Oniki Ada'nın Elden Gidişi
Ege Denizi'ndeki irili ufaklı adalardan meskûn olanların çoğu Türkiye kıyılarının coğrafi olarak uzantısı bulunmakta aslında oniki değil yirmi tanedir. İsimlerine “Güney Sporatlar” da denilmektedir.
Adaların el değişimleri ile ilgili bilgiler çok geniştir. Köşeme sığmaz bu bakımdan öz kısımları sunmaktayım.
***
Tarihi olarak şövalyeler arası sıkça değişmekle beraber asıl yerleşim olarak beş defa el değiştirmiş Osmanlı zamanında bir Türkiye Cumhuriyeti zamanında da iki defa elden gitmiş olmaktadır.
***
Osmanlı Devleti 21 Aralık 1522'de Rodoslu şövalyelerden aldığı, Yunanistan ile hiçbir irtibatı olmayan adaları, İtalyanlarla yaptığı Trablusgarp Savaşı sırasında İtalyanların 05 Mayıs 1912'de işgal sonucu, ilerde Osmanlı'ya (Türklere) verilmek kaydıyla "Ouchy (Uşi) Anlaşması" (15 Ekim 1912) yapılarak İtalyanlara bırakıldı.
Böylece 390 yılı aşkın bir zaman Osmanlı elinde bulunan adalar ilk defa Türklerin elinden çıkmış oldu.
***
İtalyanlar anlaşmaya riayet etmez iken, Almanların oyunu ile savaşa iştirak etmek mecburiyetinde kalan Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı sonu yenilince.
İtalyanları İngiltere de desteklediği için, Türklerin olması gereken adalar bir daha alınamadı.
***
Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan görüşmelerinde bu konu ele alınacaktı.
Lozan görüşmeleri başladığında Oniki Ada hâlâ İtalyanların Türklere geri vermeyi taahhüt ettikleri bir Türk toprağıydı. İtalya orada işgalci konumundaydı. Adalarda çok eskiden beri yaşayan halkın Rum olmasının dışında Yunanistan'ın Oniki Ada ile hiçbir ilgisi yoktu
Bizler bile 1930’lu yıllarda okulda böyle öğrenmekte idik.
***
Nitekim Mustafa Kemal Paşa adaların Türkiye’ye verilmesi üzerindeki teklifi BM tarafından müzakere edilmiş ve İsmet Paşa'nın başkanlığını yaptığı heyete 12 maddelik kararla talimat verilmişti.
***
Ancak, Lozan'daki Türk delegeleri Ege Adaları konusunda şu isteklerde bulundular:
1. Anadolu kıyılarına yakın küçük adalarla, İmzor, Bozcaada ve Semadirek Adası Türkiye'ye verilmelidir.
2. Diğer adalar askerlikten tecrit edilmeli, yani silah ve asker bulundurulmadan tarafsız ve müstakil kalmalıdırlar.
Anlaşılacağı gibi Türk tezi, adaların Anadolu'nun güvenliği için taşıdıkları önem bakımından "silah ve askerden arındırma" esasına oturtulmuştu. Meis Adası hariç, Türkiye, önceden yaşadığı ve içinde bulunduğu şartlar gereği Oniki Ada ve diğer bazı adaların kesin surette kendisine verilmesi konusunda çok fazla ısrarcı olamamış.
***
Araştırmacı yazarlar bu hususta şöyle derler.
“… Lozan'a giden delege ve danışmanların, özellikle Oniki Ada konusunda çok hazırlıklı olmadıkları, her şeyi baş delege İsmet Paşa’dan bekledikleri kanaati uyanmaktadır. Rodos ve Oniki Ada konusunda konferans boyunca Türk tarafından bir talep ve görüşme isteği olmamıştır. Konuyla ilgili olarak verilecek iki örnek bu açıdan önemlidir:
Lozan'da Ege Adaları sorunu komisyonlarda görüşülecektir. Türk danışmanların hazırladığı raporda Ege Adaları'nın en önemlilerinden biri olan Limni Adası unutulmuş, rapora konulmamıştır. Adalar gibi Türkiye için de hayati önemi bulunan bir konuda müşavirlerin ilgisizlik veya bilgisizlik sonucu Limni Adası'nı unutmaları, milli çıkarlarımız açısından anlaşılabilecek bir durum değildir. Bu olay üzerine Lord Curzon, komisyonda Türk heyetine alaycı konuşma ve imalarda bulunmuştur.
Bir diğer olay da Lozan'da ikinci adam durumunda olan delege Dr. Rıza Nur'dur. Rıza Nur, abartılarla dolu olan ve Almanya'da basılan hatıralarında Lozan görüşmeleri sırasında Ege Adaları ile ilgili düşüncelerini şöyle aktarır;
"... Bunların (adalar) bir kısmı Yunanlıların, bir kısmı da İtalyanların elinde (Oniki Ada'yı kastediyor). Ahali ekseriyetle Rum. Vakıa Anadolu sahilleri için kaçakçılık ve eşkıyalık, iktisadi vaziyet cihetiyle adalar mühimdirler. Hatta Anadolu'ya tecavüz için mükemmel hareket üssü olabilirler. Fakat Türkiye'de onları ne almak, ne de sonra muhafaza etmek kuvveti var. Deniz aşırı muhafazalar büyük masraflar ister. Yalnız Çanakkale Boğazı'nın ağzını tıkayan bir iki adayı almalıyız ve alabilirsek kâr. Öbür tarafı uğraşmaya değmez.” demektedir. İşte geçersiz düşüncelerin verdiği zarar bu gün problem halindedir.
***
II. Dünya Savaşı sırasında İtalyanların elinde bulunan adalar İngilizlere gidecek gibi olunca Almanlar el atarak yerleştiler böylece Adalarda Alman hâkimiyeti başladı.
***
İki cephe arasında kalan Alman ordusu yenilmeye başlayınca…
İşgal ettikleri Adalar, Yunanistan ve Bulgaristan’dan kendi yerlerine çekilmeye başladılar.
***
Bu çekilme esnasında resmi kayıtlarda da bulunduğu gibi Adalardaki Alman generali Aydın Valisine ziyaret talebinde bulunur. Talep kabul edilir.
***
General Valiye Adalardan ayrılacaklarını Alman devleti olarak Türkiye’nin kendilerine savaş ilanı ile adaları işgal etmesini bildirir.
Bu talep Ankara’ya bildirilirse de hiçbir cevap verilmez. Söylentilere göre zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Lozan’da ki düşüncesini tatbikle “başıma problem mi alacam” diyerek ret eder.
***
Sadece bununla da kalınmaz. Oniki Ada'nın kime verileceği devletlerarası Paris Anlaşması toplantısına Türkiye davet edildiği halde iştirak etmez!
Ve tabii ki Yunan isteği kabul edilir.
Evet, İsmet İnönü’ye problem olmamıştır ama ilerde Türkiye’ye bir Ege problemi bırakacaktır.
Nitekim savaş sonrası adalar İngilizlerin de teşviki ile Yunanlıların olup burnumuzun dibine otururlar!
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
***
Kaynaklar:
Lozan Zabıtları, II. Takım, c.1,
Bilsel, Cemil-, Lozan, C. II, İstanbul 1933.
Nur, Rıza-, Hayat ve Hatıralarım, C. III, Frankfurt,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.