Şii Kıskacında Suriye ve Diğer Arap Ülkeleri
1979 yılında İran’da kurulan İslam Cumhûriyeti Şii inanç esasları temeline dayalı bir devlet olarak varlığını o günden beri devam ettiriyor. Şiilerin en çok hâkim olduğu ülke olan İran Ortadoğu’da büyük bir güç. İran İslam Cumhûriyeti kurulduğundan bu yana genelde Şiilerin çoğunlukta bulunduğu ülkeler başta olmak üzere Diğer Arap ülkelerinde de yoğun bir devrim ihraç hareketleri icra ediyorlar. Hemen her İslam ülkesinde eskiden beri kültür ve fikir alanlarında çok çeşitli faaliyetler düzenleyip özellikle gençlik ve aydın kesim üzerinde bin bir fedâkarlıklar yaparak bir dizi aktüel çalışmalar gerçekleştiriyorlardı. Bir zamanlar İranlı yazarların kitapları okuyan kesimin elinden düşmez olmuştu. Yine İran kendi Şii devrim harekatlarının tanıtılması adına kendi ülkelerine ücretsiz geziler düzenleyerek toplumun her kemsine ulaşmayı hedeflemişlerdi.
Ancak uzun uğraşlar sonucu İran, Arap dünyâsında kendi rejimini yayma için uygun altyapıyı ne yaptıysa da başaramadı. Bu sefer farklı yollar deneyerek Şii çoğunluğun bulunduğu ülkelerle içten içe ilgilenerek etkinliğini artırma gayretine oldu. Hiçbir İslam ülkesinden elini çekmedi. İran, yanı başındaki Irak, Hindistan, Pakistan, Yemen gibi Şiilerin çok olduğu ülkelerde iyice yayılmacı bir politika izleyerek yönetimde Şiilerin söz sâhibi olmalarını sağladı. Hatta Şiilerin azınlıkta olduğu yerlerde bile Şiilerin iktidarda başa gelmelerini destekledi. Yemende, Bahreyn’de yaşanan son devrim ayaklanmalarının ardından Sûriye’de patlak veren hâdiselerde İran hep arkadaki gizli aktördü. Irak’ta Sünniler çoğunlukta olmalarına rağmen Şiilerin etkinliklerinin artırılması için yoğun çabalar sarf edildi ve Şiiler Kürtlerle berâber yönetimde söz sâhibi oldu. Sünniler çoğunlukta olmalarına rağmen azınlıkta kaldılar. Bugün Sûriye’de de Sünni Müslümanlar çoğunluk fakat azınlık olan ve İran’ın müttefiki Râfiziler yönetimdeler.
Peki, neden böyle?
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, Müslümanlar arasında Şii nüfus, genel nüfûsun ancak % 10-13 ünü buluyor. Yâni bunu sayıya vurduğunuzda 150-200 milyon arası bir Şii nüfus bulunduğunu anlıyoruz. İran’ın bu azınlık sayısına rağmen izlediği yayılmacılık politikası karşısında Batı ve ABD tedirgin oluyor olmasına fakat biraz da bu durum işlerine geliyor. İran’ın bu Şii etkinliğini yayma hareketleri aslında diğer tüm İslam ülkelerini de endişelendiriyor. ABD ve Batı, Arap ülkelerinin bu tedirginliğinden istifâde ederek onları İranlılara karşı silahlandırıyor. ABD, Arap ülkeleri içerisinde en çok silah satışını Suudi Arabistan’a yapmıştır. Batı ve ABD bir yandan İran’ın nükleerlerini bahâne ederek İran’ın tüm dünya için bir tehdit oluşturduğuna dâir dünya kamuoyu oluştururken bir yandan da İran’ın Şii yayılmacığını el altından destek veriyor. İslam karşıtı dünya, Sünni-Şii çatışması çıkarmak amaçlı gayretlerin peşindeler.
Ortadoğu’daki İslam ülkeleri İsrâil ve ABD’den sonra kendileri için en büyük tehdit olarak İran’ı görmekteler. Batı ve ABD Müslümanlar arasındaki ayrışmayı körükleyecek her türlü oluşuma canla başla destek vererek azınlıkta olan Şiilerin yayılmacığının önünü açıyor. Maksat: İleride uzun vâdede sürmesi istenen Sünni-Şii Çatışması çıkarmak.
Batı ve müttefikleri Müslümanları kendi içlerinde birbirlerini vurdurmaya yönelik çabalarını artırarak sürdürmekteler. Dikkat edilirse ABD işgâlinden sonra Irakta Şii ve Sünni câmilere yapılan saldırılar, mahallelerin ayrılması hep bu amacın neticesidir. Bizdeki Türk-Kürt, Sünni-Alevi kışkırtmaları bu ayrıştırmadaki oyunun bir parçasıdır. İslam karşıtları iki zıt kutubu birbirine kırdırarak Müslümanların enerjilerini bitirmeyi hedefliyorlar. Yine Müslümanlar arasında uzun soluklu saldırılarla sefâlet sürsün, huzursuzluk devam etsin, Müslümanlar hayattan yılsınlar, bezsinler istiyorlar ki karlı zeminler onlara kalsın. Böylece Müslümanları daha rahat sömürsünler.
Müslüman düşmanları İsrâil karşısında güçlü bir İran istemiyorlar. Fakat Şii-Sünni çatışması için İran’ın Şii yayılmacığını Müslümanların parçalanmasına zemin oluşturacağı için de gizliden gizliye destekliyorlar. Şiiliğin güçlenmesi için yoğun çaba sarf ediliyor. Özellikle ABD işgal ettiği her İslam ülkesinde Azınlık olan Şiileri, yönetime koyuyor. Pâkistan’da çoğunluk Sünni olmasına rağmen Şiiler anahtar konumda. Afganistan’da Azınlık Şiiler ülkede denge unsuru durumunda. Irak neredeyse Şii bir Kürt devleti. Yemen’deki ayaklanmada yine Şii parmağı var. Körfez ülkelerinde de ayni hareketlilik hâkim.
En son yoğun bir şekilde halka yapılan zulümler ve katliam boyutunda fâciaların yaşandığı Sûriye sâdece % 10 Nusayri azınlık tarafından yönetilmekte ve bunlar İran yanlısı. Suriye’de katliama mâruz kalan halk Sünni’dir. Ülkenin genelini teşkil eden halk demokrasi istiyor. Ancak ülkenin demokratikleşmesi Şii rotadan çıkması demek. Bu durum ayni zamanda mevcut yönetimin değişmesi anlamına geliyor. Elbette bunu İran istemez. Bu sebeple de İran bu Nusayri yönetimi sonuna kadar destekliyor. Batı ve ABD de Sûriye halkının demokratikleşme isteğine pek sıcak bakmıyor. Onlar için Şii eksenle halka zulmeden mevcut yönetim en ideal olanıdır. Yapılanlara duyarsız kalması kıpırdanmaması Batı’ya yakışandır. Hem zâten Sûriye’de petrolde yoktur ki ilgilensinler.
İşte bugünkü Sûriye’nin dünya arenasındaki konumu. Ne diyelim yine duâlar edelim. Hak yerini bulsun. Mazlumlara kucak açanlardan Rabb’im râzı olsun. İyi ki Türkiye var. Sağ olasın Türkiyem. Sûriyeli kardeşlerimizi sonuna kadar destekliyoruz. Mücâdele uzun soluklu. Rabb’im yar ve yardımcıları olsun.
Hayırla kalınız efendim.
Ancak uzun uğraşlar sonucu İran, Arap dünyâsında kendi rejimini yayma için uygun altyapıyı ne yaptıysa da başaramadı. Bu sefer farklı yollar deneyerek Şii çoğunluğun bulunduğu ülkelerle içten içe ilgilenerek etkinliğini artırma gayretine oldu. Hiçbir İslam ülkesinden elini çekmedi. İran, yanı başındaki Irak, Hindistan, Pakistan, Yemen gibi Şiilerin çok olduğu ülkelerde iyice yayılmacı bir politika izleyerek yönetimde Şiilerin söz sâhibi olmalarını sağladı. Hatta Şiilerin azınlıkta olduğu yerlerde bile Şiilerin iktidarda başa gelmelerini destekledi. Yemende, Bahreyn’de yaşanan son devrim ayaklanmalarının ardından Sûriye’de patlak veren hâdiselerde İran hep arkadaki gizli aktördü. Irak’ta Sünniler çoğunlukta olmalarına rağmen Şiilerin etkinliklerinin artırılması için yoğun çabalar sarf edildi ve Şiiler Kürtlerle berâber yönetimde söz sâhibi oldu. Sünniler çoğunlukta olmalarına rağmen azınlıkta kaldılar. Bugün Sûriye’de de Sünni Müslümanlar çoğunluk fakat azınlık olan ve İran’ın müttefiki Râfiziler yönetimdeler.
Peki, neden böyle?
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, Müslümanlar arasında Şii nüfus, genel nüfûsun ancak % 10-13 ünü buluyor. Yâni bunu sayıya vurduğunuzda 150-200 milyon arası bir Şii nüfus bulunduğunu anlıyoruz. İran’ın bu azınlık sayısına rağmen izlediği yayılmacılık politikası karşısında Batı ve ABD tedirgin oluyor olmasına fakat biraz da bu durum işlerine geliyor. İran’ın bu Şii etkinliğini yayma hareketleri aslında diğer tüm İslam ülkelerini de endişelendiriyor. ABD ve Batı, Arap ülkelerinin bu tedirginliğinden istifâde ederek onları İranlılara karşı silahlandırıyor. ABD, Arap ülkeleri içerisinde en çok silah satışını Suudi Arabistan’a yapmıştır. Batı ve ABD bir yandan İran’ın nükleerlerini bahâne ederek İran’ın tüm dünya için bir tehdit oluşturduğuna dâir dünya kamuoyu oluştururken bir yandan da İran’ın Şii yayılmacığını el altından destek veriyor. İslam karşıtı dünya, Sünni-Şii çatışması çıkarmak amaçlı gayretlerin peşindeler.
Ortadoğu’daki İslam ülkeleri İsrâil ve ABD’den sonra kendileri için en büyük tehdit olarak İran’ı görmekteler. Batı ve ABD Müslümanlar arasındaki ayrışmayı körükleyecek her türlü oluşuma canla başla destek vererek azınlıkta olan Şiilerin yayılmacığının önünü açıyor. Maksat: İleride uzun vâdede sürmesi istenen Sünni-Şii Çatışması çıkarmak.
Batı ve müttefikleri Müslümanları kendi içlerinde birbirlerini vurdurmaya yönelik çabalarını artırarak sürdürmekteler. Dikkat edilirse ABD işgâlinden sonra Irakta Şii ve Sünni câmilere yapılan saldırılar, mahallelerin ayrılması hep bu amacın neticesidir. Bizdeki Türk-Kürt, Sünni-Alevi kışkırtmaları bu ayrıştırmadaki oyunun bir parçasıdır. İslam karşıtları iki zıt kutubu birbirine kırdırarak Müslümanların enerjilerini bitirmeyi hedefliyorlar. Yine Müslümanlar arasında uzun soluklu saldırılarla sefâlet sürsün, huzursuzluk devam etsin, Müslümanlar hayattan yılsınlar, bezsinler istiyorlar ki karlı zeminler onlara kalsın. Böylece Müslümanları daha rahat sömürsünler.
Müslüman düşmanları İsrâil karşısında güçlü bir İran istemiyorlar. Fakat Şii-Sünni çatışması için İran’ın Şii yayılmacığını Müslümanların parçalanmasına zemin oluşturacağı için de gizliden gizliye destekliyorlar. Şiiliğin güçlenmesi için yoğun çaba sarf ediliyor. Özellikle ABD işgal ettiği her İslam ülkesinde Azınlık olan Şiileri, yönetime koyuyor. Pâkistan’da çoğunluk Sünni olmasına rağmen Şiiler anahtar konumda. Afganistan’da Azınlık Şiiler ülkede denge unsuru durumunda. Irak neredeyse Şii bir Kürt devleti. Yemen’deki ayaklanmada yine Şii parmağı var. Körfez ülkelerinde de ayni hareketlilik hâkim.
En son yoğun bir şekilde halka yapılan zulümler ve katliam boyutunda fâciaların yaşandığı Sûriye sâdece % 10 Nusayri azınlık tarafından yönetilmekte ve bunlar İran yanlısı. Suriye’de katliama mâruz kalan halk Sünni’dir. Ülkenin genelini teşkil eden halk demokrasi istiyor. Ancak ülkenin demokratikleşmesi Şii rotadan çıkması demek. Bu durum ayni zamanda mevcut yönetimin değişmesi anlamına geliyor. Elbette bunu İran istemez. Bu sebeple de İran bu Nusayri yönetimi sonuna kadar destekliyor. Batı ve ABD de Sûriye halkının demokratikleşme isteğine pek sıcak bakmıyor. Onlar için Şii eksenle halka zulmeden mevcut yönetim en ideal olanıdır. Yapılanlara duyarsız kalması kıpırdanmaması Batı’ya yakışandır. Hem zâten Sûriye’de petrolde yoktur ki ilgilensinler.
İşte bugünkü Sûriye’nin dünya arenasındaki konumu. Ne diyelim yine duâlar edelim. Hak yerini bulsun. Mazlumlara kucak açanlardan Rabb’im râzı olsun. İyi ki Türkiye var. Sağ olasın Türkiyem. Sûriyeli kardeşlerimizi sonuna kadar destekliyoruz. Mücâdele uzun soluklu. Rabb’im yar ve yardımcıları olsun.
Hayırla kalınız efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.