Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Tevbe  ve  biz

Tevbe  ve  biz

Günah işleyen Müslümanların ruhlarında sıkıntı, gönüllerinde yıkıntı, yüreklerinde üzücü sarsıntılar olur. Kulluğunun idrâkinde olan müminler derhal yüce Allah Teâlâ’ya yönelerek yalvara-yakara hatâsından pişmanlık duyarak Rabb’ine samimiyetle tevbe eder, etmelidir. Bu hal Allah Azze ve Celle’nin hoşuna gider. Çünkü O Celle ve Âlâ tevbe edenler sever. “… Allah şüphesiz dâima tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara, 222) Tevbe kişiyi mânen temizler, rahatlatır, içini boşaltır. Bunun tam tersi günah işleye işleye tevbeyi unutan insanlar ise bir türlü iç sıkıntısından kurtulamazlar. Böyleleri günahlarla kol kola yaşadıklarından günahlardan rahatsızlık duymazlar, vicdânî meseleleri körelmiştir. Başlarına gelen sıkıntıların Allah Teâlâ’dan gelen cezâlar olduğunun farkında olmazlar. Onlar hep kaderi ve hayâtı suçlarlar. Tevbesizlik insanların kalplerini karartır âdeta gözlerini köreltir de onlar bir türlü hakikati idrak edemezler. Veyl olsun onlara!

Günahtan nefret, tevbenin kabûlüne delildir. Bu sebeple tevbelerin öyle kuru kuruya değil samimiyetle, içtenlikle bir daha o günâhı tekrarlamamak adına yapılması gerekir. Eğer kişinin içinde günah işleme meyli varsa pek tabiî ki yaptığı tevbenin etkisi olmamış demektir. Böylesi tevbeler, ‘âdet yerini bulsun’ cinsinden tevbelerdir. Burada aslolan günaha meyil tesirinin azaltılmasıdır. Bunun için gerekenler ivedilikle ifâ edilmelidir.

İnsanın dilindeki tevbe talebinin rûha sirâyet etmesiyle hakiki tevbe gerçekleşir. Tabi gözyaşıyla yapıla tevbeler de ne güzeldir! Rahmete vesiledir. Başka önemli bir hususta şudur; mümin, ‘Bunca günahlı bir ortamda, nasılsa tevbe eder kurtulurum’ anlayışıyla hareket ederek rahat davranamaz, davranmamalıdır. Bugün mâlesef etrâfımızda bu sâikle hareket edenleri üzülerek görmekteyiz. Kalplerin özünü bilen yüce Allah Celle ve Âlâ’dan hiçbir günahlı düşünce gizlenemez.

Devamlı tevbeyi bozanlar ise şeytanın oyuncağı hâline gelirler. Bu hususta Cenâbı Hak yüce kitâbında buyuruyor ki: “Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de sizi yine cezâlandırırız. Biz cehennemi kâfirler için bir hapishâne yaptık.” (İsra, 8) Halbuki Allah Teâlâ bir başka âyetinde ise: “Ey inananlar! Yürekten tevbe ederek Allâh'a dönün ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koysun. Allâh'ın Peygamberini ve onunla berâber olan müminleri utandırmayacağı o gün, ışıkları önlerinde ve defterleri sağlarından verilmiş olarak yürürler ve: ‘Rabbimiz! Işığımızı tamamla, bizi bağışla, doğrusu Sen her şeye Kadir'sin’ derler.” (Tahrim, 8)

Bütün bunlara ilâveten mümin kişi; ‘Nasılsa benim çok günahım var, Rabb’im beni affetmez’ de dememelidir. Müslümanlar her zaman Cenâb-ı Hakk’tan ümitvar olarak O’nun kapısından ayrılmamalı çokça tevbeler yapmalı, Allah Azze ve Cell’in huzûrunda pişmanlık hislerini en kalbî duygu ve sözlerle ifâde etmelidir. Ama tabi başta bu yana belirtilenin tam aksine, ‘Nasıl olsa yüce Mevla çok affedicidir, bağışlayıcıdır’ diyerek yaptığı tevbeye de güvenmemelidir. Yâni ‘havf ve recâ = korku ve ümit arasında’ olmalıdır. Zira yüce Mevla: “Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allâh'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayâtı sizi aldatmasın ve şeytan, Allâh'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman, 33) Âyeti unutulmasın. 

Hâsılı tevbeyi özetlersek; Yanlışı görmek, cennete yönelmektir tevbe. Geçmişi düzeltmek, geleceğe yön vermektir tevbe. Kayıptan kazanca dönüştür tevbe. Gönle isâbet eden günah ateşini söndürmektir tevbe. Yanlışı yıkmak, doğruyu yeniden inşa etmektir tevbe. Yüreğin çirkinliklerinden güzelliklere inkılaptır tevbe. Rûha sızan günah mikroplarını yok eden ilaçtır tevbe. Şerden hayra çıkmanın adıdır tevbe. Ve tevbe Hz. Allâh Celle ve Âlâ’nın rahmet kapısıdır, o kapı her dâim herkese açıktır. Efendim yazımızı dua mâhiyetinde şu âyetle sonlandıralım: 

“Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibâdet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (Bakara, 128) 

Amin amin elfü elfü amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi