Recep Çınar

Recep Çınar

Tütüneker ve galibiyet

Tütüneker ve galibiyet

“Yaranın dikiş tutacağını mı sanıyorsunuz?” başlıklı yazımın arkasındayım halen...
Antalyaspor maçını kazanmak, Uğur Tütüneker ile ilgili yazdıklarım konusunda geri adım atmama neden değil...
Düşüncemde bir değişiklik yok...
Tütüneker'in bu lige yeterli olduğunu düşünmüyorum...
Bir kere samimi değil...
Maçtan sonraki açıklamaları, özellikle de  yerel basına yönelik suçlamaları son derece çirkin ve mesnetsizce...
“Ben karaktersiz değilim” demiş...
Kimse kendisine “karaktersizsin” demedi ki...
Kimsenin de haddi değil zaten...
Bu bir...
İkincisi de özrü kabahatinden büyük...
“Geçen sene de ter antrenmanlara çıkmadım” demiş...
Sözleşmesinde “ben ter antrenmanlara çıkmam” diye bir madde mi var?
İnançlı bir insansa, (öyle olduğunu sanıyoruz),  bu konuda daha duyarlı olması gerekmez mi?
Kazandığı parada tüyü bitmemiş yetim hakkı olduğunu unutmamalı Uğur Hoca...
Bu da üç...
Ve...
Günlerdir yerel basınla arasında olan sıkıntılar nedeniyle, kulüp başkanı ya da yönetim, teknik patronunun arkasında durmuyor, kulübün başkanı ve yöneticileri, futbolcularla Hoca'nın yeterliliğini ya da  yetersizliğini masaya yatırıyorsa, burada “defolu” olan Konya basını değil, bizzat Hoca'nın kendisidir...
Tekrar söylüyorum, huzuru yok bu takımın...
Teknik patronuna da hiç mi hiç güveni!
Çokça sebeple...
Güvensizliğe neden de Tütüneker'in bizzat kendisi üstelik...
Bilirsiniz...
Yönetim, futbolcu, taraftar ve basınla barışık olmayan teknik adamların iki yakası bir araya gelmez...
Sorun bu olsa amenna...
En önemli sorun bu lig için yetersizliği...
Bunu bildiği halde Tütüneker Hoca inatla kaşıyıp duruyor yarayı...
Kabul görmez icraatları ile bol bol malzeme verip, iştahları kabartıyor...
Dışarıda bunlar olurken, ya içerde, yani yönetenler ne yapıyor?
Kol kırılıp yen içinde kalmıyor en azından...
Memnuniyetsizlik seslendirilebiliyor...
Başkanın Galatasaray maçından sonra yaptığı gibi...
Ama eldeki de iki ucu kirli değnek!
Bir tarafta baskı ve yetersizlik, diğer yanda da tazminat kıskacı düşündürüyor yönetenleri...
Şu da bir gerçek ki, zor bir karar bekliyor kendilerini...
Hem iyi bir takım olarak, hem de puan olarak 'dünyanın sonu' dedirtecek bir durum yokken, ya yardan ya da serden geçmek zorundalar...
xxx
Mesele şu...
Bundan sonra baskıyı hep iliklerine kadar hissedecek Uğur Tütüneker...
Mevcut tecrübesi ile  bu cenderen çıkabilir mi?
Ya da bu travmayı atlatabilir mi?
Zaman gösterir, ama zor...
Son yazımda da ifade ettiğim gibi, bu yara dikiş tutmaz...
Özetlersem; bir yetersizlik olduğu muhakkak...
Olmasaydı zaten şimdi bunları konuşuyor olacak değildi kamuoyu ve bizler...
xxx
Maça gelince...
Konyaspor'un kazanması canımıza can kattı...
Emeği geçen, kazandığı parayı “helal” ettirenlere selam olsun...
2-0'lık maçtan sonra, Antalyaspor teknik direktörü Samet Aybaba'nın,  “Sezonun en kötü maçını oynadık, oyuncularımın hiçbirini tanıyamadım” sözlerinden beslenip, yeşil-beyazlı futbolcuların emeklerine saygısızlık yapacak değilim...
“Antalyaspor kötü olunca Konyaspor kazandı” diye düşünenlerden de değilim...
Antrenmandan kovduğu Hasan Kabze ile hakaretler ettiği Djalma ve diğerleri oynadıkları futbol ve attıkları gollerle Uğur Tütüneker'i ipten aldılar...
Hele de Hasan Kabze...
19'da gelen Hasan Kabze golü jeneriklikti...
Antalyaspor kalecisi Hakan'ın beklemediği bir anda beklemediği bir yerden vurdu Hasan Gabze...
Tabela değişmedi sadece bu golle, oyunun seyride yeşil-beyazlı temsilcimize geçti...
Gole kadar ne yaptığını bilen ve rakip kaleye organize giden taraf Konyaspor'du...
Kırılma maçlarında skor dezavantajına düşmemek önemlidir, böyle maçlarda ilk golü bulan taraf olmak lazım...
Sadece ilk ve ikinci golü bulmakla kalmadı Konyaspor, gollerden sonraki dakikaları da iyi ve doğru oynadı futbolcular...
Yüreklerini ortaya koydular...
Bununla beraber hakkı olan galibiyeti aldı temsilcimiz...
Hem de Uğur Tütüneker'e rağmen...
Nokta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi