Servet Çokluğu-4-
İnsanın dünyâya aşırı muhabbetle bağlanması; kişiyi haddi aşmaya, dengeyi kaçırmaya, ölçüyü şaşırmaya götürebilir. Bu konuda Rabbi Teâlâ inananları uyarır: “Ey iman edenler! Allâh’ın size helal ettiği şeyleri haram kılmayın, hudûdu aşmayın. Doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.” (1) Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam’da; ‘Aşırı gidenler helâk olmuştur’ (2) buyurur ve bu hükmü üç kere tekrar eder. Dünya insanı gaflete düşürür, aldatır, zâlimlik yaptırır, hakka tecâvüz ettirir. Dünyâda servet, mal-mülk, vâridat ne varsa geçici bir kazançtır ve sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk ifâ edilmediğinde kişi için iki dünyâda üzüntü kaynağı olur.
Cenâbı Hak müminlere bu konuda ölçüler koyar: “Dünya hayâtı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer îmân eder ve ittika ederseniz (sakınırsanız) Allah size mükâfaatınızı verir. Ve sizden mallarınızı tamâmen sarf etmenizi istemez. Eğer onları isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.” (3) Ve yine başka bir âyetinde: “Ey îmân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyâna uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de ‘Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!’ demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin, Allah için harcayın.” (4) Buyururlar.
Bu dünyâya servet kazanmak için değil ahreti kazanmak amacıyla gelen insanoğlu eğer zenginse servetini doğru yollarda, meşrû çizgilerde kullanarak hem hayırlarını hem de sâlih amellerini çoğaltması kendi yarârınadır. Her zerrenin hesâbının verileceği o korkunç günde hüsrâna uğrayanlardan olmamak için servetinin üzerine düşen zekat ve sadakalarını en kâmil şekilde vermeli yanı sıra bolca infak etme ve ihtiyaçlıları görüp gözetme alışkanlığı kazanmalıdır. Bu malının üzerinde hakkı bulunanların haklarını vermektir. Böylesi faziletli davranışlar servet sâhibi kişiyi erdemli kılar, Hakk’a yaklaştırır, hesâbını kolaylaştırır. Ayni zamanda malının bereketini ve hayrını görür.
İnsanın parası var diye dünyevi arzu ve isteklerinin yoluna saçıp savurup, israf etmesi gerekmez. Bilindiği gibi yüce dînimizce ‘israf haram’dır. (Araf, 31) Gün gelir o çok övündüğümüz, har vurup harman savurduğumuz servetimiz elimizden kayıverir. Dünyada hayat boyu peşinden koştuğu, sonsuza dek sürecek sandığı malı mülkü, serveti başkalarına kalıverir. “Onlar, geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler, ekinler, güzel konaklar, zevk ve safâsını sürdükleri nice nimetler! İşte böylece biz de onları başka bir topluluğa miras bıraktık.” (5) Geçici dünya hayâtına hiç ölmeyecek gibi bel bağlayanlar aldanırlar. Dünya aldanmaya gelmez. Servet, insanı yoldan çıkarmamalı, kişiyi parasının, servetinin kölesi hâline getirmemeli. Servet kasaya, keseye konmalı gönle değil. Aksi takdirde kişi şu âyete muhatap olur: “Sonunda servetiyle birlikte yere geçmiş, helâk olmuştur.” (6) Allah (c.c) böylesi âkibete kimseyi uğratmasın.
-----------------------
1) Mâide, 87
2) Ebû Dâvud, Sünnet 5
3) Muhammed, 36-37
4) Münâfikun, 9-10
5) Duhan, 25-28
6) Kasas, 81
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.