Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Yalana dâhil olmamak

Yalana dâhil olmamak

Son günlerde yaşadıklarımız üzerine insanların tabir caiz ise enformasyon bombardımana tabi tutulmaları nedeniyle karşılaştığımız duruma dair değerlendirmelere geçen yazımızdan devam ediyoruz.

Gündem Corona Virüs olunca ister istemez inanların maruz kaldıkları bilgi bombardımanı da çift yönlü olmaya başladı.

Son yılların en fenomen bilgisi olan “Bilgi güçtür ve bilgiye sahip olan eninde sonunda her şeye sahip olur” düşüncesi sosyal medyanın ters yönde kullanılmasıyla tekrar ispatlanmış oldu.

Dünya iktidarını hedefleyenlerin temel düşünceleri bu küresel güce sahip olabilmenin en önemli yolunun kitleleri yanına çekmeyi başarabilmek olduğunu bilerek yerel ve ırka dayalı milli devletlerin iktidarlarının vazgeçilmezi olan propaganda kavramına birbirinden farklı enstrümanlar ekleyerek öncekinden yüzde yüz farklı bir strateji oluşturmuşlardır.

Çünkü özellikle Birinci Dünya Savaşından sonra özellikle ırk kavramına dayalı milli devletler oluşturma yolunu kurarlarken kullandıkları propaganda kavramı bu günlerde dayatılmaya çalışılan küresel egemenliğin düşmanıdır.

Bu düşmanlığı kuracakları küresel sistemin destekçisi haline getirebilmek için de kitle iletişim araçlarının hedef istikametinde kullanım biçimini belirlemişlerdir ve bu süreçte ön plana en fazla çıkmış olan kavram ise eski dost “Propaganda” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dünya üzerinde ister tabiat olayları isterse savaşlar isterse de küresel sermaye baronları tarafından çıkarılmış olsun yaşanan tüm çalkantıların toplumlara yansıma biçiminin nasıl değiştirildiği herkesçe görülebilen bir gerçektir.

Hatta son yıllarda yaşanan her olaya komplo teorisi olarak bakanların bile bu propagandadan ne kadar etkilendikleri davranışlarından ve sözlerinden bile belli olmaktadır.

Milli devletlerin oluşturulurken çizilen sınırlarının şimdilerde o ülke insanlarına dar geldiğini maalesef yine o günkü karar vericiler ifade etmişler ve bunu da “Propaganda” olarak adlandırılan kitleleri etkileme ve yönetme aracı ile başarmışlardır.

Burada küresel ekonomik siyaseti belirleyen aktörlerin propagandalarını kolaylaştıran da teknolojik atılımlarla gelişen kitle iletişim araçlarının dünyayı global bir köy haline getirmeleri olmuştur.

Burada unutulmaması gereken şey toplumları yönlendiren kitle iletişim araçlarında kullanılan usulün geçmiş yıllarda olduğu gibi sadece basit mesajlar yoluyla gerçekleştirilen bir etkileşim olmadığıdır.

Zamanımızdaki kitle iletişim araçları da üretilen mesajların neredeyse tamamı üzerinde yıllarca denebilecek bir zaman diliminde gönüllü veya ücretli olarak bu çalışmaya katılan üniversite öğretim görevlilerinin çalışması sonucu üretilmiş kolektif propaganda diyebileceğimiz içerdiği birden fazla özelliği ile toplumun her kesimini farklı farklı yönlendirebilecek özelliklerde olmaktadır.

Bunun sonucunu hatırlamak için örnek olarak yaşanan ekonomik krizlerin devletlerin toplumsal ve siyasal dönüşümünde dünya savaşlarından bile etkili olduğunu hatırlamak yeteli olur.

İletişimde etkin bir güç konumunda olanların mesaj bombardımanı haline getirdikleri propaganda niteliğindeki davranışlarının kitleleri yönlendirmek gibi bir işlevi bulunduğuna inanmayan milletler siyasal anlamda olmasa bile ekonomik olarak maruz kaldıkları esaretin boyutları bu konudaki bütün tahminlerden büyüktür.

Küreselleşmenin ilk belirtilerinin görülmeye başlandığı 1940’lı yıllarda kitle iletişim araçlarının i güçlü etkileri bu etkileri oluşturanların toplumların üzerindeki etki ve sonuçlarını görerek yaptıkları işlemlere “sihirli mermi” adını vermeleri boşuna değildir.

ABD’de gerçekleştirilen son başkanlık seçimlerinde kitle iletişim araçlarının vatandaşların oy kullanımını nasıl etkilediği ve ülkeler arasında bir krize bile yol açabileceği görülünce kolektif propagandanın etkili olmadığı yönde görüş bildirenlerde güçlü etkilere sebep olabileceğinden söz etmelerine sebep olmuştur.

Bu arada bir şey hiçbir zaman gözden kaçırılmamalıdır.

İkinci dünya savaşından sonra küresel egemen güçler tarafından dünyanın ve insanlığın hayrına olacaktır diyerek kurulan uluslararası örgütlenmelerin hedefinde olan ülkelere yerleşmelerinden sonra yavaş yavaş bu küresel birlikteliğin birer neferi olduklarıdır.

Bir kez daha hatırlatmak gerekir ki küresel karar vericilerin uluslararası kuruluşlarda dâhil olmak üzere sahip oldukları tüm yazılı ve görsel basın araçlarını siyasal amaçları doğrultusunda kullanırlarken hedeflerindeki toplumların da azami ölçüde kendi yerel ve milli ihtiyaçları için bu araçlardan yararlanırlar düşüncesi aldatmacadan başka bir şey değildir.

Dünyanın bu gün geldiği noktada tesis edilen devasa bir iletişim ağı ile siyasal ve ekonomik olarak ülkelerarası zaman ve mekân farkının önemsizleşmesi hatta tümüyle ortadan kaldırmış olması iletişimin altın çağı olarak tanımlanmış olsa da asıl işlevi toplumlarda planlanan küresel değişim ve dönüşüme zemin hazırlamış olmasıdır.

Bu dönüşümün başlangıcı da sonucu da kitle iletişim araçlarının hızla gelişmesi ile deney laboratuvarlarında üretilen enformasyonun doğudaki ile batıdaki insanlara aynı zamanda aynı etkiyi oluşturması için farklı iletişim araçları ile ve farklı şekillerde daha fazla insana ulaşması olacaktır.

Bilginin kullanılmaktan ziyade pazarlanabilmek için üretildiği zamanımızda bilgi bir olarak kullanılırken önemli olan o bilgi içindeki yalana dâhil olmamaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi