Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

UTANCI UTANDIRAN TABLO

UTANCI UTANDIRAN TABLO

Dünyâyı yaptıkları zulüm ve işkencelerle içinde yaşanmaz hâle getiren, güyâ barışı korumak adına envâi çeşit silahlar üreterek insanların evlerini başlarına yıkan, çevirdikleri dümenlerle ülkeleri ekonomik darlığa sürükleyen, şehirlerin tüm târihi kimliklerini yok eden zâlimler, gaddarlar eskiden bu yana getirdikleri kin ve nefreti olanca şiddetiyle kusmaktalar.

Bu gidiş iyiye alâmet değil!!! Nasıl olsun ki? Bahsedilen kirli işleri kotaranlar, hâlâ silah üretmeye devam ettikleri gibi hatta daha kan akıtıcılarını, daha zehirlilerini, daha tesirlilerini icad ediyorlar.

Gaddar ve zâlimler kurdukları kötülük hegemonyasında, insan akıl ve hayâline sığmaz tamâmen şeytânî, çok kirli, çok berbatça işler planlıyorlar. Karşı cenah bu işleri çözmeye çalışana kadar, ‘atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor.’ Şu devirde gerçekten çok uyanık olmak gerekiyor. Birileri bozacak, tahrip edecek, birileri düzeltecek, onarmaya çalışacak. Gün gün bâtıl batıllığını yaparken, Hak dâima üstündür ancak dâima Hakk’ı tutup kaldıranlar, bâkî bir günün sabahına huzurla uyanacaklardır. Kıyâmet kopana dek bu döngü böyle devam edecektir.

Halbuki iyilik ve hayır öncelense, -zulüm ve zâlimlikler olmasa- hayat daha yaşanılır kılınacak. Ve herkes dünya gemisinde, gemi delinirse zarar hepimize dokunacak. Zulme ve gadre uğrayan pek çok çâresiz, uzun süredir ıstırap ve dertten başını kurtaramadı. Gelecek meçhul, yarınlar endişe dolu. O halde yarınlara güvenle bakmak isteyenler, mevcut zulme, haksızlıklara, çağlayan gözyaşlarına, yıkılan yuvalara, terk edilen vatanlara kalkıp bir şeyler yapmalılar, bu elzemdir. Yaşayan herkes, yaşananlardan sorumludur. Artık her insan, bu vahşi gidişâta dur demek için elinin taşın altına koymalıdır.

Nasıl mı? Gücümüz neye yetiyorsa… Elimiz neye erişiyorsa… Dilimiz nereye ulaşıyorsa… Bakın şimdi Müslüman memleketinde hayâsızca kutsal beyt Allah Teâlâ’nın evi Kâbe-i Muazzama’nın resmini, zavallı pepâyecikler ayaklarının altına sermişler. İşte yazıyoruz; ‘Kendinize yazık ettiniz bre soysuzlar, küçücük akılsızlar,’ Vah size, veyl size. Şeytanla kol kola olanlar, meleklerle kavgalıdırlar. Veyl olsun onlara. Kınıyoruz, bu âdi ve basit, imansız eziklerin yaptığı hayâsız davranışı.

Evet, evet bir şeyler yapmalıyız. İslâm’ın böylesi soysuzların eline kalmaması için gayretler sarf etmeli, çırpınmalı, didinmeliyiz. Hiç olmadı dua dua yakarışta olmalıyız. Omuz silkip geçmek olmaz. Zâlimden yana olunamaz. Kur’ân-ı Kerim’de buyruluyor ki: “Size ne oldu da Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi, halkı zâlim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sâhip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!’ diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” (Nisa, 75) -Açıklama: Mekke’nin fethinden önce orada kalıp Medine’ye göç edemeyen Müslümanlar zâlim, müşrik Mekkelilerden büyük işkenceler görmüş, cefâlar çekmiş ve Allâh’a iltica ederek, O’ndan yardımcı göndermesini dilemişlerdi. Âyet buna işâret etmekle berâber, dünyânın neresinde olursa olsun, zulüm ve haksızlığa uğramış çâresizlere Müslümanların yardım etmelerini ve gerekirse onların uğrunda savaşmalarını istemektedir.- Hal böyleyken yan gelip yatmak olmak. Kalk, toparlan, silkin, dînine, imânına saldıranlara, Müslüman ülkelerini talan edenlere karşı olacak bir şeyler yap, oturma. Hiç olmazsa bunu en yakınından çoluk-çocuğuna, etrâfına anlat ki, millet ayakta uyumasın, değerlerine, kimliğine, dînine, vatanına sâhip çıksın. Uyan ve uyandır kardeşim.

Bugün bulunduğumuz şu noktada, âdeta Müslümanlara bir soykırım uygulanıyor. Sanki bütün dünya İslam karşıtı olmuş, Müslümanları yok etmek için olmadık senaryolar düzüp sonra o senaryoları bir bir hayâta koyuyorlar. Ne yapalım? Onlara teslim mi olalım? Buyurun biz yiyemedik, bizim neyimiz varsa siz mi yiyin, diyelim. Olabilir mi? Kabul edilebilir mi? Belki başka Müslüman ülkeler kendilerine biçilen ateşten gömleği, istemeyerek de olsa giyebilir. Ama biz millet olarak böylesi bir hafifliğe gelemeyiz.

İslam ülkelerinin başına âdeta ‘karabasan’ gibi çöken ABD, Çin, Rusya, İsrâil ve AB ülkeleri, kendilerine kullanışlı aparat olarak seçtikleri; Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudîler gibi yandaş ve candaş Müslüman ülkelerle, istedikleri hezimeti rahatlıkla gerçekleştirebiliyorlar. Ama biz bu oyunun farkındayız. Hakikaten bu acı gerçek, içimizi acıtıyor. Bu nasıl bir aymazlık! Anlaşılır değil. Üç kuruşluk menfaate insan dînini, imânını satar mı??? Bu utancı utandıran perişan tabloyu Müslümanlar düşünüp çözümü için kafa yormalılar. Bu korkunç tabloya duyarsız kalınamaz. Nasipse bu konuya devam edelim diğer yazımızda, şimdilik kâinâtı yegâne sâhibine emânet olunuz efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi