Recep Çınar

Recep Çınar

Yalakalık meslek oldu!

Yalakalık meslek oldu!

Çevremizde vardır...

Ya da yakınımızda...

Yalama tipler...

Daha doğrusu “yalaka”lar!

Bu tipler dün de vardı, bugün de varlar, yarın da mutlaka olacaklar...

Eksilmezler...

Eksilmeleri de mümkün değil...

Çünkü, “yalakalık”tan besleniyorlar...

Geçim kaynakları yalakalık...

Meslek edinmişler.

xxx

Bir insan sempati duyduğu kişiyi överse...

Bir insan sempati duyduğu bu kişiyi sürekli göklere çıkarır, bu kişinin karşıtlarını yerle bir ederse...

Bir insan sempati duyduğu kişiyi bayraklaştırır, daha da ileri giderek ilahlaştırırsa, bilin ki bu adamın beslenmekten daha da öte bir beklentisi var demektir.

xxx

Lafı Rıdvan Dilmen'e getirmek istiyorum...

Futbolculuğunu sevdiğim bir insan...

Konyaspor'da görev yapmadan ve görev yaptığı dönemlerde 2-3 defa sohbet etmişliğim var...

İlk tanışmamız Feyzullah Ertaş'ın sayesinde olmuştu...

Bırakın Atiker Konyaspor'u, 3 büyüklerde bile eksikliği hissedilen parlak zekalı, ileri görüşlü, yani vizyon sahibi yöneticilerden olan Feyzullah Ertaş tanıştırmıştı kendisiyle...

O dönemde futbolun başındaki insandı...

Gecenin ilerleyen bir saatinde ev telefonum çaldı...

Karşıdaki ses Kombassan Konyaspor'un Futbol Şube Sorumlusu Fehzullah Ertaş...

“Hayırdır” filan diyecektim ki,  “bak sana kimi veriyorum” dedi ve telefonu Rıdvan Dilmen'e uzattı...

“Merhaba, ben Rıdvan” dedi...

“Hangi Rıdvan?” demeye kalmadan “Rıdvan Dilmen” diyerek, sahadaki kıvraklığını, telefonda da gösterdi ve kendini tanıttı...

Selam-kelam faslından sonra telefonu kapattık...

Gecenin o saatinde hayat hikayelerimizi anlatacak değildik...

Daha sonra Konyaspor'a geldi, yukarıda da belirttiğim gibi 2-3 kez bir araya gelip futbol sohbeti yaptık...

Hepsi bu...

xxx

Antrenörlük konusunda dikiş tutturamadı...

“İyi futbolcudan iyi teknik adam çıkmıyor” gerçeği ile yüz yüze kalınca, kapağı bizim mahalleye, yani futbol yazarlığına attı...

Tabi ki yorumculuğu da...

Doğruyu söylemek gerekirse, Rıdvan Dilmen futbolculuğundaki çabukluğunu, kıvraklığını, bizim mahallede de gösteren, yani medya da aynı başarıyı yakalayan ender kişilerden oldu... 

“Gol olur!” diyor, gol oluyor!

Her zaman olmasa da, bu konuda uzman...

Ama, uzman olmadığı konularda öyle bir çarşaflıyor ki, sormayın gitsin...

Spor ile siyaseti, daha doğrusu futbol ile siyaseti birbirine karıştırınca, bir çuval inciri berbat ediyor!

Uzmanı olduğu futbol yorumculuğunun dışına çıkınca, mevzuyu yüzüne gözüne bulaştırdı... Deyim yerindeyse  “deniz”den beslenemeden battı!

Kimsenin hoşuna gitmedi bu “Parkasız Deniz Gezmiş” muhabbeti...

Ne sağaçıklara yarandı, ne de solaçıklara!

Anlayacağınız baltayı taşa vurdu Rıdvan Dilmen...

Hem siyasilere, hem de sporculara malzeme verdi...

Şu da bir gerçek, reklamının da daniskasını yaptı...

O da ayrı bir getiri...

Kiminin “kahraman” kiminin “anarşist” diye dillendirdiği bir kişinin, şeytani bir sunumla gündeme sokulması, belli ki AK Partilileri olduğu gibi, MHP'lileri de rahatsız etti...

Eğer bu tepkiler olmasaydı, Rıdvan Dilmen daha da ileri gidebilir ve reisi “Ernesto Che Guevara”ya bile benzetebilirdi!

Mübarek ulufe dağıtır gibi, yerli yersiz unvan dağıtıyor...

Yalakalık böyle bir şey işte...

Sınırları olmayan bir meziyet...

İnsanları böylelerinden “Allah muhafaza etsin” demekten başka ne diyebilirim ki.

xxx

 tahir-bozkir-002.jpg

AH BE TAHİR!

İnsanız...

Soğuğu, ayazı, kötü bir sözü, soğuk bir şakayı hissettiğinde, ya da duyduğunda ürperiyor, için titriyor...

Buz kesiyorsun...

Öyle bir şeydi...

Tahir'in ölüm haberini almak!

Kötü haber tez gelir de...

Kabullenmek o kadar tez olmuyor işte...

Belki aynı duyguları yaşadınız, yaşıyorsunuzdur...

Belki hepinizin içinde bir anı vardır, anılar vardır...

Kim bilir...

xxx

Yeni Meram'daki mesai arkadaşlarım içesindeki en renkli simalardan birisiydi...

Bizim “Ulaştırma Bakanı”ımızdı...

Yani santralcımızdı...

Sonra yollarımız ayrıldı...

O devlete, ben Merhaba'ya attık kapağı...

Ankara'da kaldı uzun bir dönem...

O aralar görüşemedik, irtibat kesildi...

Sonra baba ocağına döndü tekrar...

Dostlarına kavuştu...

Bir omuzu düşüktü...

Yavrusu gidince iki omuzu birden düştü...

Sekiz Aralık'ta facebook hesabında “işte geldik işte gidiyoruz şen olasın Konya şehri” diye bir paylaşım yapmış...

Sanki içine doğmuş gibi...

Bu paylaşımının altına dostları yorum yazmış...

Kimi “nereye?” derken, kimisi “gitme” kimisi de “hemşehrim dur bakalım gitmek kolay mı” diye itirazda bulunmuş...

Gerçek olan şu; Tahir Bozkır gitti…

Bizi bıraktı, oğlu Burak'a kavuştu...

Allah'ın rahmeti üzerine olsun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi