Yeni Anayasa
12 Eylül referandumu, yeni anayasa’nın yapılmazını zorunlu kılmıştır. Çünkü “evet” diyenlerin sayısı yüzde 58’dir. Halkın çoğunluğu, 12 Eylül halk oylamasında önüne konan maddelere “evet” demekle birlikte yeni anayasa’nın hazırlanmasını istemiştir.
12 Eylül referandumunu iyi okumak gerekir. 12 Eylül referandumu, yeni anayasa’nın yapılması için kapının aralanması, demektir. 12 Eylül referandumu, üstünlerin hukukunu reddetmek, hukukun üstünlüğünü istemektir. 12 Eylül referandumu, laisizmi reddetmektir. Çünkü laisizm, insan haklarını, din ve vicdan hürriyetini kısıtlamaktadır. Kendini din yerine koymaktadır. Kendini hayat tarzı olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla laisizm, maddi ve manevi kalkınmanın önünde en büyük settir…
Devam ediyoruz saymaya; 12 Eylül referandumu, insan haklarının, din ve vicdan hürriyetinin önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istemek, demektir. 12 Eylül referandumu, Askeri vesayeti reddetmek, halkın egemenliğini istemek, demektir. 12 Eylül referandumu, kuvvetlinin zayıfı ezmesini reddetmek ve mazlumun hakkını korumak, demektir…
Bu sebeple yeni anayasa’nın temeli, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti olmalıdır. İnsan hakları, din ve vicdan hürriyetinin sağlanabilmesi için şu beş esas gerçekleştirilmelidir: Can ve mal emniyeti, akıl ve nesil emniyeti ve din emniyetidir. Esasen devletlin varlık sebebi, söz konusu hususların emniyetini sağlamaktır. Ülke içinde, ülkeler arasında gerginliklerin, hukuksuzlukların, çatışmaların ve savaşların ana sebebi, anayasaların hedefinin bu hususların emniyetini sağlamaktan uzak olmasıdır. İşte 12 Eylül referandumu, bu beş esasın emniyetinin sağlanması için yeni anayasanın yapılmasını istemek, demektir.
Bu beş esasın emniyetini ihlal eden sebepler bir hak olamaz. Haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak, faiz alıp vermek, kumar oynamak, içki içmek, zina etmek, bu gayrimeşru fiilleri sektör haline getirip gelir kalemlerinden saymak bir hak olabilir mi? Söz konusu hususların zararlarını bir bir yalnız semavi dinler saymamaktadır. Bilim de saymaktadır.
Gayrimeşru fiillerin hak olduğunu iddia eden çevreler kendi aleyhlerine çalışmaktadırlar. Bunu önlemek onlara iyilik yapmak anlamına gelir. Devletin bir görevi de, bu durumu güzelce anlatıp onları ikna etmektir.
İçki içmek, kumar oynamak ve zina etmek gibi fiillerle mücadele edildiğinde malum çevreler bunu bir rejim sorunu haline getirmektedir. “Rejim tehlikededir.” diye bas bas bağırmaktadırlar ve ortalığı velveleye vermektedirler…
Anayasa, insan için ve insanın mutluluğu için yapılır. İnsanın maddi ve manevi yönden terakki etmesi için yapılır. Bunun için anayasa yapılırken halkın inançları, örf ve âdetleri gelenekleri ve tarihi göz önüne alınarak yapılır. Türkiye’deki sorun, birine ait olan gömleği halka zorla giydirmektir. Türk halkına giydirilmeye çalışılan bu gömlek, Türkiye’yi sıkmıştır. 12 Eylül referandumu bunu ortaya koymuştur. Halk kendi kimliğine uygun bir gömlek istemektedir.
Yeni anayasada laiklik tarif edilmelidir. Laiklik, “devlet, dinlere eşit mesafededir, her din mensubu kendi dinini yaymak ve yaşamak hürriyetine sahiptir.” şeklinde tarif edilmelidir. Emile Littre, laikliği siyasi bağlamda ele alarak; “Devletin mutlak tarafsızlığı” şeklinde tarif etmiştir. (1).
Laiklik, bu şekilde tarif edilmezse yeni anayasada Laisizmin izlerini silmek mümkün olmayacaktır. Bunun sonucu 12 Eylül referandumunun gayesi gerçekleşmemiş olacaktır. İlgililerin bu hususa dikkat edeceğini ümit ediyoruz.
Kaynak
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Laiklik Md.
12 Eylül referandumunu iyi okumak gerekir. 12 Eylül referandumu, yeni anayasa’nın yapılması için kapının aralanması, demektir. 12 Eylül referandumu, üstünlerin hukukunu reddetmek, hukukun üstünlüğünü istemektir. 12 Eylül referandumu, laisizmi reddetmektir. Çünkü laisizm, insan haklarını, din ve vicdan hürriyetini kısıtlamaktadır. Kendini din yerine koymaktadır. Kendini hayat tarzı olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla laisizm, maddi ve manevi kalkınmanın önünde en büyük settir…
Devam ediyoruz saymaya; 12 Eylül referandumu, insan haklarının, din ve vicdan hürriyetinin önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istemek, demektir. 12 Eylül referandumu, Askeri vesayeti reddetmek, halkın egemenliğini istemek, demektir. 12 Eylül referandumu, kuvvetlinin zayıfı ezmesini reddetmek ve mazlumun hakkını korumak, demektir…
Bu sebeple yeni anayasa’nın temeli, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti olmalıdır. İnsan hakları, din ve vicdan hürriyetinin sağlanabilmesi için şu beş esas gerçekleştirilmelidir: Can ve mal emniyeti, akıl ve nesil emniyeti ve din emniyetidir. Esasen devletlin varlık sebebi, söz konusu hususların emniyetini sağlamaktır. Ülke içinde, ülkeler arasında gerginliklerin, hukuksuzlukların, çatışmaların ve savaşların ana sebebi, anayasaların hedefinin bu hususların emniyetini sağlamaktan uzak olmasıdır. İşte 12 Eylül referandumu, bu beş esasın emniyetinin sağlanması için yeni anayasanın yapılmasını istemek, demektir.
Bu beş esasın emniyetini ihlal eden sebepler bir hak olamaz. Haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak, faiz alıp vermek, kumar oynamak, içki içmek, zina etmek, bu gayrimeşru fiilleri sektör haline getirip gelir kalemlerinden saymak bir hak olabilir mi? Söz konusu hususların zararlarını bir bir yalnız semavi dinler saymamaktadır. Bilim de saymaktadır.
Gayrimeşru fiillerin hak olduğunu iddia eden çevreler kendi aleyhlerine çalışmaktadırlar. Bunu önlemek onlara iyilik yapmak anlamına gelir. Devletin bir görevi de, bu durumu güzelce anlatıp onları ikna etmektir.
İçki içmek, kumar oynamak ve zina etmek gibi fiillerle mücadele edildiğinde malum çevreler bunu bir rejim sorunu haline getirmektedir. “Rejim tehlikededir.” diye bas bas bağırmaktadırlar ve ortalığı velveleye vermektedirler…
Anayasa, insan için ve insanın mutluluğu için yapılır. İnsanın maddi ve manevi yönden terakki etmesi için yapılır. Bunun için anayasa yapılırken halkın inançları, örf ve âdetleri gelenekleri ve tarihi göz önüne alınarak yapılır. Türkiye’deki sorun, birine ait olan gömleği halka zorla giydirmektir. Türk halkına giydirilmeye çalışılan bu gömlek, Türkiye’yi sıkmıştır. 12 Eylül referandumu bunu ortaya koymuştur. Halk kendi kimliğine uygun bir gömlek istemektedir.
Yeni anayasada laiklik tarif edilmelidir. Laiklik, “devlet, dinlere eşit mesafededir, her din mensubu kendi dinini yaymak ve yaşamak hürriyetine sahiptir.” şeklinde tarif edilmelidir. Emile Littre, laikliği siyasi bağlamda ele alarak; “Devletin mutlak tarafsızlığı” şeklinde tarif etmiştir. (1).
Laiklik, bu şekilde tarif edilmezse yeni anayasada Laisizmin izlerini silmek mümkün olmayacaktır. Bunun sonucu 12 Eylül referandumunun gayesi gerçekleşmemiş olacaktır. İlgililerin bu hususa dikkat edeceğini ümit ediyoruz.
Kaynak
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Laiklik Md.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.