Tevekkül Mesajları -2-
Ezelde Cenâb-ı Hak tarafından kişi için takdir edilmiş, insanın değiştirmeye güç yetiremeyeceği olaylara bunalmayıp, sıkılmayıp yüce Yaratıcıdan geldiğinin idrâkıyla tahammülle karşılamak tevekkülün gereğidir. Mevla kulu için ne takdir ettiyse muhakkak o iş, kulu için hayırdır. Zirâ kişi herhangi bir hâdisenin kendisi için iyi veya kötü, hayır veya şer olduğunu o an anlamayabilir. Çünkü insanın şer zannettiği birçok hâdisede hayır, hayır zannettiği birçok şeyde şer olabilir. Ayni zamanda tevekkülde anlaşılması gereken bir diğer hususta şudur ki, kişinin kendisi için önem arz eden bir durum için illâ da ısrar etme olayında, ‘eğer hakkımda hayırlıysa olsun’ diyebilmesidir.
İnsan rızkını temin için çalışması, hastanın tedâvisi için doktora gitmesi, eve hırsız girmemesi için kapının kilitlenmesi şarttır. İstenen bir şeyin gerçekleşmesi için gereğinin yapılması yâni sebeplere yapışılması akla ve dîne uygun olandır. Cenâbı Hak insanların birçok ihtiyaçlarının karşılanması için sebepler yaratmıştır. Sebeplere yönelmeden sonuca erişilemez. Bu ancak ahmaklıktır. Kimyâyı Saadet’te İmâmı Gazâli Hazretleri şunları anlatır; ‘Birgün Hz. Musa aleyhisselam hastalandı ve ‘İlaçsız da Allah şifa verir’ diyerek ilaç kullanmadı. Allah Teâlâ’da; ‘İlaç kullanmazsan şifa ihsan etmem.’ Buyurdu. O da ilaç kullandı, iyi oldu. Fakat sebebini merak etti. Rabbi Teâlâ O’na; ‘Tevekkül etmek için benim âdetimi, hikmetimi değiştirmek mi istiyorsun? İlaçlara tesiri veren kimdir? Elbette tesiri veren benim.’ Buyurdu. Buradan anlaşıldığı üzere hastalanınca doktora gitmeli, ilaç kullanmalı ancak doktora ve ilaca güvenmemeli şifâyı yalnızca Allah Teâlâ’dan istemelidir. Peygamberimiz aleyhisselam; ‘Deveyi bağlayayım mı, yoksa salıverip de mi Allâh’a tevekkül edeyim? Diye sorana; Deveyi bağla da öyle tevekkül et’ buyurmuşlardır. (1)
Gerçek şu ki, tevekkül bir kalp hâlidir ve imandan kaynaklanır. Mümin her şeyde ve her işinde ancak yüce Rabb’ine güvenmesi ve dayanmasıyla oluşur. Cenâbı Hak’da böylelerine rahmet eder, inâyetini üstüne gerer. O kişiyi başka kapılarda yormaz, kendine yöneltir. O yönelinelecek en doğru ve en itimatlı kapıdır. Böyle bir kişi dünyâya gönül bağlamaz. Yok olan dünyâlıklar için üzüntüye kapılmaz, rızkından endişe duymaz. Zira takdir edilen rızkın ona ulaşacağına inanır. Allâhü Teâlâ’ya tam tevekkül edene, hergün hergün kuşların rızkını verdiği gibi takdir edilen rızkı gönderir. Kuşlar, sabah mideleri boş ve aç olarak uçarlar ama her akşam mideleri dolmuş, doymuş olarak dönerler. Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam; ‘Eğer siz Allâh'a hakkıyla tevekkül ederseniz, o sizi kuşu rızıklandırdığı gibi rızıklandırır’ buyururlar. (2)
Sebeplere yönelmek tevekküle ters değildir. Sebeplerin tesirini bahşeden yüce Rab’dir. Ancak tesir etmeyen hayâli sebeplere dayanmak olmaz. Tesiri etkili sebepleri kullanmak lâzımdır. Meselâ; ateş yakar, ateşe yakma gücünü ve özelliğini veren Cenâbı Allah’tır. Aç olanın yemesi, susuz olanın su içmesi gerekir ama içme ve yeme gücünü veren Allah Azze ve Cel’dir. Sebeplere yönelmeyen kişiler zarar görürler fakat insanın tecrübe edilmiş sebepleri kullanması kendi yarârınadır. Tevekkül bundan sonradır. Bir nevi mânevi sebep olan duâ denenmiş ve çok karlı bir sebeptir.Duâya yönelmek maddi sebepleri harekete geçirir, ilham olunan maddi sebebin teşebbüse dönüşmesiyle netice hâsıl olur. Böylece hak ve hayır tecelli eder. Kişi de buna râzı olur, tevekkül gerçekleşir.
Şurası muhakkak bilinmeli ki, Cenâbı Hak bir şeyin olmasını murad edince sebepleri kişinin önüne koyuverir ve o işi kişi için kolaylaştırır. Bahsedilen bu sebepler o kadar çok ve çeşitlidir ki insanın mahdut aklı bunu idrakten âcizdir. Allâhu Azûmüşşân’ın birçok tecellisi maddi ve mânevi sebeplerin birleşmesinde gizlidir. Bu sebeple insanlar kaçan fırsatlara hiç hayıflanmamalıdır. O fırsat kişi için kaçtıysa mutlaka onun iyiliği içindir. O zaman inanan kişiler her zaman duâ denen tecrübe edilmiş sebebe yapışmalı, rahmâni ilhamlardan istifâde ederek rûhi yönünün inkişâfının önünü açmalıdır. Eğer kişi isteğinin gerçekleşmesi için bu şekilde sebeplerden istifâdeyle işe koyulursa en kuvvetli yollara başvurmuş olur ki böyle bir netice kendisi için en samimi ve en hayırlı bir netice olur. Kişiyi sebeplere yönlendiren Cenâbı Hak’tır, tesiri oluşturan yine O’dur.
Her hâlimizle, her amelimizle gerçek anlamda Rabb’e yaklaşabilmek ümidiyle…
-----------
1) Tirmîzi, Kıyâme 60
2) İbni Mâce, Zühd 14
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.