Recep Çınar

Recep Çınar

“Süleyman Türkmen” diye biri!

“Süleyman Türkmen” diye biri!

Abartmıyorum...

Annemin vefatı nedeniyle içimdeki yaşama sevincim körelmişti!

Doğru konuşmak gerekirse, geleceğe dair umutlarım, dünyaya güzel bakışlarım da, annemle beraber gitmişti sanki...

Hayat hep istedi, verdik...

Annemi de...

Daha önce istediklerini verdiğimiz gibi...

Keşke biraz daha kalabilselerdi...

Ama, kader bu...

Ne yazılmışsa o...

Virgül yok...

Nokta...

Ne ileri, ne geri...

Saniye şaşmıyor...

Dur durak bilmiyor...

Ne anne, ne baba...

Ne yaşlı, ne genç...

Ne hasta, ne yasta...

Vakti geleni tereddüt etmeden kanatlandırıyor...

Sevdiklerinden kopartıyor...

Derin yaralar açarak...

Bir geliyor, ama pir geliyor...

Nokta atışı yapıyor...

12'den, hem de canevimizden vuruyor...

xxx

Yukarıda da söyledim ya; annem gittikten sonra, sıkıntılı, umutsuz günleri akşamlara, ağlamaklı, sızlamaklı geceleri de  sabahlara bağlamak kolay olmuyordu...

Ta ki düne kadar...

Uyandığım için Allah'a şükrettim...

Uyanmaya da bilirdim...

Annem gibi...

Sonra  çıktım evden...

Sitenin içi cıvıl cıvıl...

Hem de nasıl...

Kuş sesleri ile çocuk sesleri birbirine karışmış...

Kuşlar “yem”, çocuklar “şivlilik” derdinde...

Anneler ve çocuklar birlikte “şivlilik” topluyorlar...

O çocuklar içimdeki yaşama sevincini yeşerttiler...

Bir an kendimi onların yerine koydum...

Ve çocuksu bir sevinçle 41'e, yani Samanpazar'ından kalkış yapan Karakayış otobüsüne bindim...

Güzel bir insanla, yani kaptanla karşılaştım...

“Otobüs şoförlüğünün bir kriteri yok” derler...

Var...

Kriter 41'in şoförü Süleyman Türkmen'dir...

İnsansa insan...

Adamsa adam...

Sevecense sevecen...

Güleryüzlüyse güleryüzlü...

Hoşgörülüyse hoşgörülü...

Bundan daha iyi kriter mi olur?

Daha ne olsun?

Kendisini tanımam...

Mesafe kısa da olsa, adamlığını, yani insanlığını hissettirdi...

Yolcularla, daha doğrusu iletişim  kurduğu insanlara karşı iç ısıtan, güler yüzlü, nazik ve hoşgörülü olması, buna da özen göstermesi, bu yazıyı yazmama ve benim içimdeki insana dair umutlarımı yeşertmeme yetti de arttı bile...

Hoş, bizim Samanpazarı otobüslerinin şoförleri genellikle Süleyman Türkmen gibi, yolcularla iyi iletişim kuran insanlar...

Karatay'da yaşayanlar olarak, 1-2'si dışında kendilerinden, yeryüzünden gökyüzüne kadar razıyız...

Yiğidin hakkı yiğide...

Evet...

Süleyman Türkmen gibiler çoğalmalı...

Bu gibi insanlar, kurumun yüzünü ağartanlardır...

Yolcuların kahramanlarıdır...

Örnek oldukları kadar, örnek alınacak insanlardır...

Bugüne kadar, bu insanlara, yani otobüs şoförlerine, genellikle “Erol Taş” muamelesi yaptık...

Bazen haklı, bazen haksız...

Daha çok haksızca...

İnsanları böyle pırlanta gibi  şoförlerle buluşturduğu için Ulaşım Daire Başkanlığı’na teşekkür ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi