Sokak Düğünlerine Bir Son Verilmeli Artık
Konya’mızda düğün sezonu olarak anılan aylarda ve günlerdeyiz. Özellikle harman-hasat dönemi sonrasında yoğunlaşan düğünlere Ramazan Ayında ara verilecek olsa da, düğün merasimleri en az 2-3 ay daha devam edecek gibi gözüküyor.
Konya’mızda yapılacak düğün merasimleri için her düşünceye göre pek çok alternatif düğün mekânı bulunuyor olsa da, bu yazımızda konuyu son günlerde şehrimizde gittikçe yoğunlaşan sokak arası düğünlere getirmek istiyoruz.
Türkiye'de ve Konya’mızda bir kısım vatandaşların kır düğünü(!) adı altında sıkça başvurduğu alternatif düğün yöntemlerinden biri olan sokak düğünleri ile yine bu düşüncedeki kişilerin bu düğün merasimlerinde yapılan sevinç gösterilerinin vazgeçilmez eğlencesi olarak kabul edilen, aslında ise anlaşılmaz bir eğlence türü olan yüksek sesle mahalle arasında yapılan müzik yayınları oldukça rahatsızlık verir bir hale gelmiştir.
Bu manada sokak düğünü kutlamalarında kullanılan elektronik ses yükseltici aletler ile davul-zurna gibi müzik aletlerinin kontrolsüz ve denetimsiz kullanılması bu rahatsızlığı maalesef daha da artırmaktadır.
Anadolu'da eskiden az da olsa yaygın olan ve tüm mahallelinin/köylünün ortak katılımı ile gerçekleşen, mahalle ve aile büyüklerinin denetiminde insanların evinin önünde düzenlediği sokak düğünleri son zamanlardaki toplumsal yozlaşmaya paralel olarak artık çığırından çıkma noktasına gelmiştir.
Öyle ki ses ve gürültü kirliğinin had safhaya ulaştığı ve ne idüğü belirsiz, sanatçı adı altında ciyaklayarak müzik yaptığını iddia eden bu kişilerin söylediği şarkıların bile hangi dilde olduğu ses ve gürültü kirliğinden dolayı ayırt bile edilmiyor.
Çevre Bakanlığının 4 Haziran 2010 Cuma günü 27601 Sayılı Resmî Gazete yayınlanan “ÇEVRESEL GÜRÜLTÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YÖNETİMi YÖNETMELiĞi”ne rağmen konut, hastane, eğitim kurumları, çocuk ve yaşlı bakım evleri gibi çok hassas kabul edilen yerlere çok yakın yerlerde bile açık ve yarı açık mekânlarda hala canlı müzik yapılması kontrolsüz bir şekilde devam etmektedir.
Güya “Kır Düğünü” adı altında rahatsızlık verici ses ve gürültülerle sokak düğünü yapmak ise başka bir görgüsüzlük örneği oluşturmuş durumdadır. Maalesef bu görgüsüzlük kervanına Belediyelerle birlikte Valilik, Emniyet Müdürlüğü, Çevre ve Orman İl Müdürlüğü de kayıtsız kalmaktadır. Hâlbuki yukarıda adı geçen yönetmelik bu kurumlara önemli görevler yüklemektedir.
Son 50 yılda köyden kente yaşanan göçün ardından şehir hayatında bu göç dalgasının insan yaşamını etkileyen belki de en önemli olumsuz sonuçlarından birisi, sokak ortasında, apartman aralarında yapılan davullu zurnalı, sazlı sözlü sokak düğünleridir. Zira hastasıyla, bebeğiyle, yaşlısıyla, geceleri çalışıp gündüzleri dinlenenleriyle birlikte yüzlerce kişinin yaşadığı bir yerleşim biriminde, müziği son sesine kadar açıp gece yarılarına kadar başkalarını umursamadan yapılan düğün, düğünden ziyade insanlara rahatsızlık vermek ve onların haklarına riayet etmemektir.
Köy hayatı ile şehir yaşayışı arasında sıkışmış ve köyün serbest havası ve elverişli ortamında gelenek(!) zannederek gerçekleştirdikleri bu yozlaşmış eğlence türünü büyükşehrin mahalle aralarında uygulamaya koymaya çalışan anlayış yoksunu insanlar, her hafta sonunu, hatta bazen hafta içi günlerinde bile umursamaz bir şekilde insanların dinlenme haklarını ellerinden almaktadırlar.
Köy ya da kasaba gibi küçük yerleşim birimlerinde gelenekleri olduğunu iddia ettikleri bu tür eğlencelerin sürdürülmesini doğal kabul edenler olabilir. Bu iddialarını güçlendirmek için köyde yaşayan herkes birbirini tanır ve orada tertip edilen bir düğüne bütün köy halkı davetlidir de diyebilirler.
Hâlbuki biz adına büyükşehir dediğimiz ve maalesef son yıllarda iyiden iyiye sahipsizleşen bir koca köyde yaşamak istemiyoruz.
İnsanların maalesef kapı komşularını bile tanımadığı zamanımızda resmiyette haftalık çalışma günlerinin sonuncusu olan cumadan başlayarak cumartesi ve pazar günlerini de kapsayan bu uzun ve gereksiz sokak düğünlerinin, insan sabrını zorlayacak bir seviyeye ulaştığı ve çevre komşulara saygısızlık boyutuna ulaştığı göz önüne alınırsa, bu tür geleneklerin(!) hoş görülmesi de mümkün olmayacaktır.
Olaya salon kiralama ücretlerinin maddî imkânları kısıtlı olan aileler tarafından karşılanamadığı ve bu yüzden sokakta düğün gerçekleştirildiği gibi bir iddia tarafından bakmak gerekse bile durum hiç de öyle iddia edildiği gibi değildir. Düğünde verilen yemeğiyle, sazcısıyla, davulcusuyla, aydınlatmasıyla, hatta atılan havaî fişekleriyle ortaya çıkan düğün masrafı salon kirası ücretini kat kat aşabilmektedir. Ufak bir araştırma yapıldığında bu gerçek daha net bir şekilde anlaşılacaktır.
Sonuç olarak, kimi zaman bir sokağın başına ve hatta sonuna da bir araba park edip o sokağı tamamen araç ve yaya geçişine kapamak suretiyle gerçekleşen, kimi zaman gece yarısında havaî fişekler ve silah sesleriyle sonlanan sokak düğünleri çağdaş şehir yaşamında yeri olmaması gereken bir gelenek ve etkinliktir.
Görgüsüzlük seviyesine ulaşan bu etkinliklerden, insanımız bir an önce vazgeçmeli, vazgeçirilmelidir. Gelenekler ve inançlar asla bu şekilde yaşatılamaz. Şehirde yaşayan ya da en basit söyleniş şekliyle hafta içi günlerde işinde çalışıp, hafta sonlarında dinlenmek isteyen insanlara gelenek(!) adı altında eziyet yapılamaz/yapılmamalıdır.
"Başkaları yapıyor, öyleyse biz neden yapmayalım?" düşüncesinden de derhal vazgeçilmelidir.
Konutlar, eğitim, kültür alanları ile sağlık tesisleri, dinlenme tesisleri, parklar gibi alanların yakınlarında her ne ad altında olursa olsun yapılan sokak eğlencelerine artık bir son verilmeli ve başta valilik ve belediyeler olmak üzere görevli tüm kurum ve kuruluşlarca bu konuya özen gösterilmelidir. Kurallara uymayanlar ile kuralları uygulamayanlar hakkında ise derhal gerekli işlemler yapılmalıdır.
Milletimizin örf ve adetlerinde düğün yapmak var olduğu kadar, düğün yaparken çevredekilere umursamazlık içinde rahatsız vermek diye bir şey yoktur.
ÇÜNKÜ EĞLENMEK GÜRÜLTÜ YAPMAK DEĞİLDİR.
Konya’mızda yapılacak düğün merasimleri için her düşünceye göre pek çok alternatif düğün mekânı bulunuyor olsa da, bu yazımızda konuyu son günlerde şehrimizde gittikçe yoğunlaşan sokak arası düğünlere getirmek istiyoruz.
Türkiye'de ve Konya’mızda bir kısım vatandaşların kır düğünü(!) adı altında sıkça başvurduğu alternatif düğün yöntemlerinden biri olan sokak düğünleri ile yine bu düşüncedeki kişilerin bu düğün merasimlerinde yapılan sevinç gösterilerinin vazgeçilmez eğlencesi olarak kabul edilen, aslında ise anlaşılmaz bir eğlence türü olan yüksek sesle mahalle arasında yapılan müzik yayınları oldukça rahatsızlık verir bir hale gelmiştir.
Bu manada sokak düğünü kutlamalarında kullanılan elektronik ses yükseltici aletler ile davul-zurna gibi müzik aletlerinin kontrolsüz ve denetimsiz kullanılması bu rahatsızlığı maalesef daha da artırmaktadır.
Anadolu'da eskiden az da olsa yaygın olan ve tüm mahallelinin/köylünün ortak katılımı ile gerçekleşen, mahalle ve aile büyüklerinin denetiminde insanların evinin önünde düzenlediği sokak düğünleri son zamanlardaki toplumsal yozlaşmaya paralel olarak artık çığırından çıkma noktasına gelmiştir.
Öyle ki ses ve gürültü kirliğinin had safhaya ulaştığı ve ne idüğü belirsiz, sanatçı adı altında ciyaklayarak müzik yaptığını iddia eden bu kişilerin söylediği şarkıların bile hangi dilde olduğu ses ve gürültü kirliğinden dolayı ayırt bile edilmiyor.
Çevre Bakanlığının 4 Haziran 2010 Cuma günü 27601 Sayılı Resmî Gazete yayınlanan “ÇEVRESEL GÜRÜLTÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YÖNETİMi YÖNETMELiĞi”ne rağmen konut, hastane, eğitim kurumları, çocuk ve yaşlı bakım evleri gibi çok hassas kabul edilen yerlere çok yakın yerlerde bile açık ve yarı açık mekânlarda hala canlı müzik yapılması kontrolsüz bir şekilde devam etmektedir.
Güya “Kır Düğünü” adı altında rahatsızlık verici ses ve gürültülerle sokak düğünü yapmak ise başka bir görgüsüzlük örneği oluşturmuş durumdadır. Maalesef bu görgüsüzlük kervanına Belediyelerle birlikte Valilik, Emniyet Müdürlüğü, Çevre ve Orman İl Müdürlüğü de kayıtsız kalmaktadır. Hâlbuki yukarıda adı geçen yönetmelik bu kurumlara önemli görevler yüklemektedir.
Son 50 yılda köyden kente yaşanan göçün ardından şehir hayatında bu göç dalgasının insan yaşamını etkileyen belki de en önemli olumsuz sonuçlarından birisi, sokak ortasında, apartman aralarında yapılan davullu zurnalı, sazlı sözlü sokak düğünleridir. Zira hastasıyla, bebeğiyle, yaşlısıyla, geceleri çalışıp gündüzleri dinlenenleriyle birlikte yüzlerce kişinin yaşadığı bir yerleşim biriminde, müziği son sesine kadar açıp gece yarılarına kadar başkalarını umursamadan yapılan düğün, düğünden ziyade insanlara rahatsızlık vermek ve onların haklarına riayet etmemektir.
Köy hayatı ile şehir yaşayışı arasında sıkışmış ve köyün serbest havası ve elverişli ortamında gelenek(!) zannederek gerçekleştirdikleri bu yozlaşmış eğlence türünü büyükşehrin mahalle aralarında uygulamaya koymaya çalışan anlayış yoksunu insanlar, her hafta sonunu, hatta bazen hafta içi günlerinde bile umursamaz bir şekilde insanların dinlenme haklarını ellerinden almaktadırlar.
Köy ya da kasaba gibi küçük yerleşim birimlerinde gelenekleri olduğunu iddia ettikleri bu tür eğlencelerin sürdürülmesini doğal kabul edenler olabilir. Bu iddialarını güçlendirmek için köyde yaşayan herkes birbirini tanır ve orada tertip edilen bir düğüne bütün köy halkı davetlidir de diyebilirler.
Hâlbuki biz adına büyükşehir dediğimiz ve maalesef son yıllarda iyiden iyiye sahipsizleşen bir koca köyde yaşamak istemiyoruz.
İnsanların maalesef kapı komşularını bile tanımadığı zamanımızda resmiyette haftalık çalışma günlerinin sonuncusu olan cumadan başlayarak cumartesi ve pazar günlerini de kapsayan bu uzun ve gereksiz sokak düğünlerinin, insan sabrını zorlayacak bir seviyeye ulaştığı ve çevre komşulara saygısızlık boyutuna ulaştığı göz önüne alınırsa, bu tür geleneklerin(!) hoş görülmesi de mümkün olmayacaktır.
Olaya salon kiralama ücretlerinin maddî imkânları kısıtlı olan aileler tarafından karşılanamadığı ve bu yüzden sokakta düğün gerçekleştirildiği gibi bir iddia tarafından bakmak gerekse bile durum hiç de öyle iddia edildiği gibi değildir. Düğünde verilen yemeğiyle, sazcısıyla, davulcusuyla, aydınlatmasıyla, hatta atılan havaî fişekleriyle ortaya çıkan düğün masrafı salon kirası ücretini kat kat aşabilmektedir. Ufak bir araştırma yapıldığında bu gerçek daha net bir şekilde anlaşılacaktır.
Sonuç olarak, kimi zaman bir sokağın başına ve hatta sonuna da bir araba park edip o sokağı tamamen araç ve yaya geçişine kapamak suretiyle gerçekleşen, kimi zaman gece yarısında havaî fişekler ve silah sesleriyle sonlanan sokak düğünleri çağdaş şehir yaşamında yeri olmaması gereken bir gelenek ve etkinliktir.
Görgüsüzlük seviyesine ulaşan bu etkinliklerden, insanımız bir an önce vazgeçmeli, vazgeçirilmelidir. Gelenekler ve inançlar asla bu şekilde yaşatılamaz. Şehirde yaşayan ya da en basit söyleniş şekliyle hafta içi günlerde işinde çalışıp, hafta sonlarında dinlenmek isteyen insanlara gelenek(!) adı altında eziyet yapılamaz/yapılmamalıdır.
"Başkaları yapıyor, öyleyse biz neden yapmayalım?" düşüncesinden de derhal vazgeçilmelidir.
Konutlar, eğitim, kültür alanları ile sağlık tesisleri, dinlenme tesisleri, parklar gibi alanların yakınlarında her ne ad altında olursa olsun yapılan sokak eğlencelerine artık bir son verilmeli ve başta valilik ve belediyeler olmak üzere görevli tüm kurum ve kuruluşlarca bu konuya özen gösterilmelidir. Kurallara uymayanlar ile kuralları uygulamayanlar hakkında ise derhal gerekli işlemler yapılmalıdır.
Milletimizin örf ve adetlerinde düğün yapmak var olduğu kadar, düğün yaparken çevredekilere umursamazlık içinde rahatsız vermek diye bir şey yoktur.
ÇÜNKÜ EĞLENMEK GÜRÜLTÜ YAPMAK DEĞİLDİR.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.