Ağladık!
Günlerdir yollardaydık...
***
Kar, kış, terör, savaş dinlemeden, “Gezilmez”, “Girilmez” denen coğrafyada, Allah rızası için, hak edenin hakkının teslimi için kilometreleri yoldaş ettik kendimize...
***
Gittiğimiz her yerde, Mustafa Arslan tarafından yapılmış bir gönül, soğukta yüreklerimizi ısıtan sıcacık bir tebessümle karşılaştık...
***
Allah var ben Arslan Beyin Gazetesinin, Genel Yayın Yönetmeniyim... Ama ben bile Güneydoğu'da şahsına duyulan güven ve sevgiden zaman-zaman hayretlere düştüm...
***
Konya'dan bir fani bu kadar kısa bir sürede, bu kadar farklı coğrafyada bu denli güven ve sevgi kazanmış... Kendi değimiyle ; “Allah'ın bereketi”...
***
Tüm bu dönemde, Konya menşeyli, onlarca iftira, tezgah, hile, tehdit, yalanda yol boyu vesvese gibi bize refakaat etti...
***
Konyalı bazı fitnecilerin, seçim kazanmak adına, ettiği iftiralar, hem de Mustafa Arslan gibi tertemiz bir kardeşimize söyledikleri şeyler, o coğrafyada Konyalı olarak bizi utandırdı ve üzdü... Hepsini yuttuk...
***
Azmimizi ve soğuktan kırılan direncimizi biledik, söylenen şeylerin asılsızlığıyla...
***
Ekipteki herkes, bu çalışmalar sırasında en az bir kere ölüm tehlikesi atlatmıştır...
***
Kiminin otomobili kaydı, kimi siste dağların zirvesinde patikalarda kayboldu, kimi kaza atlattı... Kimi patlayan silahlar altında, yılmadan dostuna destek aradı...
***
Herkesin, evladı iyalden geçmesine, bunca emek ve sıkıntıya değer miydi?
***
“Dostun bir gülücüğüne, canlar feda edilir” diyor, Hak yolunun büyükleri...
***
O salonda seçim sonuçları açıklanırken, Mustafa Arslan kardeşimizdeki o bir tebessüme bu ekip haftalardır canını, terini, mesaisini ortaya koydu...
***
Değer miydi?
***
Vallahi de billahi de bin defa değerdi...
***
Onu tanıyan dostuna vefasını düşmanına merhametini bilir...Kul olarak Allah'a bağlığını bilir...
***
Onu tanıyan, dostu için limitlerinin olmadığını da bilir...
***
Yine Onu tanıyan, davasını hiçbir şeye değişmediğini de çok iyi bilir...
***
Bu bir seçimdi...
***
Dost seçimiydi... Kardeşliğin, can yoldaşlığının, sözde değil özde nasıl gerçekleşmesi gerektiğinin seçimiydi...
***
Ona salonda kalkan fitnecilerin yumruklarının, Erzurumlu'nun, İzmirli'nin, Afyonlu'nun, Diyarbakırlı'nın, Siirtli'nin, Ordulu'nun, Antalyalı'nın, Çorumlu'nun, Bursalı'nın velhasıl tüm dostlarının sinesinde söndüğünü gördük...
***
Ona, salonda hücum edenler, farklı coğrafyaların çocuklarının et ve kemikten örülmüş duvarını geçemediler...
***
Ağladık...
***
En çokta bu manzara, gözyaşlarımıza esir etti bizi...
***
Kimimiz yorgunluktan, kimimiz stresten, kimimiz atmosferden... Ama hilafsız hepimiz ağladık... Onun yüzünü güldürdüğümüz için sevinçten ağladık...
***
Ekip olmanın ne demek olduğunu o salonda görerek, ekipte olmanın gururuyla ve şükrüyle birbirimize sarılıp ağladık...
***
Allah, her konuda inanarak ellerini birleştiren, Hakk’ın emrine muhalefet etmeden,hak edene hakkı teslim etme mücadelesi veren herkese böyle bir ekip nasip etsin inşallah...
***
Dışardan bakıldığında sadece bir seçimdi bu...
***
Ama bizim için, dostlar arasında bir güven atışı gibiydi... Herkes dostuna güvendi ve teslim oldu...
***
Kimse gözünü kırpmadı, kimsenin bacakları titremedi... Emeği, geçenlerden Allah razı olsun...
***
Bu yazıyı yazarken; “Keşke başka bir gazetede olsaydım” dedim... Mustafa Arslan'ın hakkını daha fazla teslim edebilirdim...
***
Ne yazarsak riyaya açık şimdi...Dost güldü ya, elhamdülillah hepimizin gönlünde güller açtı...Gerisi bizim için, teferruatı zaten...