Yarın Mirac Kandili
Peygamber Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın Mekke’den Medine’ye hicretinden bir buçuk sene önce Recep ayının 27. gecesi cereyan eden Mirac hâdisesi, insan akıl ve idrâkini sıfırlayan, zaman ve mekânı yok sayan, insanı hayretlere düşüren Cenâb-ı Hakk’ın en Sevgili kulu ve en sevgili Peygamberi arasında gerçekleşen bir gizemli hadisedir.
Bu sırlar âlemine yapılan yolculuğa dâir şimdiye kadar çok şeyler söylendi, yazıldı, anlatıldı ve görevliler hâlâ da anlatmaya devam ediyorlar. Biz de her sene bu hususta dilimizden dua mâhiyetinde, araştırmalarımızdan bilgi mesâbesince karınca kararınca haddimizi bilerek siz değerli okurlarımıza elimizden geldiğince faydalı olmaya çalışıyoruz. Bu yazı da aynı amacı taşıyor efendim. Dileğimiz en güzelin rızâsını kazanabilmektir.
Mirac, kânâtın en kutlu Nebisinin gecenin bir vaktinde kutlu bir mekandan alınıp (Mescidi Haram’dan, Mescidi Aksa’ya) kutlu bir mekâna götürülüp oradan da semâlar âlemine yapılan kutlu bir yolcuğa çıkarılıp bizzat Peygamberimiz efendimiz aleyhissalâtu vesselâm’ın Allâhu Azûmuşşân ile görüşme yapması anlamında mütalaa edilir. İsrâ, ‘geceleyin gidiş’ demektir. Bu olay bir mucizedir. Buna kimse itiraz edemez ve kimse inkar edemez. Çünkü hâdise kutsal Kitâbımızda belirtilmiştir. “Kulunu (Muhammed aleyhisselâm'ı) gecenin bir ânı Mescid-i Haram’dan alarak, âyetlerimizi göstermek için etrâfını mübârek kıldığımız Mescidi Aksa'ya götüren Allâh'ın şânı yücedir. İşiten ve gören O'dur.” (İsra, 2)
Kâinâtın kutlu Peygamberi, kutsal yolculuğuna mânevi bir vasıta olan ‘Burak’ ile çıkarılarak önce Mescidi Aksa’ya getirilir orada iki rekat namaz edâ eder sonra Cebrâil aleyhisselam ile ilâhi semâlardaki yolcuğuna devam ederlerken Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa aleyhissalâtu vesselam o kutsal mekanlarda kendisinden önce gelmiş birçok peygamberlerle görüşmeler yapar. Ama artık öyle bir yere gelinir ki Cibril aleyhisselam; ‘Ya Muhammed ben daha öte geçemem.’ Deyince, Resûl-i Ekrem efendimiz bundan sonra ‘Refref’ isimli bir rûhî vasıtayla kutsi yolculuğuna devam eder. O âlemlerde arş, kürsî, cennet, cehennem gibi varlıkları seyrettikten sonra, yüce Allah Teâlâ’nın Cemâli ilâhî'sinin tecellisi karşısında: (Et-Tahıyyâtu Lillâhi vessalâvâtu vettayyibâtu) yâni; ‘Bütün tazîmat, tekrîmat, dille, bedenle ve malla yapılan her türlü ibâdet yalnız Allâh'a mahsustur’ buyurarak selâm verir. Allâhu Azûmüşşan’da bu selâmı: (Esselâmü Aleyke Eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühü) yâni: ‘Ey şânı yüce olan Habibim, Allâh'ın rahmet ve bereketleri ile selâm ve selâmetlik senin üzerine olsun’ şeklinde karşılar. Peygamber aleyhisselam’da: (Esselâmü aleyna ve alâ ibâdillâhissâlîhin) yâni; ‘selâm ve selâmetlik bizim ve Allâh'ın iyi kulları üzerine olsun’ buyurunca Cebrail aleyhisselam ve bütün melekler bulundukları yerden: ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Abdühü ve Rasulühü) yâni; ‘Şahâdet ederim ki Allah'dan başka ilâh yoktur, yine şahâdet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve Resûludür’ diye şehâdet getirmişlerdir. Namazlarımızda okuduğumuz tahiyyâtın mâhiyeti budur. Bir mümin olarak her birerlerimiz namazlarımızda Cenâb-ı Hak ile olan bu kutsî selamlaşmanın anlamını yaşayabilsek ne müthiş bir mâneviyat olur!
Şânı pek yüce olan Rabb’imiz, Kutlu misâfirine ve O'nun ümmetine Mi'rac'da üç hediye takdim etmiştir. Bunlar: 1-Beş vakit namaz, 2-Bakara Sûresinin son âyetleri ve 3- Allâh'a eş, ortak koşmayanlara Cennet müjdesidir. (Beyhakî, İbni Kesir Tef, El-Kureşî, Beyrut, 1966, c. 4, s. 264)
Bunları belirttikten sonra Mi’rac gibi muhteşem bir hâdiseyi anlatan ‘İsrâ' sûresinde, toplumu ve insanları salaha erdirecek ne gibi kutsî hükümler anlatılmıştır bir de ona bakalım istiyoruz. Bu ilâhi hükümleri şöylece özetleyebiliriz:
1- Allâh’a hiçbir şeyi eş ve ortak koşmamak, Allah'tan başkasına kulluk etmemek. (İsrâ, 22-23)
2- Anaya, babaya itaat etmek, onlara güzelce bakmak. (İsrâ, 23-24)
3- Hısım ve akrabayı, fakir ve yoksulları, gurbette kalmış kimseleri gözetmek, onlara yardım etmek. (İsrâ, 26)
4- Malımızı harcamada israfa düşmemek,gelişi güzel mal harcamamak. (İsrâ, 26-27)
5- Fakirlik korkusuyla çocuklarımızı doğmadan veya doğduktan sonra çeşitli yollarla katletmemek. (İsrâ, 31)
6- Aileleri yıkan, cemiyeti paramparça eden zinâya yaklaşmamak. (İsrâ, 32)
7- Haksız yere adam öldürmemek, cana kıymamak. (İsrâ, 33)
8- Yetimlerin malına göz dikmemek, onlara iyi muamele etmek. (İsrâ, 44)
9- Verdiğimiz sözleri yerine getirmek. (İsrâ, 34)
10- Ölçü ve tartılarımızı doğru yapmak, hileye başvurmamak. (İsrâ, 35)
11- Bilmediğimiz şeyin peşine düşmemek, bilmediğimiz hususlarda körü körüne konuşmamak. (İsrâ, 37)
12-Yeryüzünde kibir ve azametle, böbürlenerek yürümemek. (İsrâ, 37)
13- Mirâcımız olan namazlarımızı dosdoğru kılmak.(İsrâ, 78)
14- Kur'ân-ı Kerîm'i ağır ağır, tane tane okumak. (İsrâ, 106)
15- Şânı yüce olan Allâh’ımıza hamd etmek, yalnız O’nu
büyük tanımak. (İsrâ, 111)
Anlaşılan odur ki, ‘İsrâ’ Sûresindeki bu kutsî düsturlar bütün insanlığın üzüntülerini dindirecek, sıkıntılarını giderecek ve onları huzura kavuşturacak Rabbânî hükümlerdir. Mirâcın rahmet ve bereketinden nasiplenmek isteyen Müslümanların bu ilâhî kâideleri hayatlarına koymaları şarttır.
Bu kutsî gün ve gecelerde tutacağınız oruçlar, kılacağınız her çeşit nâfile namazlar, okuyacağınız Kur’anlar, çekeceğiniz tesbihatlar şimdiden kabûlu makbul olsun. Cenâb-ı Hakk’ın benim ayım dediği şu Recep ayının son demlerini yüce Rabb’imizin sevgisine ve affına mazhar olarak geçirmemiz temennisiyle Mirac Kandilinizi en kalbi muhabbetlerimle kutluyorum efendim. Duâlarınızda yer almak dileğiyle kâinâtın tek sâhibine emânet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.