18 Mart Çanakkalesi ve 15 Temmuz Türkiyesi
18 Mart 1915’de yazılan bir târih unutuldu sanıldı. Bu târih üzerine yeni bir târih yazılmayacak, dendi ama yazıldı. 15 Temmuz 2016’da milletimiz Çanakkale benzeri bir savaş verdi.
Çanakkale’de yedi düvel vardı. Bugün de ülkemize dört bir koldan yedi düvel değil neredeyse on yedi düvel saldırıyor. Ülkeler saldırıyor, ülkelerin kontrolündeki çeşit çeşit örgütler saldırıyor. Zaman insanımızı yozlaştırdı, keyfçileştirdi, gençlerimizi tembelleştirdi deniyordu ama söz konusu “vatan” olunca gerisi teferruat kaldı.
Çanakkale Savaşı’nın yıldızları 17’sinden 70’ine hiç fark etmedi. Bu yıldız şahsiyetler son derece donanımlı teknolojiye sâhip düşman askerlerine karşı eskimiş, derme çatma silahlarla savaştılar. 15 Temmuz’daki zafer yıldızlarının ellerinde silah da yoktu, tek bayrakları vardı bir de göğüslerinde imân. Mehmetçik 18 Mart’ta, kendisinden her yönden üstün olan düşmanı Çanakkale’de yenerek bir târih yazdı. 15 Temmuz’un yiğit vatan sevdâlıları da, emsâli bulunmaz bambaşka bir mücâdele sergilediler ve gelecek nesle, arkalarında hakikaten övünülecek şanlı bir direniş misâli bıraktılar. Helal olsun!
Neydi bu kahramanlara bu fedâkarlıkları sergileten?
Göğsündeki îman mı? Damarlarındaki asil kan mı?
Çanakkale’de ölüm-kalım mücâdelesi ortaya kondu. O zamanlar boğaz âdeta al bayrağımızın renginde aktı. Mehmetçik kanı pahasına ‘Vatan’ dedi. “Vatan geçilmez ben varken” dedi, göğsünü siper etti, târihe parmak ısırtan eşsiz büyük bir mücâdele örneği sergiledi. Allah onlardan râzı olsun, mekanları cennetin en âli köşesinde bulunsun. Onların sâyesinde bugünlere geldik. Sonra 15 Temmuz gecesi de, milletimiz buna benzer bir yüce ruh ortaya koydu. Kendi halkına kurşun sıkan, üzerlerine F 16 savaş uçaklarıyla bomba yağdıran hâinlere adetâ dendi ki; ‘Vatan bizim en âlî kutsalımızdır. Vatan bölünmez. Türkiye yenilmez.’ Bu görüşteki vatanseverler vatanın öyle ucuza satılamayacağını canlarıyla ödeyerek hâinlere bir tokat gibi cevap verdiler.
Çanakkale savaşı târihsel bir öneme sâhiptir. Bilhassa boğazlar; ekonomik, siyâsal ve stratejik yönüyle tüm dünyânın dikkati buradadır. Bugün memleketimiz hem boğazlar hem coğrafi konum olarak Doğu ile Batı arasında bir köprü durumundadır. Son yıllarda doğal gaz ve petrolün Batı ülkelerine aktarılmasında ülkemiz âdeta bir enerji koridorudur. Ki bu husus, memleketimizi ekonomik anlamda gıpta edilecek bir hâle getirebilir. İşte dün; ‘hasta adam’ dedikleri bir zamanda, ülkemiz nasıl önemli görülüp, düşmanlar tarafından çökertilmek istendiğinde, vatansever halkımız o devirde elinden geleni ardına koymadıysa bugün de ayni şeyler söz konusudur. Yaşadığımız şu süreçte bilhassa Avrupa devletleri ve Almanya Türkiye’nin son yıllardaki hızlı ilerleyişini büyük bir kıskançlıkla izlerken; ‘Türk yapar, Alman bakar’ sözüyle gizli-kapaklı pek çok işleri arkamızdan-önümüzden çevirebiliyorlar. Yâni dünkü hasmâne tutumlar aynen bugün de icra ediliyor. Târih hep tekerrür eder. Mâziden dersler çıkartılarak yarınlara yürünmelidir.
Geçmişte ‘Anadolu’nun gücü’ nasıl Çanakkale’de tecelli ettiyse bugün de 15 Temmuz’da ‘milli irâdenin gücü’ işte aynen öyle gerçekleşmiştir. Onun için diyoruz ki;
“TÜRKİYE YIKILMAZ. TÜRKİYE YENİLMEZ. VATAN BÖLÜNMEZ.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.