Aile Yuvasında Bir Kutlu Peygamber
Ramazana ramak kala Şâban ayı hürmetine bir güzel peygamberi dahası peygamberlerin sultânı son peygamber Hz.Muhammed Mustafa’yı satırlarımıza konuk etmeye devam ediyoruz efendim. Bugün O’nu hâne-i saadetleri içerisinde inceleyelim istiyoruz nasipse. O sallallâhu aleyhisselam, her hâli ve davranışıyla küçüğünden büyüğüne, tüm insanlığa en mükemmel yaşam felsefesi ölçütlerini sunmuştur. O’nun tespitleri hastalara reçetedir, hastalıklara şifâdır, dertlere devâdır. Yorgun ve yılgınlara hayat enerjisidir. Ailesinde uyguladığı prensipler bugün bozulan karı koca ilişkilerinin düzelmesi için sunulacak nâdide tedbirlerdir yararlanmasını bilenlere… Yalnız ancak uygulayanlar bu güzelliğin farkına varabilirler. Bizim gibi yazmak, anlatmak kolay ama iş uygulamakta. O’nun aile içi uyguladığı prensipleri bizler de kendi yuvalarımızda pratik olarak uygulasak şu an ailelerde yaşanan sıkıntılar kalmayacak, zorlar kolaylaşacaktır.
Sevgili Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam’ın hayâtını inceleyen tüm araştırmacılar günümüzde mevcut problemlere çâre olabilecek en etkili çözümleri ihtivâ eden ibretli hâdiselerle karşılaşmışlardır. Bugün toplumumuzda şiddetle ‘Model İnsanlar’a ihtiyaç duyulmaktadır. Asrımızda sâdece Müslümanlar için değil bütün insanlık için yegâne model insan ‘Hazreti Muhammed Mustafa’ modelidir. Bu sebeple herkes önyargısız son Peygamber, örnek Peygamber, en güzel Peygamber Hz.Muhammed Mustafa’nın hayâtının tüm kesitlerini okuyup öğrenmeli ve hayâtına uygulayarak güzelliklerle ve iyiliklerle tanışmalıdır.
O eşsiz Nebi, kendi hânesinde eşlerine ve evlatlarına karşı son derece yumuşak, şefkatli, sevgili, anlayışlı ve hoşgörülü bir aile reisiydi. Ailesinin her ferdine değer verir, fikir ve düşüncelerini önemserdi. Sâde yaşar, gösterişten kaçınır, israfa dikkat ederdi. Burası çok önemli! Birçok aile içi huzursuzlukların temeli toplumun sürekli teşvik ettiği lüks yaşam tarzıdır. Peygamberimiz sâdeliği sever, şatafattan, debdebeden hoşlanmazdı. İsraf edilmesini sevmezdi. Bugün hepimizin hânesinde israflar diz boyu, isteklerin ardı arkası kesilmiyor. Sevgili peygamberimizin sâdece sâdelik ölçüleri uygulansa ‘eskiyi getir, yeniyi götür’ veya ‘Al vatandaş al’ yanısıra ‘Al, al, çokça al, çeşit çeşit al’ sloganları rafa kalkar. Ancak elbette ki bu durum bugün birçok kişinin işine gelmeyeceği için son derece sâde ve mütevâzi yaşayan peygamber sevilmiyor ve sevdirilmiyor hatta insanlara sevdirmemek için de elden gelen yapılıyor.(!) Oysa bütün aile araştırmacılarının üzerinde fikir birliği ettiği bir kural ve slogan vardır: “HUZUR SÂDE YAŞAMDADIR.”
O muhteşem davranışlı kul peygamber denge insanıydı. Tartışmacı değil uzlaşmacıydı. Yanlışlıklardan çok güzellikleri görmeye özen gösterirdi. Kimsede açık aramaz, eksiklikleri görmezden gelir, hatâların üstüne fütursuzca gitmezdi. Neyi nerde, nasıl bir şekilde söylemesini çok iyi bilirdi. Tespit ettiği hataları başkaları üzerinden misaller vererek yumuşak bir lisan ile söylerdi. Bu hususta Buhâri’de anlatılan bir ibretli vakayı örnek vermek yerinde olacak: “Peygamber efendimize bir grup Kureyşli kadın gelerek bazı sorular soruyorlardı. Hanımlar sohbetin rahatlığı içinde yüksek sesle konuşmaya başlamışlardı.
Bu esnâda Hz.Ömer gelerek Peygamberimizle görüşmek istemişti. Hz.Ömer adını duyunca kadınlar derhal perde arkasına gizlenmişlerdi.
Bu manzara karşısında tebessüm eden efendimize, Hz.Ömer sordu: ‘ Ey Allah’ın Resûlu niçin gülüyorsunuz?’
‘Şu hanımların hâline gülüyorum.’ Dedi efendimiz. ‘Oturduk sohbet ediyorduk. Senin sesini duyunca hepsi korkup perdenin arkasına gizlendiler.’ Hz.Ömer bunun üzerine hanımlara kızdı: ‘Demek Allah’ın Resûlunden korkmuyorsunuz da, benden korkuyorsunuz ha? Siz bu hâlinizle Allah’ın Resûlüne saygısızlık yapıyorsunuz. Bu çok kötü bir davranıştır.’
Hz.Ömer’in bu çıkışı karşısında efendimizin cevâbı, herkese ders olabilecek nitelikte olmuştur: ‘ Ya Ömer, sen çok katı ve şiddetlisin. Biraz yumuşak ol.” (Buhâri, Ezan 68)
AİLE İÇİ UYUM VE GEÇİM İÇİN YUMUŞAKLIK ŞART
Aile araştırmacılarının üzerinde ittifakla durduğu bir husus vardır; ailede huzur ve saadetin devâmı için eşler arası yardımlaşma ve dayanışma şarttır. Eşlerin birbirlerine verdiği önemi yansıtan bir kuraldır bu. Şüphesiz erkeklerin kadınlardan, kadınların da erkeklerden aile içerisinde beklediği bazı görev ve sorumlulukları vardır. Bunların yerine getirilmemesi hâlinde aile içi ciddi sıkıntılar yaşanır. Bizim toplumumuzda kadın ve erkeğin görevlerinin çerçevesinin sınırları çizilmiştir. Fakat günümüzde bu çerçevenin sınırları aşıldığından eşler arası uyumsuzluklar, tahammülsüzlükler baş göstermekte ve bunun sonucunda ayrılıklar ve boşanmalar çoğalmaktadır. Peygamber aleyhisselâm’ın hayâtına baktığımızda, O kutsî peygamberin ağır bir Peygamberlik görevi bulunmasına rağmen eşlerine, ailesine, çocuklarına hatta ev işlerinde yardıma kadar ailesine özel vakit ayırdığını bu sebeple de eşlerinin ayrı ayrı kalplerini fethettiğini görürüz.
Kıymetli eşleri Hz.Aişe(r.a): ‘O hep ailesinin hizmetinde bulunurdu. Elbisesinin yırtıklarını diker, ayakkabısını tâmir ederdi. Yapılması gereken her işin ucundan tutardı. Namaz vakti gelince de namaza giderdi.’ (Buhâri, ezan 44) buyuruyorlar. Peygamber efendimiz günlük programında aile mutluluğu için en öne eşlerini alarak onlara vakit ayırıp bu saatlerde onlar aynı zamanda eğitirdi. Hergün sabah ve ikindi vakti namazlardan sonra eşlerini ayrı ayrı ziyâret ederek onların gönüllerini alır, hatırlarını sorar ve ihtiyaçlarını giderirdi. Aile birlik ve berâberliğini sağlamak için o akşam hangi eşinin yanındaysa diğer eşleri de oraya toplanır ve hep berâber toplu sohbetler yaparlardı. Böylece aralarındaki birlik ve bütünlük sevgisi artardı. Peygamberimiz aleyhisselam bu toplu birlikteliklerde yeri gelir şaka yapar yeri gelir ibretli hikâyeler anlatalarak onları eğitirlerdi.
Mükemmel bir aile reisi olan sevgili peygamberimiz eşleriyle istişâre eder, onların fikirlerini dinler, görüşlerini önemserdi. Hoşlanmadığı bir sözle karşılaşsa kırmadan yapıcı bir şekilde o yanlışı düzeltirdi. Evinde yerleri süpürür, elbisesini yamar, ayakkabılarını tâmir eder fırsat bulunca yemek bile yapardı. Eşleri hastalandıklarında veya rahatsızlandıklarında onlara yardım ederdi ve özel bir ihtimam gösterirlerdi. O, vefâ insanıydı. Yemeklerin topluca yenilmesini isterdi. ‘Dağınık olmayın, şüphesiz bereket topluca yemektedir.’ Derdi. Kız çocuklarını evlendikten sonra bile tâkip eder, ilgilenirdi.
O sallallahu aleyhi vesellem yardımsever bir eşti. Eşleriyle güzel geçinirdi. Onları yeri gelir taltif eder ve takdir ederdi. Onlarda kusur aramazdı. Eşlerini ne yüzlerine ne de başkalarının yanında yermezdi. Yeri gelir onların eğlenmeleri için gerekli zemini hazırlardı. Eşlerini asla sıkmaz, bunaltmaz ve sıkılmalarına da müsâde etmezdi. Eşlerine karşı son derece nezâketli ve kibardı.
Daha ne diyelim bu ölçüler bize aile saadeti için fazlaca yeter. Peygamberi ölçüleri hayâtına rehber edinenlere ne mutlu!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.