Tükenen/Tüketen Belediye
1989 da Türkiye’deki belediyelere örnek olarak gösterilen Konya Belediyelerine sonraki yıllarda bir şeyler oldu.
Mesela, tasarruf eden belediyeler, israf eden bir belediye haline dönüştürüldü.
Mesela, İşsiz gençlerden eve ekmek götürecektir diye erkekleri işe almakta tedbirli davranan belediyeler, işsizleri işe alırken genç kızları ve bayanları tercih eder oldu.
Mesela Ekmek, su ve ulaşım başta olmak üzere ürettiği tüm mal ve hizmetlerde kalite ile birlikte ucuzluğu ön plana çıkaran belediyeler, kalite bir yana kar etmeyi amaç edinen kurumlar haline dönüştürüldü.
Demirbaşları kullanım sürelerinin sonuna kadar kullanmayı kamu görevi olarak gören belediyeler, her görev değişikliğinde veya her seçim sonrasında başta makam(!) odaları olmak üzere demirbaşları hor kullanan belediyeler haline getirildi.
1989 seçimlerinden sonra vatandaşın nazarında İslami bir kimliğe bürünen belediyeler, son 15 yılda kapitalizmin kalesi haline getirildi.
Türkiye’nin dört bir yanındaki belediyelere ve hayır müesseselerine başta çimento olmak üzere çok çeşitli yardımlarda bulunan belediyeler, son 10 yılda ancak borçlanarak veya Koski nin su satışlarından elde ettiği fahiş karlara el koyarak hizmet yapabilen belediyeler haline dönüştürüldü.
Belediyelerin nereden nereye geldiğini, daha doğrusu nerelere kadar savrulduğu konusunda daha pek çok şey sayılabilir.
Yıllarca bu ülkede başta siyasiler ve akademisyenler hatta cami hocaları olmak üzere millet ve memleket menfaatini önceleyen herkes, tüketim toplumunun bir dipsiz kuyu olduğunu ve toplumumuzun bu dipsiz kuyuya düşürülmek istendiğini söyledi durdu.
Ama başta Merkezi hükümetin yanlış uygulamaları ve bu uygulamaların yerelde takipçisi olan belediyeler bu söylenen sözleri kaale almadılar.
Hatta belediyeler eliyle Türkiye’de muhafazakâr yapısı nedeniyle parmakla gösterilen bu şehir halkı maalesef dönüştürüldü ve tam anlamı ile bir tüketim toplumu haline getirildi.
Tüketim kapitalizminin temsilcisi gibi davranmakta sakınca görmeyen belediyeler yeni tabirle evirildiler ve toplumu da eski halinden yeni haline çevirdiler.
Mesela, özendikleri ve sıkça seyahat etmekte mahzur görmedikleri batı toplumları aksine, araç saltanatını görülmemiş boyutlara taşıdılar.
Mesela, örf adetlere önem veren bizim toplumumuzda toplu taşıma için çok da elverişli bir araç olmayan tramvay için şehrin geleceğine ipotek koyarcasına fahiş faizli kredi kullandılar.
Mesela, temel yaşam haklarından biri olan içme suyunu fahiş fiyatlara satarak fahiş karlar elde ettiler.
Mesela, toplumun ihtiyacı ile şehir içi trafik yükü karşılıklı bir analize tabi tutulmadan parasını ödeyen her kese hemen her yerde çok katlı alışveriş merkezleri ve çok yıldızlı oteller için imar verdiler.
Mesela, Belediye meclis üyelerinden işçi, memur tüm personeline kadar hemen herkesin cebinde ücretsiz seyahat kartları mevcut olmasına rağmen, kanunlara aykırı bir şekilde daire başkanlarından müdürlere, hatta birim şeflerine kadar hizmet araçlarını makam aracı olarak kullanmaya devam etmektedirler.
İslami kimliği bir yana bırakırcasına ve biyolojik kimliklerini öne çıkarırcasına, maalesef başta belediye başkanları olmak üzere üst yönetime yakın olanlar, bir yığın şeye sahip olmaktan mutluluk duyan, zihinlerinde hizmet ile değil, imaj ve statünün etkisini bırakabilmek için uğraşmaktadırlar.
Hal böyle olunca da tükenen ve tüketen belediyeler vahşi kapitalizmin en iyi uygulandığı mekanlar olmaktan öte gidememektedirler.
NE İDİK, NE OLDUK?
Kazandıklarından Zekât ve Sadakalarını vermek için aceleyle fakir arayan dedelerimizin, paranın peşinden son sürat koşan torunları olduk. Son zamanlarda öyle hızlı koşuyoruz ki, Ahlakın bu hıza yetişmesi mümkün değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.