Tiyatro Yaşamında Konya Gelişmeleri
Türkiye sathındaki tiyatro yaşamını anlatmak bu köşeye sığmaz çünkü bilmeyenler bilsin ki bilhassa bir türlü tarihi oluşumunu sindiremeyip Kızıl Sultan veya hafiyeli Sultan dedikleri Sultan II. Abdulhamid Han’ın Konya’ya bile yaptırdığı ki.
Daha önce resimlerini de verdiğim yaşamımızda sinema olarak kullanılan kavisli dört kat localı bina onun zamanında yapılmış!
https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Konyada_Tiyatro_Hayati_yazi6246.html)
Bu hususta link açarak “Konya’da Tiyatro Hayatı” yazımdan başlangıcı öğrenmiş oluruz.
***
Yazının devamı olabilecek bu yazımda önce İstanbul yaşamımda sıkça gittiğim 1947 – 55 arası İstanbul Belediye Tiyatrosu ile tanışıklığım sonrası Konya’ya dönelim.
O yıllar evvelinden başlayan İstanbul Şehir Tiyatrosu tepebaşında ki Dram ve Komedi binaları olan yerde aynı o zamanın ses sanatkarları gibi sanatın dehasını serdeden kimseler vardı. Devlet Tiyatrosu nerede ise akla bile gelmezdi.
Bu tiyatrolarda rol alanlardan isimlerini hatırladığım kadar olarak;
Bedia Muhavvit, Cahide Sonku, Alev Oraloğlu, Alev ve Reşit Gürzap, Bilge ve Vasfi Rıza Zobu, İsmail Galip Arcan, Reşit Gürzap, Talat Artamel (İlk Türk filmlerinden ‘Dertli Pınar’ın dedesi) Vahi Öz, Behzat Butak, Avni Dilliğil, Mahmut Moralı, Vahi Öz gibi bazılarının ismini hatırlayamadığım sanatkârlar.
Sundukları oyunlardaki başarıları kendilerini en az iki hatta üçlere varan sahneye çıkış selamı alkışlar arasında tekrarlanırdı.
Burada gördüğüm tiyatro sanatında ki incelikler yer etmişti belleğimde ama Konya’da amatör kimseler başlatma istemişlerse de ne belediye nede sponsorlar olmayınca ilerlemede yapamadı dolayısıyla tiyatroculuk olmamıştı. Buna ilaveten Ayla Algan’ın başrolünü oynadıkları Rumeli Hisar’daki hamlet vesair sahnelenmesi de ayrı bir sanat gösterimi idi.
Yıl 1954 Tiyatrolar Genel Müdürü Muhsin Ertuğrul Tiyatroyu Anadolu’ya yaymak düşüncesi ile Konya, Eskişehir, Kayseri’de Bölge Tiyatrosu kurdu.
İşte Konya tam manasıyla tiyatroya o zaman kavuşmuştu.
Susamış Konyalılar o zamanlar abone usulü yani her oyun günlerinde gelip oturacağı koltuk no. Su verilince yer kalmamıştı.
Bendeniz de ön sıralara abone olmuş rahmetli eşimle Vespa motosiklete binerek ta Nakiboğlu semtinden yarım saatlik yer) Anıt’taki Milli Kitaplık salonuna gelirdim.
Bir yıl kadar 15 günde bir Ankara’dan otobüsle gelen sanatkarlardan ismini hatırladığım Müşfik Kenter ve Yıldız Kenter ile diğerleri gelir dört beş gün oyun sahneleyip giderlerdi.
Muhsin Ertuğrul Konya Tiyatrosu için yayınlattığı bültende Konyalı seyirciye hayranlığını şöyle ifade ediyordu.
“Ben Avrupa ve bilhassa Paris tiyatrolarında bulundum.
Konya’daki seyircinin Tiyatro nezaketi ve hayranlığı ile sakin sakin seyir içinde sanatkârın olumlu bir hareketini anında alkış tufanına tutmaları ve salonları doldurmuş olmalarını ne Avrupa ne de Paris Tiyatrolarında göremedim. Sanatsever bir seyirci ile karşılaşmaktan büyük memnunluk duydum. Teşekkürler Konya”
Hatırladığım oyunlardan çok tutunanlar arasında “Çanaklar” ve “Harput’ta bir Amerikalı” hâlâ belleğimden silinmez.
Ne yazık ki Ertuğrul’un vazifeden alınması ile bu işlemde bitiverdi ve Devlet Tiyatroları Ankara’ya göçtü veya çekilmiş oldu.
Gerçi başka şehirlerimizde yıllar öncesi Tiyatroları bulunan şehirlerimiz vardı. Mesela Bursa’nın Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu gibi. Bazı şehirlerin belediyeleri el attı ve Şehir tiyatroları kurarak ilerletmeye başladılar ise de Konya bu çalışmaları göremedi. Halende pek çok şehir de şehir tiyatroları ilerlemiş durumunda iken Konya nasibini bu yönde alamamış olasısında!
Amma haksızlık etmeyelim. Konya Meram İlçesi Belediyesi Konevi Kültür Merkezi yapılışından sonra burada Konya gençlerinin rol aldığı Tarihimizde ki Kahramanlık destanlarını tiyatro halinde sunmaya başladılar.
Geçtiğimiz gün Başkan Sayın Serdar Kalaycı yaptığı kendi deyimi ile “Gavaltılı Basın Toplantısı”nda kurdukları tiyatro ekibi tarafından Çanakkale Zaferi’nin 97. yıldönümü münasebetiyle hazırlanan “Siper Okulu” adlı tiyatro oyununu 14 Mart’ta başlayıp beş gün devam ederek sahnelendireceklerini geniş izahla anlattı.
Büyük Şehir Belediyesi olarak, bırakın böyle çalışmaya yönlenmesini, halen salonu bile bulunmama ve bolca eğlence günleri düzenleme yanında.
Meram İlçesi giden, gelen Başkanlarını tebrik etmek gerek. Darısı diğerlerine…
Konuyu değiştirmeden gelelim Konya’da temelli kurulan Devlet Tiyatrosu oluşumuna kadarki durumlara girmek ve sanatkârlar ile seyircinin düşüncelerini sizlere sunmak isterim ama…
Tam bir açıklıkla yazarak anlatmaya köşem yetmez durumda
İlerde devamla sunarım inşallah.
***
Oluşmuş fıkralardan…
CEHENNEMDEN ATEŞ GETİRMEYE GİTTİM
Abbasi'lerin ünlü halifesi Harun Reşid zamanında yaşamış olan Behlül Dânâ (VIII. yüzyıl) dönemin evliyasındandı. Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanırdı. Ama bunu maksatlı yapardı. Behlül Dânâ Hazretleri daima Harun Reşid'in yakınında bulunur, çeşitli sebepler hâsıl ederek onu uyarırdı. Bir gün Behlül Dânâ Hazretleri, üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculuktan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid'in huzuruna çıktı. Harun Reşid sordu:
- Be ne hâl Behlül, nereden geliyorsun?
- Cehennemden geliyorum ey hükümdar.
- Ne işin vardı cehennemde?
- Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim.
- Peki, getirdin mi bari?
- Hayır, efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir" dediler
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Daha önce resimlerini de verdiğim yaşamımızda sinema olarak kullanılan kavisli dört kat localı bina onun zamanında yapılmış!
https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Konyada_Tiyatro_Hayati_yazi6246.html)
Bu hususta link açarak “Konya’da Tiyatro Hayatı” yazımdan başlangıcı öğrenmiş oluruz.
***
Yazının devamı olabilecek bu yazımda önce İstanbul yaşamımda sıkça gittiğim 1947 – 55 arası İstanbul Belediye Tiyatrosu ile tanışıklığım sonrası Konya’ya dönelim.
O yıllar evvelinden başlayan İstanbul Şehir Tiyatrosu tepebaşında ki Dram ve Komedi binaları olan yerde aynı o zamanın ses sanatkarları gibi sanatın dehasını serdeden kimseler vardı. Devlet Tiyatrosu nerede ise akla bile gelmezdi.
Bu tiyatrolarda rol alanlardan isimlerini hatırladığım kadar olarak;
Bedia Muhavvit, Cahide Sonku, Alev Oraloğlu, Alev ve Reşit Gürzap, Bilge ve Vasfi Rıza Zobu, İsmail Galip Arcan, Reşit Gürzap, Talat Artamel (İlk Türk filmlerinden ‘Dertli Pınar’ın dedesi) Vahi Öz, Behzat Butak, Avni Dilliğil, Mahmut Moralı, Vahi Öz gibi bazılarının ismini hatırlayamadığım sanatkârlar.
Sundukları oyunlardaki başarıları kendilerini en az iki hatta üçlere varan sahneye çıkış selamı alkışlar arasında tekrarlanırdı.
Burada gördüğüm tiyatro sanatında ki incelikler yer etmişti belleğimde ama Konya’da amatör kimseler başlatma istemişlerse de ne belediye nede sponsorlar olmayınca ilerlemede yapamadı dolayısıyla tiyatroculuk olmamıştı. Buna ilaveten Ayla Algan’ın başrolünü oynadıkları Rumeli Hisar’daki hamlet vesair sahnelenmesi de ayrı bir sanat gösterimi idi.
Yıl 1954 Tiyatrolar Genel Müdürü Muhsin Ertuğrul Tiyatroyu Anadolu’ya yaymak düşüncesi ile Konya, Eskişehir, Kayseri’de Bölge Tiyatrosu kurdu.
İşte Konya tam manasıyla tiyatroya o zaman kavuşmuştu.
Susamış Konyalılar o zamanlar abone usulü yani her oyun günlerinde gelip oturacağı koltuk no. Su verilince yer kalmamıştı.
Bendeniz de ön sıralara abone olmuş rahmetli eşimle Vespa motosiklete binerek ta Nakiboğlu semtinden yarım saatlik yer) Anıt’taki Milli Kitaplık salonuna gelirdim.
Bir yıl kadar 15 günde bir Ankara’dan otobüsle gelen sanatkarlardan ismini hatırladığım Müşfik Kenter ve Yıldız Kenter ile diğerleri gelir dört beş gün oyun sahneleyip giderlerdi.
Muhsin Ertuğrul Konya Tiyatrosu için yayınlattığı bültende Konyalı seyirciye hayranlığını şöyle ifade ediyordu.
“Ben Avrupa ve bilhassa Paris tiyatrolarında bulundum.
Konya’daki seyircinin Tiyatro nezaketi ve hayranlığı ile sakin sakin seyir içinde sanatkârın olumlu bir hareketini anında alkış tufanına tutmaları ve salonları doldurmuş olmalarını ne Avrupa ne de Paris Tiyatrolarında göremedim. Sanatsever bir seyirci ile karşılaşmaktan büyük memnunluk duydum. Teşekkürler Konya”
Hatırladığım oyunlardan çok tutunanlar arasında “Çanaklar” ve “Harput’ta bir Amerikalı” hâlâ belleğimden silinmez.
Ne yazık ki Ertuğrul’un vazifeden alınması ile bu işlemde bitiverdi ve Devlet Tiyatroları Ankara’ya göçtü veya çekilmiş oldu.
Gerçi başka şehirlerimizde yıllar öncesi Tiyatroları bulunan şehirlerimiz vardı. Mesela Bursa’nın Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu gibi. Bazı şehirlerin belediyeleri el attı ve Şehir tiyatroları kurarak ilerletmeye başladılar ise de Konya bu çalışmaları göremedi. Halende pek çok şehir de şehir tiyatroları ilerlemiş durumunda iken Konya nasibini bu yönde alamamış olasısında!
Amma haksızlık etmeyelim. Konya Meram İlçesi Belediyesi Konevi Kültür Merkezi yapılışından sonra burada Konya gençlerinin rol aldığı Tarihimizde ki Kahramanlık destanlarını tiyatro halinde sunmaya başladılar.
Geçtiğimiz gün Başkan Sayın Serdar Kalaycı yaptığı kendi deyimi ile “Gavaltılı Basın Toplantısı”nda kurdukları tiyatro ekibi tarafından Çanakkale Zaferi’nin 97. yıldönümü münasebetiyle hazırlanan “Siper Okulu” adlı tiyatro oyununu 14 Mart’ta başlayıp beş gün devam ederek sahnelendireceklerini geniş izahla anlattı.
Büyük Şehir Belediyesi olarak, bırakın böyle çalışmaya yönlenmesini, halen salonu bile bulunmama ve bolca eğlence günleri düzenleme yanında.
Meram İlçesi giden, gelen Başkanlarını tebrik etmek gerek. Darısı diğerlerine…
Konuyu değiştirmeden gelelim Konya’da temelli kurulan Devlet Tiyatrosu oluşumuna kadarki durumlara girmek ve sanatkârlar ile seyircinin düşüncelerini sizlere sunmak isterim ama…
Tam bir açıklıkla yazarak anlatmaya köşem yetmez durumda
İlerde devamla sunarım inşallah.
***
Oluşmuş fıkralardan…
CEHENNEMDEN ATEŞ GETİRMEYE GİTTİM
Abbasi'lerin ünlü halifesi Harun Reşid zamanında yaşamış olan Behlül Dânâ (VIII. yüzyıl) dönemin evliyasındandı. Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanırdı. Ama bunu maksatlı yapardı. Behlül Dânâ Hazretleri daima Harun Reşid'in yakınında bulunur, çeşitli sebepler hâsıl ederek onu uyarırdı. Bir gün Behlül Dânâ Hazretleri, üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculuktan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid'in huzuruna çıktı. Harun Reşid sordu:
- Be ne hâl Behlül, nereden geliyorsun?
- Cehennemden geliyorum ey hükümdar.
- Ne işin vardı cehennemde?
- Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim.
- Peki, getirdin mi bari?
- Hayır, efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir" dediler
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.