2020 yılının mart ayı ile başladığımız zorlu pandemi süreci hayatımızı etkilemeye devam ediyor. 

Sağlık en önemlisi tabi ama sağlığımızı etkileyen sadece virüs değil. 

Ekonomimizin gidişatı da istisnasız hepimizin sağlığını olumsuz etkiliyor. 

2020 yılını bitirmemize sayılı günler kalmışken Merkez Bankası başkanından hem 2020 yılının değerlendirmelerini hem de 2021 hedeflerini duyma şansımız olan bir sunum izledik.

2020 yılında cari açığın ulaştığı boyutlardan, hem tüketici hem üretici fiyat endekslerine, dolar kurundaki sert yükselişlere kadar birçok konuyu sebep ve sonuç ilişkisi kurarak aktardı.

2021 yılı hedefleri ile alakalı kısım içinde enflasyon odaklı bir para politikası uygulayacaklarını ve 

%9,4’ lük bir hedefleri olduğunu belirtti. 

Burada bu açıklamaların içeriğini oluşturan rakamları, oranları bir tarafa bırakıyorum çünkü tüm Merkez Bankaları, hükümetlerin ekonomi ile hedeflerine uygun para politikalarını yönetirler ve bu hedefe uygun araçları kullanırlar. 

Bu konuşma içerisinde dikkat çeken başlıklar var. 

Fiyat istikrarının sağlanması…

Fiyat istikrarının sağlanması; sürdürülebilir büyüme, istihdam ve toplumsal refahın ön koşuludur.

Son derece doğru bir tespit.

Toplumsal refahın sağlanmasının önemi vurgulandığına göre gelir dağılımdaki adaletin tesis edilmesi için gerekli olan adımlarda atılacaktır elbette. İlk aşama asgari ücret zamlarının yaşanabilir boyutlara çekilmesi olacaktır. 

Dikkat çeken başlıklardan biriside, üretici fiyat endeksi ile tüketici fiyat endeksi arasındaki %9 civarındaki fark. Bu farkın fiyatlara yansıtılması tüketici enflasyonunu daha yukarı çekecektir. Toplumsal refahı sağlamak için üreticinin bu maliyetler altında ezilmesine izin verilmemesi gerekiyor.

Gümrük vergileri sıfırlanarak, üreticiyi ithalatçıyla rekabet edemez hale getirerek, üreticinin bu %9 luk farkı tüketiciye yansıtması çözülüyor sanki. 

Toplumsal refah…

Döviz kurları, serbest piyasa koşullarına göre arz-talep dengesi doğrultusunda fiyatlanacak. 

Merkez Bankasının kur hedefi olmayacak. 

TCMB kuru belirlemek için döviz alım veya satışı yapmayacak sadece politika faizini kullanacak.

Dolarizasyonun ( yurt içinde yerleşik yatırımcının dövize yatırım yapması) azaltılması için çalışılacak…

Faiz yükselterek insanların dolar birikimlerini TL ye çevirmesi düşüncesi ne kadar doğru?

Bu yükseltilen faizin doğrudan maliyetlere yansıyacağını ve fiyatların yükseleceğini düşünürsek,

 %9,4’lük enflasyon oranı ne kadar gerçekçi?

2021 yılının en çok tartışılan kurumu TÜİK olacak…

Saygılarımla…