Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

"Yeni Kapı…”

"Yeni Kapı…”

Önceki yazımda Osmanlı Padişahlarından Cumhuriyet dönemi tarihçilerimizin bizlere “Yasakçı Hünkâr” diye bilhassa Mey( şarap), Afyon ve Fal’a bakma yasakları ile tanıttıkları Sultan IV. Murad ile ilgili öz geçmişini sunmuştum.

***

 Bilhassa içki yasağı üzerinde sık konuşulup yazılarak, olmuş veya olmasa da atfen söylenilmiş hayli fıkralar mevcut.

Bunlardan birini Hayli önce “Habib Baba” başlıklı yazımla sunmuştum. Bu kez dikkat çeken diğer birini de bu gün sunmaktayım.

***

O zamanlar Anayasa, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay gibi mahkemeler bulunmadığı için Padişahın fermanı kanun yerine geçtiğinde hemen tatbik edilmekte.

Olayı beraber okuyalım.

***

Sultan IV. Murat bir gece, tebdil-i kıyafet ile İstanbul’a indiğinde, karşıya geçmeye karar verip bir sandal kiralar.

Sandalcı müşterisinin Sultan olduğundan bihaber kürekleri çekmeye devam eder.

Bir ara, sandalın yanından sarkan bir ipi çeker. İpin ucunda bir testi!

***

Sultan, “Ne var o testinin içinde?’’ diye sorar. Sandalcı “Ne olacak mey işte’’ derken gülerek müşterisine de ikram eder.

***

Yasak fermanı çıkarsa da şarapla ilgisi eksik olmadığı söylenen Sultan IV. Murat ikramı kabul eder ama yine de, “Mey yasak. Hünkârımız görse kafanı vurdurtur. Korkmuyor musun?” diye sormaktan kendini alamaz.

***

Sandalcı “Yahu Hünkâr nerden görecek bizi denizin ortasında” deyiverir.

Biraz zaman geçer. Sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini kaldırıp aradan afyon çıkarır ve nargilesine atarak körüklemeye başlar.

Gönlü zengin kayıkçı, müşterisine de ikram edince, Sultan da kabul ederken yine sormadan edemez ve yasağı hatırlatır.

Sandalcı normal kimse bildiği müşterisine yine aynı şekilde, cevap verir.

***

Biraz daha sonra Bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkartır. Müşterisine “Ver 5 akçe de falına bakayım’’ der.

IV. Murat en çok falcılığa kızarmış meğer. İçinden “Hadi biraz daha sabredeyim’’ diyerek sakinlik içinde beş akçe verip “Bak bakalım” der…

***

Fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, “Efendi, sorunu sor bakalım’’ teklifine müşteri…

“Hünkâr şu anda nerde bak bakalım?’’ der.

Sandalcı taşlara bakıp “Hünkâr bu denizdedir’’ diyerek cevaplar.

***

Müşteri güya endişelenmiş havalarına girip, “Sakın yakınımızda bir yerde olmasın iyi bir bak’’ diye sorunca

Falına tekrar bakan kayıkçı, birden gerçeği görüp karşısındakinin Sultan olduğunu anlar ve…

Hemen karşısındaki müşterisinin ayaklarına kapanıp, “Affet beni Hünkârım’’ diyerek yalvarmaya başlar. Yalvarmalar kıyıya dönene kadar devam eder. .

***

Karaya çıkan Sultan bu yalvarmalara dayanamayıp “Sana bir soru sorucam. Eğer bilirsen seni affederim. Bilemezsen boynunu anında vurdurucam’’ deyince….

Sandalcı sevinçle, “Padişahım çok yaşa’’ der ve merakla soruyu beklemeye başlar.

***

Hünkâr sandalcıya, “İstanbul’a dönüşte hangi kapıdan girecem?’’ diye sorar.

Sandalcı düşünür. Hemen cevap verirse Hünkâr o kapıdan değil de başka kapıdan girip kendisinin kellesini gidereceğini tahmin ile yarı itiraz sayılan teklifini yapar.

“Hünkârım şimdi ben hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. Affınıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı bir kâğıda yazsam ve size versem; Kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?’’ der.

Hünkâr başını “Olur’’anlamıyla sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kâğıdı verir.

***

Padişah sözünde durup okumadan cepkeni içine koyar kâğıdı ama. “Bu falcı hayli işler açabilir başımıza” diye de düşünmüş olabilecek ki verdiği ikinci söz yani boynunu vurdurmamayı dikkate almayıp. Orada karşılayanlara gizlice “Hemen boynunu vurun bu kâfirin’’ emrini verir ve emir yerine getirilir.

***

IV. Murat verdiği bu emirden rahatsızda olmuş ki. Kendini haklı çıkarmak için İstanbul surlarında ki isimli kapılardan değil de bilinmeyen yani falcının da bilemeyeceği bir kapıdan girmiş olmakla haklı çıkacağını düşünüp.

“Hemen haber verin ustalara yarım saat içinde Surlara yeni bir kapı açıla! İstanbul’a ordan girecem” emrini verir

Yarım saate bile varmadan surlarda yeni delik açılarak yapılan kapıdan Sultan emrindekilerle beraber girer ve Falcının kâğıdında, kapının ismini bilemeyeceğinden emin olarak herkes yanında açarak okur.

***

Sandalcının kâğıdında şunlar yazılıdır.

Hünkârım, yeni kapınız vatana millete hayırlı olsun’’

***

Hünkâr bundan üzülür mü üzülmez mi belli değildir? Ama o kapının adı bugün de aynen söylendiği gibi “Yeni Kapı” olarak anılmaktadır.

***

Bu fıkrayı eksiği veya fazlası ile pek çoğumuz bilebilir.

Bendeniz tekrar etmekle şunu vurgulamak istedim

***

 Tahmin ve aceleci düşüncelerle tatbikat değil.

Bu günlerde bile olagelen olaylarda bile

 “İşin aslını öğrenip kanıtladıktan sonra karar vererek.

Tatbikatta haksızca bir işlemden kaçınılmalı”

Diye düşündüğüm için

***

Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi