Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

28 Şubat nedir?

28 Şubat nedir?

28 Şubat, Ergenekon tarafından meşru 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin illegal yollardan düşürülmesi ve kendinden olmayan bütün kesimlere zulmetmesidir. Bu durum kabul edilemez bir durumdu. Bu sebeple 28 Şubat bugün yargılanmaktadır.
CHP, zihniyet bakımından Ergenekon ile örtüştüğü için 28 Şubat’ın da yargılanmasına karşı çıkmakta ve şöyle demektedir: "Adaleti intikam duygusuyla arayamazsınız." CHP, AK Pati iktidarını içine sindiremediğinden dolayı bu şekilde konuşmaktadır. CHP, 28 Şubat’tan rahatsız değil, dolayısıyla 28 Şubat soruşturmasını intikam almakla suçlamaktadır. Ne yani bir millet zulme uğruyor, zamanı gelince zalimden hesap sormaya kalkması intikam almak mı oluyor? Pes doğrusu.
Zalimden hesap sormamak, onun zulmüne ortak olmak, demektir. Ondan hesap sormakla, onun zulmünü engellemek olur ki, bu da ona yardım olur. Bu sebeple CHP böyle konuşmakla iki hata yapıyor: Birincisi, zalimin zulmüne ortak oluyor. İkincisi, zalime yapılacak yardıma mani oluyor. Adalet, zalimin zulmüne engel olup, ona yardımcı olmak, demektir. İntikam duygusuyla bir ilgisi yoktur. Şimdiki yargı, Post-modern darbeyi alkışlayanlar gibi bir işlem mi yapıyor? Yargı böyle bir şey yapmadığı halde CHP’nin böyle konuşması düşündürücüdür.
28 Şubat, zalimin mazluma karşı zorbalığından ibarettir. Zorba, hiçbir zaman prensip, kanun, hak, hukuk tanımaz. Tabiatında adalet mefhumu hiç yoktur. Eline imkân geçtiği zaman mazluma insanlık dışı muamele eder. Ülke bundan zarar görür mü görmez mi hiç düşünmez. Ekonomi, siyaset ve eğitim alanlarında kayıplar söz konusu olur diye aklının ucundan bile geçmez.
 28 Şubat’ın ne olduğu bazı yazarlarca da iyi anlaşılmadığından dolayı, “Aman yeni bir cadı avı olmasın, geniş tutuklamalar yapılmasın.” “Devlet 28 Şubatçıların kökünü kazısın rövanşizmine kapılmasın.” demektedirler.
Cadılık (witchcraft), illegal yollardan hak arayanlarda söz konusu olur. Post- modern cadısı, devleti ekonomik bakımından çökertti. Batı’nın ekonomik sistemine aykırı düşen “Havuz sistemini” işlemez hale getirdi. On binlerce öğrenci başörtüsü yüzünden hakarete uğradı, zulüm altında inim inim inledi, İkna odalarında (!) onuruyla ve inancıyla oynandı ve eğitimini yarıda bıraktı. Bu yüzden binlerce memur görevinden oldu. Eşleri başörtülü diye binlerce asker ordudan atıldı. Din eğitimi 15 yaşına kadar yasaklandı. İnançlı memurlar takibata uğradı, sırf inancından dolayı çeşitli bahanelerle disiplin cezalarına çarptırıldı. Zulüm anlatılmakla bitmez ki. Kısacası top yekûn millete her alanda zulmedildi, bütün kazanımlar ellerinden alındı. Bu durumu CHP, yargı, basın, STK alkışlamıştı.
Şimdi bunlar yargılanmasın mı? Alt birime kadar zulmeden herkes yargılanmalı, sadece baştakilerin yargılanmasıyla adalet yerine gelmiş olmaz. “Geniş tutuklamalar yapılmasın” ne demek? Post- modern darbenin rövanşizmle ne alakası var? Mazlum taraf seçimle iş başına gelmiş REFAHYOL hükümeti ve milletimizdir. Rövanş, oyun kurallarıyla oynanır, yenilmiş olanın aynı rakiple oynadığı ikinci bir oyundur. Burada böyle bir durum söz konusu değildir. Bir tarafta mazlum, bir tarafta zalim vardır.
Basından öğrendiğimize göre, 28 Şubat’ın kudretli generali (!?) Çevik Bir, savcıya verdiği ifadesinde, post-modern darbenin sadece "irtica'a” karşı değil, İsrail'le ilişkilerin sürmesi için de yapıldığını" söylemiştir.
Çevik Bir'in, İsrailli siyaset bilimci Martin Sherman'la birlikte, 2002'de kaleme aldığı yazıda şöyle denmektedir: 1990'lı yıllarda, İsrail-Türkiye ticaret hacmi sürekli arttı. Sivil değişim hacmi de (turistik, akademik, mesleki, sportif ve kültürel) önemli ölçüde genişledi. Fakat bu bağlar 1996'da, Necmettin Erbakan'ın iktidara yükselişi ile yıprandı. Erbakan, iç ve dış politikada İslami bir gündeme girişti. Erbakan'ın İsrail karşıtı söylemi, geleneksel Yahudi karşıtı motifler ve efsaneler ile dolu idi. Erbakan için, İsrail bir 'ebedi düşman' ve 'Arap ve İslam dünyasının kalbinde bir kanser.' Erbakan, İsrail ile ilişkileri dondurmaya söz verdi. Ordu, dedi ki: “Ülkenin yüzünü İslam'a dönmesini ve İsrail ile ilişkilerin riske atılmasını izlemeyeceğiz” Erbakan, kontrol altında tutuldu. Türkiye ve İsrail MGK baskısıyla İslamcı Başbakan istifasını sundu”
Bu cümleler uydurmadır. Meşru bir hükümetin görevine sandıkta son verilir. Ordunun görevi, İsrail’in bekçiliğini yapmak değil, milletin sınırlarını düşmandan korumaktır.
Dinimize göre meşru bütün devletlerle ticaret yapılabilir. REFAHYOL hükümeti böyle bir düşünce içerisinde olamaz. İrtica oyununu Müslüm Gündüz, Fadime Şahin ve Ali Kalkancı ile oynayan Genel Kurmay Psikolojik Harekât Başkanlığı’dır.
Yukarıda ifade ettiğim gibi “Post- modern darbenin yapılmasının asıl sebebi, REFAHYOL hükümetinin oluşturduğu, “Havuz Sistemi”nin Batı’nın ekonomik sistemine aykırı düşmesidir.
 Unutmayalım ki, Batı’nın maliyesi düzelirse Türkiye’nin maliyesi bozulur. Türkiye’nin maliyesi düzelirse Batı’nın maliyesi bozulur. Coğrafi keşiflerden sonra Batı’nın maliyesi düzelince Osmanlı’nın maliyesi bozulmamış mıydı?
Çevik Bir, bunları bilmeyecek kadar cahil değildir, herhalde. Kendisi Batı’nın ve İsrail’in bir kulu olduğu için post- modern darbenin mimarlarından biri olmaktan çekinmemiştir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi