Üç kumalı tasarruf!
Çimenlik'te meşhur ÜÇ KUMALILAR vardı...
***
Üçünü de babaannem gibi sever, üçüne de babaanne derdim...
***
En büyükleri Dilber Anne, seferberlik görmüş, aylarca aç susuz, Birinci Cihan Harbi'nde Moskof'un zülmünden Konya'ya sığınmış...
***
Yolda kardeşleri vebadan ölmüş... Açlık, sefalet çileli bir yolculuk... Yollarda aç, sefil ot yayılmışlar...
***
Çocuktum dizinin dibinde bunları mırıldanır dururdu... Abdestsiz ayağını yere bastığına şahit olan yok...
***
Çocuklar olmayınca, kocasını kendi elleriyle evermiş... Eşmekaya'dan Kezban isminde bir kız almış gelmiş...
***
Rahmetli Kezban Babaanne mizaç ve ruh olarak Dilber Babaanne'den çok uzaktaydı... Neşeli şen şakrak, hayatı seven, kadınlar arasında def çalar, lafını çekinmez bazen de ağzını bozardı...
***
Çocukluk işte ismini söyleyemez, bize hep kavun ikram ettiğinden midir bilinmez “Gavan Babaanne” derdik...
***
Eşlerine eziyet eden mahalledeki delikanlılara söver sapanlar, onlar da bir daha yapmayacaklarına eşlerini dövmeyeceklerine şeref namus sözleri verirlerdi...
***
Mahalledeki gelinlerin adeta garantörüydü...
***
Gavan Babaanne’nin eline düşen damadın vay haline...
***
Geç kızken Erol Taş rahmetliyi , Eşmekaya'da elinde büyüttüğünü anlatırdı...
***
Rahmetli Erol Taş, Kezban Babaanne’nin küçük kuzeni olurmuş...
***
Dilber Babaanne'den sonra ve Kezban Babaanne'de çocuk yapmayı başaramayınca kocalarını elleriyle yeniden everirler...
***
Doğu'dan Hübüre Babaanne gelir...
***
Güzelliği ve tatlı dili ile gönülleri kısa sürede feth eder... Çocukları çok sever...
***
Nihayet kocasına ve kumalarına iki erkek evlat verir...
***
Böyle bir sokakta büyüdük... Sokaktaki her çocuk herkesindi...
***
Hatta komşulardan gördüğümüz ilgi ve alakayı evlerimizde anne ve babalarımızdan şımarır endişesiyle göremezdik...
***
Baba ve annelerimiz de komşuların çocuklarına toleranslı davranır ve şırmartırlardı...
***
Her sabah sıra bizde değilse erkekler işe gittikten sonra mutlaka bir komşuda kahvaltı yapılır, anneler uzun uzun kayınvalidelerinin iyiliklerinden söz ederlerdi...
***
Sofranın en başında da gelinlerin koruyucusu GAVAN BABAANNE...
***
Kahvaltı sofrasında sürekli “Tamam çok yediniz, yeter az yiyin, boşanıpta semerinizi yiyeceksiniz, b.k yiyin” gibi cümlerlere herkesin önünden ekmekleri toplar ekmek kuşanesine koyardı...
***
Gelinler de gülüşür, uyanıklar avcuna ya da sofra bezinin altına bir sokum ekmek saklayıverirlerdi...
***
Yokluk ve savaşla ömrü geçmiş bir neslin varlık içindeki tasarruf refleksleri...
***
Önceki gün misafirlikte hazırlanan sofrayı görünce acı-acı güldüm... “Tam Gavan Babaanne'nin olacağı sofraydı” dedim...
***
Kimse bi şey anlamadı... “Rahmetli çok mu severdi bunca yemeği ?” diye sordular...
***
Severdi, severdi diye mırıldandım...
***
ADESE marketlerde gördüğüm yılbaşı arifesi HİNDİLERİ bana Gavan Babaannemi özletti ...
***
Olsaydı da gavura özenen halimize, israfa akıttığımız paralarımıza bakıp-bakıp “ Kılığınıza...” diye döktürseydi...
***
Öyle bir nesilden, böyle bir nesil nasıl çıktı hala anlamakta zorlanıyoruz...
***
Allah, hepsine gani-gani rahmet eylesin...
-----
HAMİŞ: Herkes 2012 yılının enlerini yazıyor... Ama kimse 2012 Yılının Yalakası yazmıyor? Peki 2012 Yılının Yalakası Kim? O'nu da birara biz yazıverelim mi?