Ahlaklı ve hoşgörülü olmak, meseleleri kavgasız ve gürültüsüz halletmektir...

Aksi halde ahlaksızlığın ve hoşgörüsüzlüğün tahribatları daha büyük olur ve kapanmayacak yaralar açar...

Ahlaklı olmak, sabırlı, hoşgörülü, kibirden uzak ve mütevazi olmaktır...

Ahlaklı olmak, karşısındaki insana değer vermektir, o insanın hatasını kabullenmektir ve gerektiğinde de özür dileyip, o insanın gönlünü almaktır...

Ünlü bir düşünür, "Ülkeler ve toplumlar parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler" demiş...

Kulaklara küpe olunacak bir söz söylemiş...

Haksız da değil...

Neyse...

Buradan kimseye ahlak dersi verecek değilim...

Özellikle meslektaşlarıma...

Ama,  ahlaki değerlerin her şeyin üstünde olduğunun da altını çizmek istiyorum...

Tabi ki saygının ve hoşgörünün de...

Bunları kaybeden bir insanın daha kaybedeceği bir şeyinin olmadığına da inanıyorum...

Ahlaklı olmak, doğuştan olmasa da, yaşadıkça kazanılan bir servettir.

xxx

Efendim...

Salı günü TSYD'nin Olağanüstü Genel Kurulu yapıldı...

Daha doğrusu yapılamadı!

Yapılamadı, çünkü hoşgörünün ve ahlaki değerlerin yerle bir edildiği bir kongre süreci yaşandı...

TSYD kongresi, az kalsın Bursa Kılıç-Kalkan ekibinin  kongresine dönecekti...

Kongre iptal edilmeseydi,  daha vahim olaylar yaşanacaktı...

Kongrenin iptal edilmesi de ayrı bir yazı konusu ayrıca...

Eski Genel Müdür Mehmet Atalay iki adayın ortak kararıyla divan başkanı seçildi ve ateş topunu kucağında buldu...

Hayli gergin olan süreci iyi yönetemedi, bocaladı ve çareyi kongreyi kapatmakla buldu...

Masaya oturduğunda, "şartlar ne olursa olsun ben bu kongreyi tamamlayacağım" demesine rağmen, hoşgörüsüzlüğün ve saygısızlığın tavan yaptığı bir ortama teslim oldu...

Bu kongrenin bir kazananı oldu mu, bilmiyorum, ama kaybedeni kesinlikle kurum oldu...

Yani TSYD kaybetti...

TSYD,  kurulduğu günden bugüne kadar sıradan bir meslek örgütü olmayıp, Türk sporunun gelişmesine katkılar sunan önemli bir misyon kuruluşudur...

Anlayacağınız TSYD akil bir kurumdur...

Ama, TSYD'yi akil bir kurum olmaktan çıkardık...

Ne yazık ki öyle...

El ele vererek, bu ülkenin en saygın sivil toplum örgütlerinden birisi olan TSYD'yi enkaza çevirdik...

Bu saatten sonra kim gelirse gelsin, kim başkan olursa olsun, işi kolay olmayacak...

TSYD'nin kaybolan bu itibarını yeniden kazandırmak, ancak ortak bir akılla olur...

"Ben" değil, "Biz" diyen akil bir üst akıl, TSYD'yi bu cendereden çıkarır...

Eğer bu kuruma aidiyeti olanlar pes ederse, bu kuruma sahip çıkmazsa, işte o zaman TSYD diye bir dernek kalmaz...

Silinip gider...

Kimse bana "Gamlı Baykuş" yakıştırması yapmasın...

Çünkü, o rezaleti gördükten sonra, insanın aklına başka bir şey gelmiyor...

Utandım...

Özellikle de gazeteler ve sosyal medya da atılan başlıklardan...

-TSYD seçiminde olay!...

-TSYD seçimi karakolluk...

-TSYD seçimleri ertelendi...

-TSYD seçimleri karıştı...

-TSYD kongresinde şok!

-TSYD kongresinde olaylar çıktı, seçim ertelendi...

Buna benzer yüzlerce alaycı, gurur kırıcı başlık...

Cam evde oturan bizler, inşallah komşunun camına taş atmayız bundan sonra...

Düştüğümüz hale bak...

Olaylı kongreleri eleştiren, yerden yere ve belaltı vuran biz, kendi söküğünü dikemeyen terziler gibiyiz...

Kendi kongremizi yapamıyor, ama başkalarının kongrelerine, donkişotun yel değirmenlerine saldırdığı gibi saldırıyoruz...

Ne diyebilirim ki "yazıklar olsun bize"den başka.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi