Sen
Sen, beni görünce Müslümanlığın, İslamlığın aklına geliyor. Gerçi Allah için bu benim için iyidir, iyi bir haber, hoşuma gidiyor.
***
Evet öyle; sen beni görünce veya boynunu bu tarafa-sağ tarafa-çevirince beni görüyor ve başlıyorsun din satmaya, dindarlık taslamaya... Yani diyorsun ki “Sakın ha bu alanı bizden/benden almaya falan kalkmayın, bu alan benim!” Konuşma, horozluk, söylediğini yapmama, ikiyüzlü davranma, münafıklık alametlerinin tümünü üzerinde taşıma gibi bir eda ve tavırlar içinde olma; bende!”
***
Fakat kafayı öbür tarafa çevirdi mi durum farklı. Gülücükler, el öptürmeler ve Firavunun Sarayının koltuğunda oturarak cennet pazarlamalar... Ne anlatıyorum! Her yıl yılbaşında: “Aman yılbaşını kutlamayın! Yılbaşında en ufak bir kutlama alameti insanı dinden çıkarır!” “Hiçbir şey yapmadan o gece erkenden yatın, kıpırdamayın!” Hepsine eyvallah. Zaten bizim böyle bir şeyimiz hiç olmadı, olmaz da.
***
Ancak sen ey hoca, sen ey Ahmet Efendi, Mahmut Efendi, Osman Efendi; yılbaşını 85 milyona kutlattıran, milli piyango çekilişleri yaptıran, dünyadaki bütün Hristiyan devletlere yılbaşı tebrik mesajı atan, Müslümanlara yapılan zulümleri alkışlayanları destekle, yalakalık yap. Ondan sonra kafanı sağa çevirip bizi görünce hemen: “Hayır bir milim bile taviz veremezsiniz!” Bunu sana söylettiren Allah’tır. Ya bize de aynı sahtekarlığı yapsaydın ne olurduk biz ? “Sana söylüyorum kızım, sen işit gelinim.” mantığı falan yok. Bu öyle bir şey değil.
***
Muhatap kitleyi biz her ne kadar iki grupta ele almış olsak ta bu iki grup içinde de farklı anlayışlar çıkabiliyor. Bunlardan zihniyeti bozuk-arızalı-grubun pek bir sıkıntısı olmaz. Çünkü onların her halükarda kaybedeceği bir şey yok. Ancak bizim cenahta (sözde)samimi ihlaslı ve dava şuuruna sahip bazı kardeşlerimiz cihadi direnişi, uyanıklığı, azim ve istikrarı bırakıp; “ Şu hoca iyi konuşuyor, bu bize güzel mesajlar veriyor gibi aslı doğru olan mesajı, doğru anlayıp yumuşuyorlar. Mesajda, davette bir sorun yok. Fakat cihadı hep birlikte yapmalıydık. Hak davada birlikte olmak zorundaydık. İkili oynamaktan onlara değil bize zarar veren böyle bir tavır sergilememeliydin, sen ey hoca! Bize dediğin sözlerin dik âlâsını onlara söyleyip, hakkı haykırıp onların zulümlerine-günahlarına mani olmalıydın! Şu bile belki birazcık sizi kurtarabilir; (korkak olarak) bize de onlara da konuşma, sessiz kal! Kimsenin suyuna gidip de kendi okuduklarına, bilgilerine lanet ettirme!
***
Sana (sen) gelince sevgili kardeşim, her zaman söylediğimiz bir şey var. Lazım-elzem ya da ehem-mühim noktasında öncelikli farzlarımızı iyi bilelim, orada, burada, şurada Filistin’de, Türkiye’de kendi ülkemizde zulüm, kan, gözyaşı yada boğaza kadar günaha batmış bir toplum varken; güzel konuşmaktan daha çok bize icraat lazım, amel lazımdır. Ağzı olan konuşuyor, zulüm de devam ediyor. Böyle bir durumda seçici olmalısın! Güzel konuşmak karın doyurmuyor. Zulüm durmuyor. Hele-hele çifte standart, ikiyüzlülük iyilik değil kötülük getiriyor. Yüz tane konuşmacının konuşması bir El Kassam Tugayının yaptığına denk gelmiyor. Rasülüllah (sav) de cihad önderimizdir. Allah bizleri Rasülüllah (sav) in yolundan ayırmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.