Mehmet Ali Uz

Mehmet Ali Uz

Türban Başka Bir Güze mi?

Türban Başka Bir Güze mi?

Referandum sonrası üniversitelerin açılması, YÖK’ün de gayretleriyle türban meselesinde bir esneklik yaşandı. Bazı üniversitelerde öğrenciler derslere başörtüleri ile girdi. Bu konuda partiler arasında da bir mutabakat oluşur gibi oldu. O günlerde, her halde memlekete demokrasi geliyor diye umutlandım. Bir taraftan da bazı siyasilerin başına acaba saksı mı düştü diye düşünmeden de edemedim.
Türban meselesinin hal umudu çok sürmedi. O, siyaset meydanlarında söylenenler unutulup kıvırttırılmaya, türbanın yanında başka şartlar da sürülmeye başlandı. Arkasından bazı illerde provoke olaylar çıktı ortaya. İş bununla da kalmadı, savcının partilere ve Meclis’e bildirisi bomba gibi düştü gündeme.   
 Türkiye’de başörtüsü meselesinin halledilebilmesi için demokrasinin, din ve vicdan hürriyetlerinin, kişisel hak ve özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün yerleşmesi ve bunların vicdanlarda makes bulması gerekir. Bunlar yerleşmeden başörtüsü meselesi ile uğraşmak, sivrisinek bataklığını bırakıp, tek ek sivrisinek öldürmeye benzemiyor mu?
Daha önce de CHP’nin hâlâ demokrasiyi içine bir türlü sindiremediğini söyledik ve yazdık. Sayın Kılıçdaroğlu, istediği kadar memleketi tek partili hayattan, çok partili hayata biz geçirdik diye söylensin dursun. O zaman bunu yapmaya mecburdular. Önemli olan yapılanları içine sindirebilmektir. Eğer CHP bunu içine sindirerek yapsaydı, on yıl sonra bir başbakanla iki bakan asılır mıydı? Öyle bir ortama gelinir miydi?
DP’nin muvaffak olamamasının çok sebebi vardı. Bunlardan birisi, DP erkânının ekserisinin CHP tezgâhında yetişmiş olması, ikincisi Menderes’in birkaç arkadaşı dışında parti içerisinde destek bulamayıp yalnız kalması; başka bir sebep de CHP yanında bazı güçlerin demokrasiyi içlerine sindirememesi idi. Bana göre, İnönü ile Celal Bayar arasında fazla fark yoktu. Biz tek parti dönemini de, DP dönemini de yaşadık. O dönemleri çok iyi biliyoruz. 
Geçen hafta basına Menderes’in idamından sonra bazı subay ve hâkimlerin adada idamı nasıl kutladıkları, günün fotoğrafçısının ağzından yansıyıvermişti. Geçen hafta bu konu üzerinde duracaktım, fırsat bulamadım.
Bir memlekette ceza intikama dönüşür, siyaseten başbakan ve bakanlar asılır, on yılda bir ardı ardına darbeler yaşanırsa o memlekette ne adalet, ne insan hakları ve ne de demokrasi vardır.
Bu olaylar cereyan edeli tam yarım asır geçmiş. Demek ki, demokrasi, din ve vicdan hürriyetleri, kayıtsız şartsız milli iradenin kabulü konularında bir arpa boyu yol alamamışız. Günümüzde bir başsavcı çıkıyor, meclisi ve siyasi partileri tehdit edebiliyor, arka arkaya siyasi partiler kapatılabiliyorsa demokrasiden, hukukun üstünlüğünden ve milli iradenin kayıtsız şartsız kabulünden söz edilebilir mi?
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, milli iradenin kayıtsız şartsız kabulü, insan hak ve özgürlüklerine saygı bir kültür ve medeniyet meselesidir. Bunları bir tarafa bırakın, biz hâlâ yakın dönemlerde yapılmak istenen darbelerle uğraşıyoruz. Daha çok zamana ihtiyacımız var demektir.
Lüzumsuz münakaşalar ve yersiz sürtüşmeler ülkeye zaman kaybettiriyor ve zarar veriyor. Yavaş yavaş siyasilerden de ümidimiz kesilmeye başladı. Tek ümidimiz, fikri hür, vicdanı hür ve demokrat gençler yetiştirmekte…
Başka çare var mı? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Uz Arşivi