Ah o merdiven altı…!
Tarihimizden bir hatıra ile başlayalım bugünkü yazımıza…
Sahte tarikatlar türediğini duyan İkinci Bayezid Han çok sinirlendi… Bir meclis kurdurdu…
Bu mecliste şeyhlerin imtihana tâbi tutulmasını istedi…
***
Kim hak yolda kim batıl yolda, bu düğümün çözülmesi için Ahmed Şemseddîn (Marmaravî) Hazretlerini Manisa’dan, İstanbul’a dâvet etti…
***
Ahmed Şemseddîn Hazretleri derhal bu ulvî görevi kabul edip İstanbul’da Sultan Bayezid-i Velî hazretlerinin huzuruna çıktı ve Osmanlı Sultanının da hazır bulunduğu imtihan heyetine reislik etti…
***
O gün Ahmed Şemseddîn Hazretlerinin tuttuğu süzgeçten hak ve doğru yolda bulunan rehberler rahatlıkla geçerken sahteleri tutuldu...
Bunlar mahçup ve perişan oldular…
Tekkeleri kapatıldı ve yaptıkları işten men edildiler…
Rezil, rüsva olarak tarihin karanlıklarında her türlü sapkınlıklarıyla kaybolup gittiler…
***
Ahmed Şemseddîn Hazretlerine, imtihan sırasında gösterdiği kemâl, dirayet ve olgunluk sebebiyle “Yiğitbaşı” lakabı verildi…
Padişah çok hoşnut kaldığı ve takdir ettiği bu büyük veliyi hediyelerle taltif etti...
O ise bu hediyelerin tamamını fakirlere dağıttı... İstanbul’da kalması tekliflerine rağmen, tekrar Manisa’ya döndü…
Devlet ve millet sahte şeyhlerden, sapkın tarikatlardan temizlenmiş oldu… Büyük bir bela ve tehlikede savulmuş oldu…
***
Gelelim günümüze…
Bakın bu sahte şeyhler, sapkın tarikatlar devlet ve millete her dönem ‘bedel’ üstüne bedel ödetiyorlar… Seçimlerde siyasi partilerden aldıkları “destekleme” karşılıklı ulufelerle bu milletin şirazesini yerinden oynatıyorlar…
***
Kimin eli, kimin cebinde belli değil…
Hakikat süzgecini ortaya koyacak bir denetimde maalesef söz konusu değil…
Merdiven altı üretim yapan sahte gıdacılar nasıl milleti canından ediyorsa, merdiven altı din tüccarlığı yapanlarda, insanımızın hem dünyasını hem de ahretlerini karartıyorlar…
***
Kedicik(!) yetiştireninden, kabir azabına dayanıklı, yanmaz kefen(!) satanına, sahte peygamberinden, mehdisine(!) kadar envaı çeşit rezillik dolu icraatlarıyla aramızda Hocaefendi(!) kisvesiyle dolaşıyorlar…
***
İnsanımız itikadı gereği bunlara itibar etmez etmesine de, tekkelerinde, yurtlarında gördüğü kırmızı plakalı devlet büyükleri vatandaşın kafasını karıştırıyor… Siyasi destek karşılığında halkın itibar ettiği siyasetçiler bunlara iltifat edince, tekkeleri, dernekleri, yurtları dolup-dolup taşıyor…
***
“Madem devlet burada, madem devlet bunlara itibar ediyor, bunların müntesiplerine, müritlerine imkânlar sağlıyor, biz de gidip devleti yöneten siyasetçilerin biat etiği kapılara biat edelim…” diyor...
Sonrası?
Maalesef geldiğimiz yer…
***
Bundan sonra ne olur?
Başka sapkın tarikat ehli(!) ile siyasetçi cilveleşmesine devam eder…
Ediyor da…
Unutmayın, Allah esirgesin yine başa döneriz…
***
Gerçek HAK dostu Ahmet Şemseddin Efendileri nereden bulacağız günümüzde…
Diyanet İşleri Başkanlığımız bu işlere ciddiyetle yaklaşmalıdır…
Kuracağı bir “Âlimler Meclisi” ile hakikat süzgecini ortaya koyarak, bu merdiven altı din tüccarlarını milletin ve devletin yakasından söküp atmalıdır…
Bin yıllık geçmişiyle, HAK davanın tertemiz yolcuları olan tarikatlarımızı, bu siyaset meraklısı, makam mevki avcısı, zekât faresi din bezirgânlarından ayırarak, dünyamız ve ahretimiz için Milleti bunların elinden kurtarmalıyız vesselam…