Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Sevgi, ama nasıl ve kimi?

Sevgi, ama nasıl ve kimi?

Engin rahmet esintilerinin yeryüzünü kapladığı bir güzel Rebiyülevvel ayında O insanlığın Efendisini satırlarımıza konuk etmeye devam edelim. O’nu sevmek aslında insanlık sermâyemiz diye başlamak istiyoruz.

Cenâb-ı Hak “kendi rûhundan” (1) üfleyerek yarattığı ve bu vesileyle de aziz kıldığı insan, kendi özünde var olan ilâhi cevherin idrâkinde olmalıdır. Ancak onun idrâkıyla insan, kendi yaratılmasındaki sır tecellilerini anlayabilir ve eşyânın hakikatine erişebilir. Bu vesileyle kul ile yaratıcısının arasındaki gaflet perdeleri kalkar ve kalp artık etrâfında cereyan eden şeylere hikmet boyutuyla bakar. Dolayısıyla kalpte yüce Yaratıcıya ve O’nun “sev” dediklerine karşı ayrı bir sevgi tezâhürü oluşur. İşte bu gerçek mümin olabilmenin, olmazsa olmazıdır. Bunun neticesinde kalp âdeta muhabbet mekânı olur. Orada düşmanlık, kin, buğuz, intikam gibi bugün hep diri tutulan menfi duygular yerine sevgi, muhabbet, şefkat, merhamet, diğergamlık gibi faziletli duygular yeşerir, boy verir zaman içinde de bunun semere ve izleri görülür. İşte o vakit hakiki Müslüman hâli tezâhür eder. Bu bir olgunluktur, bir kıvam meselesidir. 

Bugün yaşanan buhranların, ezilmişliklerin, kaos ortamlarının asıl sebebi budur. Sevgisizlik girdâbında bocalayan İslam âlemi ve dünya, bırakın başkalarını sevmeyi kendini sevmeyi dahi beceremiyor. Neden? Çünkü beşer, güzel seven insanları görmediği için? Çünkü insanlar hakiki sevgiyi tatmadığı için. Cevherinde yüce sevgileri barındırmaya teşne olan kalpler, kendini uçurumun eşiğine sürükleyecek nefsi ve süfli sevgilere yöneldiğinde kalp sevme kabiliyetini olgunlaştırıp rûhunu teskin edebilecek güzelliklere bir türlü ulaşamaz. Devrimizde tüm insanlar gerçek sevgiye hasret ve susuz olduğundan dolayıdır ki; işlenen bütün yanlışlıklar, hatâlar, zulümler, cinâyetler işte bu gerçeğin acı bir neticesidir.

Sevmek dünyâda insana verilmiş en latif histir. Sevmek mârifettir. Sevmeyi bilmeyen kalp çorak toprak gibidir. Varlığın temeli ve özü sevmektir. Sevmek ama neyi, kimi? El cevap; Önce Yaratıcıyı sonra O’nun “sev” dediklerini. Bizim gibi insan olanlara gösterilecek sevgi tezâhürü ilk olarak Rebiyülevvel ayının kahramânı son Peygamber Hz, Muhammed Mustafâ’ya gösterilmesi gerekir. O ki kâinâtın yaratılış sebebi, âlemleri kuşatan rahmet nûrunun ta kendisidir. Cenâb-ı Hak’da en çok O’nu sevmiştir, Sallallâhu Aleyhi Vesellem.

Şöyle bir kendimiz yokladığımızda O’nu sevmedeki seviyemiz bugün ne ölçüde? O rahmet Peygamberine lâyık ümmet olma konusunda davranışlarımız hangi çerçevede? Bu soruların cevâbını uzun uzun tefekkür edip Müslümanlar olarak bir rûhî diriliş ve çeşit çeşit gafletli hallerden sıyrılmış bir yürek uyanıklığı seferberliğini gerçekleştirmek durumundayız.

Kaç asırdır isimleri dilimizden düşmeyen mâneviyat kahramanları hep Peygamber sevgisiyle insanların zihinlerinde silinmeyen izler bırakmışlardır. Muhammed Celâleddin’i Mevlâna Hazretleri yapan, Yunus Emre’yi içli şâir Yunus yapan, Süleyman Çelebi’nin adını Mevlîdi Nebevî ile andıran Peygamber sevgisidir. O eşsiz şahsiyetleri öylesine seçkin kişilikler yapan Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselâm’a duydukları muhteşem muhabbet tezâhürleridir. Ancak onlar bu muhabbet tezâhürlerini önce Sahabe-i Kiram Efendilerimizden (Rabbim hepsinden râzı olsun) öğrendiler. Onlar nasıl sevdi? Bizler nasıl sevmeliyiz? O seçkin kişilikler, Peygamberlerini muhteşem bir sevgi ölçüsüyle sevdiler ve bu şekilde hem Hak hem de halk katındaki dereceleri yükseldi. Bizler de şu mübârek ayda ayni duygularla yola çıkmalıyız.

Dünyâda tüm insanlığın müthiş bir bunalım yaşadığı bir gerçektir. Her şey ortada! En son Halep’te yaşanan fecî manzaralar dünyânın gözü önünde cereyan etmesine rağmen hani ne yapıldı, ne yapılıyor? Acıma, merhamet, üzülme, hislenme duyguları sanki dumura uğradı. Topyekun bütün insanlık bu hislerini beslemediği hatta geliştirmediği sürece mevcut perişanlıklardan kurtulamayacaklardır. O halde herkesi şu güzel ay hürmetine sevgi, merhamet, şefkat hislerimizi beslemeye ve geliştirmeye dâvet ediyoruz. Aksi insanlığın hüsran uçurumuna doğru yuvarlanışıdır. Haftaya devam edelim inşaALLAH. 

Rabbim hepimizi Peygamber Efendimiz aleyhisselâm’ın sevgisine ve şefaatine mazhar kılsın inşaALLAH. Şimdilik hayırlı Cumalar efendim.

-------------

1- Hicr, 29

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi