Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Son ongün ve İtikaf

Son ongün ve İtikaf

Kıymetli okurlar ne yazık ki güzel ayımız Ramazan’ın son on gününe erişmiş bulunmaktayız. Ramazan’ın bitmesine, elimizden uçup gitmesine üzülüyoruz ancak itikaf ile belki de Ramazan’ın en kâmil anlarını yakalayabileceğimize seviniyoruz. Hamdolsun iyi ki Müslüman’ız. Ne güzel günlerimiz, haftalarımız, bayramlarımız ve ayımız var. Değerlendirmesini bilene mübârek Ramazan ayının her ânı çok kıymetli…

Ramazanın son on günü deyince akla hemen “itikaf  ibâdetinin ihyâsı geliyor. MaşaALLAH artık bu semereli ibâdeti küçüğü-büyüğü, genci-yaşlısı herkesler ihya etmeye çabalıyor. Yeni inşa edilen câmilerde küçük küçük itikaf odaları yapıyorlar. Ne güzel! Hayırlı gelişmeler bunlar! Rabbim Müslümanları her sene daha bir farklı gafletten uyandırsın daha şuurla dînimizi yaşamayı nasip etsin.

Aslında biz köşemizde “itikaf” ibâdetinden çok bahsettik. Ancak yine bahsetmeden geçmek istemiyoruz. Bilindiği gibi Sevgili Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam Medine’ye hicretinden iki yıl sonra ‘oruç’ ibâdeti farz kılındı. O zamandan beri de Rasûllullah aleyhisselam her sene sâdece (sâdece bir sene hâriç) Ramazan’ın son on gününü “itikâf” ile geçirmişlerdir. Hz. Aişe (r.a) annemizden gelen bir hadisi şeriften bunu anlıyoruz. O der ki; ‘Rasûllullah her Ramazan’da son on gün itikâfta bulunurdu. Vefat edeceği sene yirmi gün itikâfa girdi.’[1] Efendimiz aleyhisselâm çok önem verdiği bu ibâdeti yerine getirmeleri için hanımlarını da teşvik eder, diğer Müslümanlara da tavsiye ederlerdi. Şu hadis bu hakikati açıklayıcı mâhiyettedir; ‘İtikâf, günahları hapseder (yâni sâhibini bütün şerlerden ve günahlardan korur) ve bütün iyilikleri işleyen gibi ona(itikâfa girene) sevap yazdırır.’[2]

İçinde bulunduğumuz şu bire bin mesâbesinde kazançlı çıkabileceğimiz günlerin her biri altın değerinde olduğunu idrak edebilmek adına ‘itikâf’ ibâdetini gündemimize almamız kendi hayrımıza olur. Zor gibi görünse de zoru başarmanın vereceği huzûru düşündükçe her zor iş bizim için kolaylaşabilir. Bunun için tabi ‘itikâf’la ilgili bilgilere başvurmak gerekir. Biz kendi çapımızda bu hususlarla ilgili epeyce bilgi vermiştik. Bugün değinmediğimiz konuları sizlere aktarmak istiyoruz.

İtikâf; ‘İslam fıkhında, belirli kurallara riâyet edilerek, sırf Allah rızâsını kazanmak amacıyla inzivâya çekilmektir.’ İtikâf kitap, sünnet ve icma ile sâbittir. İslam âlimleri itikâfı üçe ayırarak değerlendirirler.

1-Vâcip olan itikâf: Bu çeşit itikâf adanmış olan itikâftır. Oruç tutmak şarttır. Süresi bir günden az olamaz. Bunun belli bir vakti yoktur. Kişi neyi nezr (=adak) ettiyse o adağı gerçekleşince yerine getirilir. Hz. Ömer (r.a) Mescidi Haram’da bir gece itikâf etmeyi adamıştı. Peygamber Efendimiz aleyhisselam ona bu adağını yerine getirmesini emretmiştir.[3]

2-Sünnet olan itikâf: Ramazanın son on gününde gerçekleşen itikâf. Zâten Ramazan ayında icra edildiğinden mümin oruçlu bulunur.

3-Müstehap olan itikâf: Bu ikisinin dışındaki itikâftır ki bunun için belirlenen bir süre yoktur. Bir mescide girme süresi içinde dahi yapılabilir. Müstehap olan itikâf niyet edilerek kısa bir zaman diliminde bile itikâf ibâdeti sevâbı alınır.

Efendimiz aleyhisselâm’ın güzel bir hâtırası olarak devam eden kişinin mânevî gelişmesi adına büyük artılar katan itikâf ibâdetini şu Ramazan’ın altın fırsatı olarak hayâtımıza koyalım inşaALLAH.

------

[1] Buhârî, İtikaf 17

2 İbn-i Mâc3, Sıyam 67

3 Buhârî, Hadis no:203

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi